Antakya Medeniyetler Korosu Şefi Yılmaz Özfırat: Antakya'yı yeniden ayağa kaldıracağız

“Koro olarak yeniden doğarsak şehrimiz de yeniden doğar” diyen koro şefi Yılmaz Özfırat, “Şimdi sıra bizde. Konserlerimizle umudu tekrar ayağa kaldıracağız” dedi.

Tuluhan Tekelioğlu

Haham, papaz, imam, ev hanımı, marangoz, öğretmen... Kimi Ortodoks, kimi Müslüman, kimi Hıristiyan... Her biri Antakya’nın mozaiğini oluşturan kültürün bireyleri. “Antakya Medeniyetler Korosu” üyeleri! 2012 yılında, Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildiler. Savaş bölgelerinde, pandemide, dünyanın en kırılgan zamanlarında barış ve hoşgörüyü yaymak için sayısız konserler verdiler. Büyük deprem, koroya da ağır kayıplar verdirdi. Koronun 7 sanatçısı enkaz altında hayatını kaybetti. Medeniyetler Korosu’nun şefi Yılmaz Özfırat da enkazdan çıkarıldı...

"99’LA ALAKASI YOK"

  • Enkazdan 8 saat sonra çıkarıldın. “Hayatta kalma mutluluğunu bile yaşayamadım” dedin bana.  O anları anlatır mısınız?

İçime doğmuş gibi, kızım Berna’yı zorla Kıbrıs’a okuluna gönderdim. Saat 04.15 gibi sanırım. Korkunç bir gürültü ve sarsıntı oldu. 1999 depreminde Tuzla’da yedek subaydım. Tuzla depremini de yaşadım. Bunun onunla hiç alakası yok. Deprem beni alıp fırlattı. Kanepe ile birlikte bina 90 derece yattı. Üzerime dolap düştü, kanepe ile dolap arasına sıkıştım kaldım. Bir depremin artarak çoğaldığını ilk defa yaşadım. Azalması gerekirken şiddeti artarak devam etti.  

  • Yardıma ilk kimler ulaştı? Enkazdan nasıl çıkardılar seni?  

Yeni yapılmış 3 yıllık bir binaya taşınmıştım. Bina çöktü. 8 saat kaldım orada. Allah düşmanıma vermesin Tuluhan. O betonun arasında yatıyorsun ve birilerinin seni kurtarmasını bekliyorsun, bu arada her artçıda bir şeyler düşüyor. Korodan arkadaşlar geldi. “Hocam telefonun ışığını yak, rahat ol seni kurtaracağız” dediler. Buldukları aletlerle, betonu kırarak, molozları ayırarak, elleriyle kazıyarak kurtardılar beni. Kurtulmak mucize gibi. Enkazdan çıktığımda şunun için dua ettim. “İnşallah” dedim, “Birileri ölmüşse beklemeden ölmüştür.” Çünkü o bekleme anı insanı bitiriyor. Kimseyi suçlamak da istemiyorum ama çok geç kalındı. Ne yazık ki binamdan 13 cenaze çıktı. 

"KIYAMETİ YAŞADIK"

  • Kaç katlıydı bina?

6 katlıydı. Enkazdan çıktım, etrafa bakıyorsun, insanlar koşuşturuyor, sokakta çökmüş binalardan gelen çığlık sesleri, inlemeler, “imdat” diye yardım isteyenler..  Elinde hiçbir şey yok... Bir teyzeyi gördüm. “Teyze gel” diyorum, “Hayır, kocam içeride” diyor. Bina üzerine çökecek. Kucağında ceset taşıyan çok insan gördüm. Gömmek için yer aradılar. “The Walking Dead” dizisi hikâye kalır. Biz kıyamet gününü yaşadık. Kafanı çeviri-yorsun, adamın kucağında ölmüş çocuğunu görüyorsun... Tanıdığın birinin öldüğünü görünce, yaşadığına şükrettiğin için utanıyorsun. Kızımın ısrarıyla Hatay’dan çıktım. Ama tekrar gideceğim.

"VEDA BİLE EDEMEDİM"

  • Korodan kaybınız var mı? 

