Ataol Behramoğlu'ndan 100. Yıl Marşı

Usta şair Ataol Behramoğlu’nun2021’de yazdığı sözlerinin üzerine Düş Gezginleri beste yaptı, sosyal medya ve YouTube üzerinden dinlenebiliyor.

Orhun Atmış

Şair, yazar Ataol Behramoğlu, 2021 yılında “içinde kıpırdayan arzunun” Düş Gezginleri’nden Erhan Doğan’ın önerisi sonrası su yüzüne çıkmasıyla Cumhuriyetin 100. yılına özel bir marş yazdı. Marşa Düş Gezginleri de bir beste yaptı. Behramoğlu’nun marşı 2023 yılında tekrar gündeme gelirken sosyal medyada da milyonlara ulaştı. Biz de duayen şairle hem 100. Yıl Marşı’nı hem de genel olarak marşların nasıl olması gerektiğini konuştuk. 

  • Cumhuriyetimizin 100. yılı için şüphesiz birçok marş yazılacaktır. Sizce böyle tarihi öneme sahip bir marş nasıl olmalı, nelere dikkat edilmeli?

Öncelikle şu marş kavramı üzerinde duralım. 

Fransızca, yürümek (marcher) sözcüğünden türetilerek Türkçeye ve başka dillere geçmiş olan “marş” sözcüğü, şiir türü bakımımdan, belli bir ritim gözetilerek yazılmış şiir demektir.

Yazılan şey çok güzel bir şiir de olsa adını marş koymakla marş olmaz.

Hachette’in Fransızca sözlüğünün marşa ilişkin maddelerinden birinde konumuz bakımından öğretici şu açıklama ve örnek yer alıyor:

Bir topluluğun, kortejin adımlarını düzenlemeye yönelik müzik parçası... Örnek, Chopin’in cenaze marşı... Ritim kavramına ilişkin olarak açıklayıcı olduğu için bu pek de sevimli olmayan örneği buraya aldım...

Müzik için söylenen şiir için de başka türlüsü olamayacak kadar böyledir. Yani, belirgin ritmi olmayan, ezberlenerek bir toplulukça müzikli ya da müziksiz söylenmeyecek söz toplamına marş denemez.

Kuşkusuz ritmin yanı sıra ve ondan da önce konu vardır. Herhangi bir marşın sözleri, bu gerçekten bir marşsa, bir konuya yöneliktir... İstiklal Marşımız, Onuncu Yıl Marşı, Harbiye Marşı, Enternasyonal vb... Bir İtalyan halk türküsünden uyarlanan “Bella Çav” da (Bella Ciao) ritmiyle, sözleriyle, konusuyla, amacıyla, topluluklarca söylenen harika bir evrensel marştır.

Sonuç olarak, Chopin örneğindeki gibi, herhangi bir konuda “marş” adını vereceğiniz (herhalde konuya ilişkin ritim, ezgi vb. özellikleri taşıyan) bir beste yapabilirsiniz. Ama bunu bir söz toplamından (şiirden) yola çıkarak yapıyorsanız, adını marş koymakta acele etmemek gerekir...

Şiir için de aynı şey geçerlidir. Bizde bir ara (belki şimdi de vardır) adını “gazel” ya da “sonnet” vb. koyarak, bu şiir türlerinin en azından biçime ilişkin gereklerinin göz ardı ederek (belki bilgisine de sahip olmaksızın) şiir yazanlar oldu. (Mayakovski’nin Marşımız şiiri, bunun tam tersine örnek olarak gösterilebilir. Klasik olmayan, fakat modern, çeşit-lemeli, muhteşem ritmi olan bir şiirdir. Bu anlamda da bestelenmesine gerek olmayan modern bir marştır...)

Sorunuzun daha somut yanıtına gelirsek, “dikkat edilmesi” gerekenleri böylece zaten özetlemiş oluyorum... 

EMEK, ÇAĞDAŞLIK, BARIŞ...

  • Sizin yazdığınız bir 100. Yıl Marşı var. Neden yazmak istediniz? Nasıl hislerle yazdınız?

