AKP iktidarının karşıdevrim adımları
Prof. Dr. Emre Kongar ve Zülâl Kalkandelen’in, Atatürk’ün gerçekleştirdiği mucizevi Cumhuriyet Devrimi’nin aşamalarını, bu aşamaların hangi sırayla nasıl uygulamaya geçtiğini ortaya koydukları, üç cilt olarak yayımlanan, zamandizin (kronoloji) çalışması Devrimin ve Karşı Devrimin Yüz Yılı’nın (Remzi Kitabevi) üçüncü cildi Karşı Devrim Yanılsaması (2002-2019) okuyucularla buluştu. Kongar ve Kalkandelen ile üçüncü cilt merkezinde AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından “sivil darbe” ile “tek adamlığın sağlamlaştığı 2019 yılına kadar yaşananların yansımasını konuştuk.
Mehmet S. Aman
Soldaki fotoğraf: KAAN SAĞANAK. Sağdaki fotoğraf: CEREN AKSAN MUMCU
‘DEVRİM-KARŞI DEVRİM İLİŞKİSİNİ ORTAYA KOYMAK AMACIYLA HAREKET ETTİK’
- Cumhuriyetin 100 yıllık geçmişini zamandizin olarak incelediğiniz kitabınızın 3. cildini nasıl bir izlekte geliştirdiniz?
EMRE KONGAR - Bu cilt de bütün öteki ciltler gibi yaklaşık on yıllık bir çalışmanın ürünü. On yıl önce başladığımız bu çalışma, yaklaşık iki yıl kadar önce bin sayfayı aşan bir hacimde yayınevine teslim edilmişti. Sonradan yayınevi sorumlularının katkılarıyla hem çıkartmalar hem de eklemeler yaptık. Metni daha önce de yaptığımız bölümlemeler bağlamında üç cilde böldük.
Bu süreç içinde çapraz denetimlerle tüm ciltleri “demokratik rejim” konusundaki tartışmalar, siyasal cinayetler, Türk Lirasının değer değişimleri ve bazı özelleştirmeler gibi ekonomik konularda güvenilir bir kaynak haline getirdik.
Bazı önemli olayları ayrı listeler halinde ekler olarak vererek metni zenginleştirdik ve süreçin daha iyi algılanmasına hizmet ettik.
ZÜLÂL KALKANDELEN - Bu zamandizin, aslında Emre Hocamın Türkiye’nin Toplumsal Yapısı ve daha sonra 21. Yüzyılda Türkiye adlı eserlerini hazırlarken tohumlarını attığı bir çalışma. Ben onun başlattığı çalışmaya sonradan dahil oldum. Mevcut taslakları belirlediğimiz ölçütlere göre epeyce geliştirdik ve olayları 19 Mayıs 1919’dan 2019’un sonuna kadar yüz yıllık bir tarih süreci içinde ele aldık.
Çalışmayı üç kitaba bölerken izlediğimiz yaklaşım, sanırım kitabı diğer zamandizinlerden ayıran en önemli unsur oldu. Çünkü daha en baştan devrim-karşı devrim ilişkisini ortaya koymak amacıyla hareket ettik.
2023’te bugün ülke olarak geldiğimiz noktada, birileri tarafından yeni bir tarih yazılmaya çalışılırken, bunun özellikle vurgulanması gerekiyor.
‘HER TARİH MADDESİ, BÜTÜNÜYLE NESNEL OLAYLAR HAKKINDA YAZILDI’
- 3. cilt AKP’nin iktidara gelişinden itibaren başlıyor. AKP’nin ülkeyi nasıl bir uçuruma sürüklediğini adım adım takip ediyorsunuz…
E. K. - Aslında bu zamandizin ideolojik ve siyasal önyargılardan arındırılmış bir biçimde düzenlendi. Gerek Zülâl Hanım gerekse ben, maddelerin yazımında özellikle tarafsız ifadeler kullanılmasını sağlamak için metni defalarca kontrol ettik.
Elbette gözümüzdün kaçan ifadeler de olabilir ama kitabın AKP iktidarını değerlendirmek, övmek ya da yermek için kaleme alınmadığını özellikle belirtmeliyim.
Tamamen özgün olan ve diyalektik bir anlayışla kaleme alınan her bölümün başındaki çözümlemeler Zülâl Hanım ile birlikte, o bölümdeki olayları tekrar irdeledikten sonra kaleme alındı. Dolayısıyla, her tarih maddesi, bütünüyle nesnel olaylar hakkında yazıldı.
Z. K. - Gerçekten de olayları ardı ardına sanki bir roman okuyormuş gibi okursanız, ülkede yaşanan birçok krizin ve sorunun nereden kaynaklandığını anlamak olanaklı oluyor. İlk iki ciltte AKP öncesindeki Türkiye’yi göz önüne serdikten sonra, 3. ciltte son 21 yılın muhasebesini objektif bir şekilde ortaya koymak istedik.
Çünkü toplumsal olayların hiçbirisi aniden patlak vermiyor aslında. Her şeyin başlamasına zemin yaratan karşıtlıklar, çekişmeler, dış ve iç müdahaleler, ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmeler var.
AKP dönemine ilişkin doğru bir çözümleme yapabilmek için, tarihsel olayları neden ve sonuç ilişkileriyle anlamlandırmak gerekiyor. Kitabın bunu sağlamasını umuyoruz.
SEZER VE GÜL’ÜN CUMHURBAŞKANLIĞI DÖNEMLERİ...