Koromuzdan yedi can gitti. Gözümün önünden o yedi arkadaşım geçtikçe kahroluyorum. Bir veda bile edemedim onlara. Hiçbirinin cenazesine gidemedim. Belki insana en çok koyan bu... Her köşe başında bir cenaze var ama hiç birine katılamı-yorsunuz. Kefen bulamı-yorsunuz toprağa koymak için. Bu işte insanın içinde bir ukde bırakıyor. Ben bu ukdeyi yenmek için de koromuzun konser vermesi için de elimden gelen ne varsa yapacağım. Türkiye’nin farklı noktalarına gidip Hatay’ı yeniden kurmak için, konserler vermemiz gerek. Şunu hepimiz gördük. Bir sabah uyanıyorsunuz, depremzedesiniz. Elinizde hiçbir şey kalmamış. Hiç kimseye hiçbir şey kalmıyor bu dünyada. Biz şükretmeyi unuttuk. Hep daha fazlasını istedik. Mesela benim 40 tane gömleğim vardı, şimdi üzerimde 10 gündür aynı tişört var. Mal da yalan, mülk de yalan. O yüzden sevdiklerine sıkı sıkı sarılacaksın... Bir tane daha dostum olsun diyeceksin. Benim evim gitti, arabam gitti, hiç önemli değil. Bunlar geri alınır. Ama giden canlar geri gelmiyor işte. O insanlarla paylaştıklarınız geri gelmiyor. Hatay’ın travması bu; Her evden canlar gitti. Çok fazla ölü var. açıklanan rakamın çok üstünde kaybımız var. Bu depremi yaşayanlar, bunu ölene kadar atlatamayacaklar.

"ŞİMDİ SIRA BİZDE"

  • Koro binası yıkıldı, kostümleriniz, enkaz altında. Koro Antakya’nın sembollerinden biriydi. Ayağa kalkabilecek mi?

Antakyalılar misafir etmeye alışıktır. Misafir olmaya değil! Şu an belki oradan ayrılmak zorunda kaldık, ama mutlaka geri dönüp şehrimize sahip çıkmamız lazım. Bunu niçin Medeniyetler Korosu’na büyük görev düşüyor. Konserlerimizle umudu tekrar ayağa kaldıracağız. Anka kuşu gibi küllerimizden tekrar doğacağız. Biz koro olarak yeniden doğarsak şehrimiz de yeniden doğar. Biz yok olursak şehrimiz de yok olur. Bir şehir size ismini veriyor. Şimdi sıra bizde! Koro arkadaşlarım “Şu an çağır, şu an koşarız” diyorlar. İstanbul AKM’de de, Cemal Reşit Rey’de de Hakkâri’de konser veririz. Bir şehir küllerinden nasıl doğar bunu ispatlayacağız. O yüzden Antakya’yı tekrar ayağa kaldıracağız ve dünyaya Antakya’nın esas misyonu olan, birlikte yaşama kültürünü tekrar göstereceğiz. 

(Yılmaz Özfırat)

"45 BİN ÖLÜ GERÇEĞİ YANSITMIYOR"

  • Kimliksiz gömülenler var, kayıplar var. Antakya’daki vefat sayısı nedir sence? 

Hatay yok, Antakya yıkılmış! 10  kentten 45 bin ölü gerçeği yansıtmıyor. Şu an saymaya başlasam, ölen yüz kişi sayarım, sadece benim tanıdığım. Kültür merkezi yerle bir oldu. Altından geçiyor fay hattı çünkü. Ruhsat izinleri neye göre veriliyor, fay hattı neden dikkate alınmadı? Bunları konuşmamız lazım. Dostlarımızın çoğu kimliksiz gömüldü. Mesela benim kimliklerim yok, hepsi enkazda kaldı. Ben ölseydim, kim beni teşhis edecekti? İnsanlar Fazıl Say’ın “İnsan insan” diye bir eseri var onu, bizim koronun görüntüleriyle yapıp göndermişler. Korodakiler şunu yazdı; “Biz yıllarca hep başkaları için bir şeyler yaptık. Barışı hoşgörüyü, şarkılarımızla anlattık. İlk defa bizim için bir şey yapılıyor, çok tuhaf bir şeymiş.”