100. yıl için bir marş yazma fikrini bana değerli müzisyen arkadaşım Erhan Doğan verdi. 

Belki şöyle de denebilir: İçimde zaten kıpırdayan bir arzuyu Erhan güçlendirdi ve çabuklaştırdı. Ona ve sonuç olarak bana destek olan İzmir Atatürk Lisesi Mezunları Derneği’nin yöneticilerine teşekkür borçluyum.

Marşta klasik biçimden uzaklaşmadım. İstiklal Marşı bir aruz kalıbıyla yazılmıştır. Fakat hece ölçüsüyle baktığımızda da yaklaşık olarak 14 hecelik dizeler egemendir. Onuncu Yıl Marşı, Harbiye Marşı 14 hecelik dizelerle yazılmıştır. Ben de 14 hece ölçüsünü tercih ettim. Yüzüncü Yıl Marşı, dört kıtadan ve her kıta sonrasında yine on dört heceli bir tekrar beytinden oluşuyor. 

İçerikte Cumhuriyet Devrimi’nin emekten, çağdaşlıktan, barıştan yana önemini ve değerliliğini vurgulamak istedim.

“Halkın ekmeği gibi kutlu ve kutsal olan”

ya da

“Cumhuriyet herkesin kardeşliği demektir

Silinsin yüreklerden kin, kuşku ve düşmanlık

Kendi yazgımız şimdi kendi elimizdedir

Yeryüzü bütünüyle vatanımızdır artık”

dizeleri ve bölümleri, bu nedenle şiirde en sevdiğim yerlerdir...

"BÜYÜK KOROLARLA SÖYLENECEK"

  • Düş Gezginleri de sizin sözlerinize güzel bir beste yaptı. Siz besteyi nasıl buldunuz? Marşlarda söz mü müzik mi daha önemlidir? Sözsüz marşları nasıl değerlendirmek lazım?

Lirik şiirlerimden (Eski Nisan, Bir Yolcuktu, Türkiye Üzgün Yurdum vb...) harika besteleri olan Erhan Doğan’ın bu çalışması da içime sindi. Daha büyük korolarla ve daha yüksek sesle söylendiğinde etkisi muazzam olacaktır. Bu alanda çalışmalar sürmektedir. Hedefimiz 29 Ekim’de muhteşem bir sunum gerçekleştirmek ve kuşkusuz daha da önemlisi marşımızı çocuk ve yetişkin öğrenci kitlelerine ulaştırmaktır...

Marşlarda kuşkusuz söz önde  gelir. Başkaca şarkılar için bunu belki söyleyemeyiz. Sıradan sözlerin çok güzel ezgilerle kalıcılık kazandığının sayısız örneği vardır... Fakat bildiğimiz, en genel anlamıyla marş, söylenen bir şeydir. Sözlerin anlamlarıyla, vurgularıyla ve konu her ne ise onunla bağlantılı olarak yüreklere ulaşması gerekir. Bu etki, tıpkı herhangi bir şiir için olduğu gibi, müziksiz de sağlanabilir. Fakat söz konusu olan, sözcüğün gerçek anlamıyla marş ise, söz ancak müzikle tamamlanarak marş olacaktır... Burada da söz ve müzik arasında uyum çok önemlidir. Kimseyi gücendirmek ve kimsenin anısına saygısızlık etmek istemem, fakat İstiklal Marşımızın ezgisi, bütününde güçlü olmakla birlikte, bazı bakımlardan (dize içi bölünmeler, seslerde alçalıp yükselmelerde sorunlar) haklı olarak tartışılmaktadır. Nitekim ortak bir sesle, topluca ve kesintisiz olarak, çoğu kez doğru dürüst söyleyemiyoruz...

