51. İstanbul Müzik Festivali Onur Ödülü Hasan Uçarsu'ya sunulacak
İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) düzenlediği 51. İstanbul Müzik Festivali bu akşam Atatürk Kültür Merkezi Opera Salonu’nda, şef Aziz Shokhakimov yönetiminde Tekfen Filarmoni Orkestrası ile genç piyanist Jan Lisiecki’nin buluşacağı konserle açılacak.
Gülçin Gülan- Bu ödülün sizce değeri nedir?
İKSV’ ta çocukluğumdan beri, gençliğimin bir parçası oldu. Bütün bu süreçte çok önemli orkestra ve solistleri dinletti. Hocam Ahmet Adnan Saygun ve başka bestecilerimizin eserlerine hayat verdi. Ağırlıklı olarak klasik müzik yaşamımıza imza atmış, iz bırakmış bir vakfın ödülünü almak çok kıvanç verici, onurlandırıcı, duygulandırıcı aynı zamanda düşündürücü. Meslek hayatım boyunca ürettiklerimin böylesine güçlü geçmişi olan bir kurum tarafından ödüle değer görülmesi insanın yaptığına da geleceğine de güvenini, kararlılığını arttırıyor.
- Festivalde hangi eseriniz seslendirilecek?
Biraz festivalin ruhuna da olsun diye “Portreler” orkestra süitimi seçtim. Bu üç bölümlü eser İstemihan Talay zamanında Kültür Bakanlığı tarafından sipariş edilmiş, 2002 yılında bitirmiştim. İlk seslendirilişi şef Rengim Gökmen yönetiminde Ankara Müzik Festivali’nin kapanışında yapıldı. Açılış konserinde icra edecek olan Tekfen’in provalarını izliyorum gayet iyi.
- Yeni besteler yeteri kadar seslendiriliyor mu?
Beethoven yılı için İKSV’nin sipariş ettiği pandemi nedeniyle icra edilemeyen, adını Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Yeşeren Toprak” şiirinin içindeki “Toprak Sever İnsanları Birer Birer” dizesinden alan eserim henüz seslendirilemedi. Mutlulukla yazdığım korolu bu eserde Beethoven’ın doğa sevgisini Dağlarca’nın sözleriyle toprağın insanları ayırmadığını, çitlere bölmeden insanları kucakladığını ifade ediyorum. Çok sevdiğim bu eser hariç çalınmayan eserim yok diyebilirim. O da seslendirilecek.
Yeni bir bestenin ya da bestelenmiş bir eserin ilk icrası çok önemlidir. Çekmecede Saygun’un büyük eseri Gılgamış Oratoryası, Köroğlu Operası, Cemal Reşit Rey’in Çelebi Operası gibi doğru dürüst seslendirilmemiş ya da hiç çalınmamış çok eser var, hangi birini söyleyeyim. Bu memleketin bestecisi olarak onları merak ediyorum. Bunlar sıradan isimler de değil. Ne zaman dinleyeceğim. Fikir, vizyon yokluğu dediğim bu. Sağ olsun Cem Mansur temiz konsept iyi repertuvar yapıyor. Yeni değil, yıllardır yapıyor. Mutlaka yeni eser koyarak genç bestecilerin motivasyonunu sağlıyor. Onlar için ne büyük şevk. Hepsine gidiyor, çok da mutlu oluyorum. Yeni beste sipariş edince de Mozart 40. Senfoni gibi eser beklememek lazım. Bunu baştan kabul edeceksiniz. Mozart’ın son üç eseri çalınıyor öncekileri çalan yok. Ama öncekiler olmasa son üç eser çıkar mıydı? Genç bestecinin eserinin çalınması da en büyük derstir. Bu dersten mahrum edersen besteci nasıl yetişecek. Orkestrayla yaşamak, müzisyenlerle iletişim bambaşka bir şey. Bizim konservatuvar orkestramız öğrenci bestelerini seslendirerek deneyim kazanmalarına imkân sağlıyor.
