79. Venedik Film Festivali’nden notlar: İç hesaplaşmalar, dış baskılar

Küresel sıcak sorunlarımızın temelindeki siyasal ve toplumsal sarmallara göndermelerde bulunan iki film, daha ilk günden gerilimi yükseltti.

Mehmet Basutçu

Amerikan sinemasıyla uzun süre flört eden Meksikalı yönetmen Alejandro G. İnarritu (1963), sonuçta ülkesine dönmekle kalmayıp kendi kimliğini ve köklerini sorgulamaya girişmiş. Hızını alamayınca da tarihsel gerçeklerin sorumluluklarına da göndermelerde bulunarak herkesle, derin bir hüzün eşliğinde yer yer de öfkeyle  hesaplaşmaya soyunmuş. 

Inarritu’nun senaryosunu yazıp müziğine de ortak olduğu Netflix-Meksika yapımı “BARDO, Birkaç Gerçeğin Yanlış Tarihçesi” alabildiğine benmerkezci, yoğun ve karmaşık bir film. Uzun yıllar ABD’de yaşamış olan Meksikalı tanınmış muhalif gazeteci ve belgesel film yönetmeni kahramanımız, yani İnarritu’nun alter egosu, Amerikalı meslektaşları tarafından kendisine verilen bir ödülü almak için gideceği Los Angeles’te yapması gereken konuşmayı bir türlü kaleme alamaz. Yaşamının bilançosunu acımasızca çıkarmaya girişine de önce İspanyolların, sonra da kuzey komşularının sorumlu olduğu kıyımların, kanlı savaşların, acımasız sömürünün hesaplaşmasına kadar giderek, kimliğini, kültürel mirasını, toplumsal aidiyetini ve sonuçta o güne dek yaptıklarının anlamını sorgular.

İçeriğinin dağınıklığı yanında, biçimsel cilvelerle dolu simgesel, düşsel ve fantastik boyutlarıyla da izleyiciyi yoran bu filmin zengin içtenliğini yadsıyamayız. 

DÜŞSEL FANTEZİ...

Duyarlı bir yaratıcı olan Inarritu’nun, küresel gerçeklerin son yıllarda gündeme getirdiği varoluşcu soru çengelleri ortasında ciddi bir bunalım yaşadığı apaçık. Filmin başında, bazı izleyicileri rahatsız eden düşsel fantezi sekansında vurguladığı gibi doğduğu gün ona, “Bu dünyada yaşamak istiyor musun Alejandro?” diye sormuş olsalardı, hemen “Hayır” diyerek ana rahmine koşa koşa geri dönerdi kuşkusuz. 

Yaklaşık üç saat süren “BARDO, Birkaç Gerçeğin Yanlış Tarihçesi”, umarız sadece kişisel ekranlarda değil, sinema salonlarında da izlenebilir. 

Günün diğer Altın Aslan adayı, bağımsız Amerikan sinemasının özgün bir örneği olan “Tar”, basın gösteriminde izleyicileri bölmeden, gönülden alkışlandı. Oyuncu, senaryo yazarı ve müzisyen olan Todd Field (1964), filmini senaryo aşamasından itibaren Cate Blanchett üzerine inşa ettiğini gizlemiyor. Gerçekten de, teatral diliyle bir tür kapalı mekân filmi olan “Tar”da olağanüstü sağlam bir “mesleki yaşamıyla özel yaşamını birbirinden ayıramayan lezbiyen orkestra şefi” yorumu sunan Avustralyalı oyuncunun, on gün sonra yapılacak ödül töreninde sahneye çıkabileceğini, festivalin daha ilk gününde olsak bile düşünmemek elde değil. 2020’de La Mostra ana jürisinin başkanlığını yapmış olan Cate Blanchett’in, bu yıl Julianne Moore’un başkanlık ettiği jürinin beğenisini kazanma olasılığı, hiç de düşük sayılmaz.

VENEDİK FİLM FESTİVALİ’NDEN TUTUKLU SİNEMACILARA DESTEK

Venedik Film Festivali geçtiğimiz yıl dünya üzerinde tutuklanan ya da hapse atılan film yapımcıları, yönetmenler ve oyuncular için harekete geçti. 31 Ağustos-10 Eylül tarihleri arasında yapılacak festival çerçevesinde tutuklu film sektörü çalışanlarını desteklemek için bir panel düzenlenecek.

3 Eylül’de düzenlenecek olan “Filmmakers Under Attack: Taking Stock, Taking Action.” adlı panele konuşmacı olarak festival yöneticileri Alberto Barbera, Vanja Kalurdjercic, Amsterdam Belgesel Film Festivali’nden Orwa Nyrabia, Türk yapımcı Nadir Öperli, Avrupa Film Akademisi Başkanı Mike Downey ve ismi açıklanmayan İranlı bir yönetmen katılacak.

International Coalition Filmmakers at Risk (ICFR) ile birlikte düzenlenen panele Palazzo del Casino ev sahipliği yapacak. Variety’nin haberine göre zulme uğrayan, gözaltında ya da tutuklu olan film emekçilerine nasıl yardım edilebileceğinin de konuşulacağı panelde, Gezi Davası’nda 18 yıl hapse mahkûm edilen yapımcı Çiğdem Mater’in durumu da masaya yatırılacak.

Türkiye’deki durumun yanı sıra panelde, ICFR’nin Ukraynalı yönetmenlere yönelik fon projesi ile yapımcılar Cafer Penahi, Mohammad Rasoulof ve yönetmen Mostafa Aleahmad’ın durumlarından hareketle İran’daki durum da öne çıkan başlıklardan olacak.

9 Eylül’de ise Palazzo Del Cinema Red Carpet’ta özellikle tutuklu İranlı yönetmenlerin durumuna dikkat çekmek için bir flash mob gösterisi gerçekleştirilecek. Flash mob, İranlı yönetmen Cafer Penahi’nin “No Bears” filminin gösteriminden önce, saat 16.30’da gerçekleştirilecek.