Akademi Ödülleri'ne Türkiye, 'Kerr' filmini aday gösterdi
Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nin ardından MUBI’de seyirciyle buluşan filmin yönetmeni Tayfun Pirselimoğlu’yla Oscar yolu, sezgiler ve film izlemenin binbir manaları üzerine.
Esin KüçüktepepınarSeyir Derneği’nin bu ay başında düzenlediği Ayvalık Uluslararası Film Festivali’deki “Şu Anlaşılmazlık Meselesi: Bir Filmi Anlamamak” panelinin büyük ilgi görmesi elbette şaşırtmadı. Ne de olsa çoğumuzun bir film sonrası “O çukurun orada ne işi var” misali akla takılan muhtelif soruları ve hatta hayatı manalandırmaya varabilecek yorumları olabiliyor. Azize Tan’ın direktörlüğünü yaptığı festivalin danışmanı, yazar Fatih Özgüven ve eleştirmen Aslı Ildır’ın yer aldığı panele yönetmen Tayfun Pirselimoğlu’nun da katılması tesadüf değil. Antalya ve İstanbul’da ödüllerle baştacı edilen son filmi “Kerr” festivalleri dolaşmaya devam ediyor ve tam da bu “anlaşılmazlık” mevzuna damardan girmesiyle öne çıkıyor.
‘BAŞKA BİR DÜNYA’
Film özetle, babasının cenazesi için geldiği kasabada bir cinayete tanık olan genç bir adamın (Erdem Şenocak) içinde debelendiği çıkışsızlığı anlatıyor. Pirselimoğlu’nun kendi romanından uyarladığı bu kara film, Türkiye’nin Oscar adayı olarak bu günlerde ayrı bir ilgi görse de kendisi durumu hayli sakin karşılıyor. Ayvalık öncesi seyirciyle buluştuğu Adana Altın Koza’da kapı baca yıktıran ve ek salon açtıran filmin geceyarısını aşan sohbetinde “İnkâr edecek değilim, aday gösterilmek hoş bir durum ama filmlerimi de bunun için yaptığımı söyleyemem. Oscar’a atfettiğimiz anlam önemli ama Hollywood başka bir dünya. Dolayısıyla beni sizin kadar heyecanlandırmıyor” sözleriyle Oscar ödüllerine gerçekçi yaklaşıyor. Ayvalık’taki panelde bir yönetmen olarak sinema yazarlarından farklı olarak “Bir filme baktığımda olasılıkları görüyorum. Birçok kişinin iyi dediği filmde kaçırılmış ihtimalleri görebiliyorum” diyor ve ekliyor: “Ben filmlerle ilişkimi ‘anlamak’ üzerine kurmuyorum. Bana orada önemli bir ‘şey’ sakladığını işaret eden, sezgisel olarak beni yönlendiren, tefekküre zorlayan filmleri seviyorum” sözleriyle derdini anlatıyor.
“Kerr”, katmerli anlatımıyla izleyicisine keşif olanağı tanıyan filmlerden. Jale Arıkan ve Rıza Akın’ın da rol aldığı, Natali Yeres’in sanat yönetmenliğini, Vildan Erşen’in yapımcılığını üstlendiği film, türlü gizemine rağmen bizzat içinde yaşadığımız araf ortamına tekabül ediyor. Dön dolaş, ölmüşüz de haberimiz yok misali tuhaf bir yabancılaşma, katmerli bir huzursuzluk ve çelişkilerin altını itinayla çizen incelikli bir mizah. Mükerrer ve tekerrürden hatırlayacağınız gibi “kerr”, tekrarın kökü ve “Tekrarda tekamül var mıdır” sorumu hemen “elbette” diyerek karşılıyor.
BİR FİLMİ ANLAMAK...
Anlamak eylemiyle ilgili Pirselimoğlu’nun sıkıntılı bulduğu bir nokta var. “İçinde yaşadığımız dünya bize ödevler veriyor; bunlardan biri de anlamak. Anlamakla mükellefiz; böylece kendimizi daha korunaklı tutabileceğimizi düşünüyoruz. Bu yerine gelmediğinde tedirginlikler başlıyor. Anlaşılamayan film tedirgin edicidir; bizi korumasız yakalamıştır. Ya onu inkâr eder ya da özel manalar atfederek tehdidini savuşturmaya çalışırız” diyor Pirselimoğlu ve devam ediyor: “Bir filmi ‘anlamak’ da bir hazzın tatminine tekabül ediyor.”
Şimdilerde dijital platformlar üzerinde üretilenler üzerine “Tuhaf şekilde farklı kültürlerin ürettiği filmlerin önemli bir bölümü birbirlerine benziyor. Bunların tüketicilerinin küresel bir algının parçası olması distopik bir filminin konusu değil artık. Dolayısıyla ‘gayet iyi’ anlaşılan filmlerin ezici bir şekilde arttığını düşünebiliriz” diyerek artık iyice tektipleşen yapımlara dikkat çekiyor.
SİNEMA YAZARLARI NE DEDİ?
- Uğur Vardan (Hürriyet): Andreas Sinanos’un titiz ve etkileyici görüntü yönetmenliği, Pirselimoğlu’nun büyük (ve boş) mekânları kullanmadaki mahareti derken “Kerr”, durgun akan ve devridaim yapan büyük bir su kütlesini çağrıştırıyor.
- Aslı Ildır (Altyazı): Tayfun Pirselimoğlu’nun yeni filmi Kerr, donmuş zamanda asılı kalmış bir kasabada geçen Kafkaesk bir hikâye; polisiyeden korkuya uzanırken yer yer karanlık mizahıyla nefes aldıran tekinsiz bir masal.
- Murat Erşahin (Sinema Müzik): Sezonun en olgun, bilinçli ve sinema vaat eden yerli filmi şu ana dek Pirselimoğlu’nun yedinci uzun metraj kurmacası.
- Banu Bozdemir (Beyazperde): Tayfun Pirselimoğlu’nun 2014
tarihli aynı romanından uyarlanan filmde, ülkemize dair çok fazla done bulabilsek de evrensel bir dili yakaladığını da söylemek mümkün. Sonuçta birçok ülkede, hele de günümüzde üç maymunu oynama politikaları uygulanıyor ve bunu görmeyen insanların sayısı da her geçen gün artıyor.