Sözsüz marş ilginç bir konu. Yukarıda Chopin örneğini verdim. Ritmiyle, ezgisiyle, olağanüstü etkileyici bir “marş”tır... Mozart’ın ünlü “Türk Marşı”na ise “marş “adını kim koymuş, bilmiyorum. Herhalde kendisi değil. Özgün adı “Türk Usulü Rondo”dur... Buna karşılık Beethoven, “Türk Marşı”nın adını kendisi koymuş olmalı. Bu alanlarda uzmanca bir şey söyleyemem. Fakat iki ezgi arasında bir ritim benzerliği ya da belki daha doğrusu ritmin öne çıkmış olduğunu görüyorum. Ritimlerin ve ezgilerin “Türk”le ilişkisi konusundaki bilgi ya da tahminlerin ise buradaki konumuzla çok da ilgili olmadığını düşünüyorum. 

Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı üzerine sözsüz bir marş nasıl olur bilemem.

Marş olarak yazılmamış sözleri şu ya da bu ölçüde ve biçimde müzikle buluşturarak, bilinenden farklı bir “marş” yapılabilir mi? Yapılacak olursa, sonuçta ortaya çıkacak olan ürün marş mı, yoksa özgün bir müzik olayı mıdır? Bu konuda da kesin bir şey söyleyemem, söylemek de istemem.

Fakat bu büyük yıldönümünden esinlenmiş, ona ithaf edilmiş, adı marş olsun ya da olmasın senfoniler yazılmalı, şairler marşların yanı sıra destanlar yazmalı, resim sergileri açılmalı, filmler yapılmalı, başkaca sanat etkinlikleri gerçekleştirilmelidir... Fakat görebildiğim kadarıyla, yüzüncü yılı her nedense sessizce geçirmekte gibiyiz...

"YAŞAMLA ÖLÜM ARASINDA SEÇİM"

  • Cumhuriyetimizin 100. yılına, aynı zamanda kritik bir seçim denk geliyor, belki yeni bir başlangıçla da denk düşebilir. Siz bu süreci nasıl değerlendirirsiniz?

Önümüzdeki seçimler, yaşamla ölüm arasında bir seçim olacak. Biz, yaşamdan yana olanlar, cehaletin, karanlığın, kötülüğün, yalanın, kadın-doğa-yurt ve insan düşmanlığının, özetle ölümün kazanmaması için, canımızı dişimize takmalıyız...

YÜZÜNCÜ YIL MARŞI

Göklere yükselince bağımsızlık bayrağı,

Doluyor içimize bir yaşama sevinci;

Sevgili Cumhuriyet, Ata’nın armağanı,

Canımız pahasına koruyacağız seni.

 

YÜZ YIL DEĞİL YÜZLERCE BİNLERCE YIL SONRA DA

SEN HEP YAŞAYACAKSIN ÖZGÜRLÜK VAR OLDUKÇA

 

Geceler boyu süren bir uzun karanlıktan

Başardık çıkarmayı aydınlık bir şafağı;

Halkın ekmeği gibi kutlu ve kutsal olan

Bu aydınlık sabahın Cumhuriyettir adı.

 

YÜZ YIL DEĞİL YÜZLERCE BİNLERCE YIL SONRA DA

SEN HEP YAŞAYACAKSIN  ÖZGÜRLÜK VAR OLDUKÇA

 

Cumhuriyet herkesin kardeşliği demektir,

Silinsin yüreklerden kin, kuşku ve düşmanlık;

Kendi yazgımız şimdi kendi elimizdedir,

Yeryüzü bütünüyle vatanımızdır artık.

 

YÜZ YIL DEĞİL YÜZLERCE BİNLERCE YIL SONRA DA

SEN HEP YAŞAYACAKSIN  ÖZGÜRLÜK VAR OLDUKÇA

 

Bilinç ve sevgi olsun hedefi insanlığın,

Parlasın özgürlüğün ışığı alnımızda;

Doğum sancılarında her yeni çağdaşlığın,

Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın kuşaklarca.

 

YÜZ YIL DEĞİL YÜZLERCE BİNLERCE YIL SONRA DA

SEN HEP YAŞAYACAKSIN  ÖZGÜRLÜK VAR OLDUKÇA

Ataol Behramoğlu/Ekim 2021