- Kitaptaki zamandizinden yola çıkarak, 2002-2019 arasında olay olay, konu konu sizce en önemli kırılma noktaları nelerdi?
E. K. - Bu sorunuzun yanıtı kitabın en özgün niteliği olan diyalektik bölümlemede görülüyor: “11. Bölüm: Karşı Devrim ve Emperyalizm İş Başında: Türkiye ‘Ilımlı İslam’ Yalanına Kurban Ediliyor (3 Kasım 2002 - 28 Ağustos 2007)”.
Bu dönemi, AKP’in seçimi kazanma tarihinden, Ahmet Necdet Sezer’in yerine Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilme tarihe kadar ele aldık. Böylece, AKP ’nin, Sezer’in Cumhurbaşkanlığı zamanında devleti ele geçiremediği dönemdeki uygulamalarıyla, Cumhurbaşkanlığına da egemen olmasından, yani devlete de hakim olmasından sonraki dönem arasındaki uygulamaları arasındaki farka dikkat çektik.
SİVİL DARBENİN TEMELLERİ!
“12. Bölüm: Karşı Devrim, Silivri Davaları ve 12 Eylül Halk Oylamasıyla Cumhuriyet’in Temellerini Sarsıyor: Gül Dönemi, 99 (28 Ağustos 2007 - 12 Eylül 2010)”.
Bu dönemi, 12 Eylül 2010 tarihindeki halkoylamasıyla, yargının siyasetin emrine verilmesine kadar ele aldık. Çünkü bu tarihten sonra AKP iktidarı, sadece devlete değil, yargıya da egemen olmaya başladı.
“13. Bölüm: Yargı Yoluyla, Sivil Darbenin Temelleri Atılıyor (12 Eylül 2010 - 27 Mayıs 2013)”.
Yargının da siyasal iktidar denetimi altına alındığı bu dönemi, Gezi Parkı Direnişi tarihine kadar irdeledik. Çünkü Gezi Parkı Direnişi, AKP iktidarının doruktan aşağı doğru hareketinin başlamasını simgeliyor.
GEZİ DİRENİŞİ VE SONRASI!
“14. Bölüm: Karşı Devrime Tepki: Gezi Parkı ve Sonrası İktidarın Paylaşım Kavgası ve Peş peşe İki Darbe: Parlamenter Rejime Veda (27 Mayıs 2013 - 16 Nisan 2017)”.
Bu dönem, artık çok zayıflayan iktidarın, çözümü rejim değişikliğinde aradığı 16 Nisan 2017 halkoylaması tarihinde bitiyor.
“15. Bölüm: Karşı Devrimi Aldatan Zafer Görüntüsü: Şahsım Devleti ve Sonun Başlangıcı (16 Nisan 2017 - 31 Aralık 2019)”.
Bu bölüm, 3. cildin neden “Karşı Devrim Yanılsaması” adını taşıdığını açıklayan olaylarla dolu. Çünkü bu dönemdeki olaylar, iktidarın rejimi değiştirerek zafer kazandığını zannederken, aslında ülkeyi yönetemeyeceği bir “şahsım devleti” rejimi kurarak kendisini başarısızlığa nasıl mahkûm ettiğini gösteriyor.
Z. K. - Emre Hocam doğru bir değerlendirme yaptı. Kitabın diyalektik yaklaşımı en çok bu bölümlenmelerde ortaya çıkıyor. Dikkat edilirse, bütün ciltlerdekilerle birlikte 3. cildin bölümleri de bugüne dek dikkat edilmeyen zirveleri ve dönüm noktalarını belirliyor.
Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanlığından ayrılması gibi, 12 Eylül 2010 halkoylaması gibi, Gezi Parkı Direnişi gibi. En son dönüm noktasının 16 Nisan 2017’de rejimi değiştiren halkoylaması olduğuna dikkat edilmesi gerekir diye düşünüyorum.
DEPREM VE İMAR AFFI!
- Önceki iki ciltten farklı olarak, bu cildin sonunda “İmar Affı İle İlgili Düzenlemeler” bölümü ekliyorsunuz. Bunu tercih etmenizin nedenini anlatır mısınız?
E. K. - Bu fikir 6 Şubat deprem felaketinden sonra aklımıza geldi. Daha doğrusu Zülâl Hanım’ın aklına geldi. Böylece siyasal iktidarların bu deprem felaketindeki rolünü ayrı bir liste halinde okurların dikkatini sunduk.
Z. K. - Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra yaşananlar, toplumda çok önemli bir kırılma yaşanmasına yol açtı. Çürük binaların çökmesinde elbette sahtekar müteahhitlerin birinci derecede sorumluluğu var; ancak onlar gibi uygun olmayan zeminlerde kaçak binalar yapılmasına ya da fazladan kat çıkılmasına olanak sağlayan ve imar suçlarına af çıkaranlar siyasetçilerin sorumluluğu da büyük. İmar yolsuzluklarını büyüten de bu.
FETÖ soruşturmaları siyasi ayağa uzanmadığı için bu Cumhuriyet düşmanı örgütle ilişkide bulunanların, yıllarca onlarla birlikte yol yürüyenlerin hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etmesi aklıma geliyor.
İmar affında da benzer bir durum söz konusu. O kaçak ve çürük binaları yapanları seçimlerde oy için affeden siyasiler de bilinmeli ve yargılanmalı diye düşünüyorum.