- Müziğiniz kitlelere ulaşıyor mu?
Ben müziği sadece ses hesapları olarak görmüyorum. Kimsenin beklemediği tınıları oluşturmak var ama ne adına gerekiyor mu? Seslerle bir anlatımı, lirik bir duyarlılığı önemsiyorum. Müziklerime numara değil bir takım çağrışımsal isimler: “Söylenemeyenler”; “Sürüklenenler” gibi koymuşumdur. Bestecinin kitleyle iletişiminden bahsedilir, benim önemsediğim öncelikle müziğimi icra edenle iletişimidir. Müzisyenler eserde kayda değer bir şey bulmuşsa severek, inanarak çalacaktır. Dinleyici de o elektriği daha sanatçılar sahneye çıkarken alır. Ben icracıları tatmin edecek eserler yazmaya gayret gösteriyorum. İcracı zoru sever, becerilerini gösterebilsin ister ama o zorluk anlamlı olmalı. İcracı benim müziğimde kayda değer bir şey bulmalı ki, çalarken mutlu olsun. Kitlelere ulaştıracak olan icracılardır.
- Sizi etkileyen besteciler oldu mu?
Avrupa ekolünden gelen bütün büyük bestecilerin ben de hiç tereddütsüz bir karşılığı var. Zaman zaman bazıları geriye gitti bazıları öne çıktı. Mesela Mozart’ta genç iken göremediğim şeyleri sonra görmeye başladım. Ama her zaman Bach Beethoven büyük direklerim oldu. Hoşlanmadığım bestecilerden de farklı farklı etkilendiğim olmuştur. Tabii bununla sınırlı değil, daha ortaokul yıllarında besteci olmaya gönül vermiş bir insan olarak Cumhuriyet dönemi büyük Türk bestecilerinin etkisi bende çok büyüktür, hepsinden farklı tatlar aldım. Her yöresiyle Anadolu halk müziği, büyük ozanların hem şiiri hem müziği, Türk musikisi hepsini içine alarak söylüyorum, kendi coğrafyama ait seslerden çok etkilendim. Dünya müziğini imkân buldukça takip ettim. Hint müziğinin ritminden etkilendim.
- Nasıl bir eğitim aldınız, siz nasıl eğitim veriyorsunuz, bölümünüze ilgi nasıl?
İlkokulda Belediye Konservatuvarında flüt öğrencisi oldum. Ortaokul ve Liseyi Kadıköy Anadolu Lisesi’nde okudum. Liseyi bitirirken müzik öğretmenim sayesinde tanıştığım Muammer Sun ile bir yıl kadar çok yoğun çalıştım. Teşvikiyle İstanbul Devlet Konservatuvarına girdim. Vefatına kadar altı yıl Adnan Saygun’un öğrencisi oldum. O zaman lisans uzundu, temel meslek derslerimi ondan aldım. Müziğe bakışımdaki ilk temeli atan Saygun’dur. Doktora için gittiğim Philadelphia Üniversitesi Müzik Konservatuarında çok iyi hocalarla çalıştım. Çalışkandım ama Türkiye’de aldığım eğitimin çok faydasını gördüm, rahat bir öğrenciliğim oldu. Kendimi çok şanslı sayıyorum. Saygun’dan sonra yüksek lisansta Cengiz Tanç’ın öğrencisi oldum ama Cemal Reşit Rey’in derslerini de izledim. Kompozisyon öğrencisi olmadım ama İlhan Usmanbaş’tan çağdaş müzik dersleri aldım.
Saygun’un ileri yaşında öğrencisi olmama rağmen besteciliği dışında da iş disiplini, ahlakıyla da bize örnek oldu. O çizgiyi biz de sürdürmeye çalışıyoruz. Konservatuvarımıza ilgiden memnunum. Bölümümüzü çok sayıda kaliteli öğrenci tercih ediyor, öğretim üyeleri arasında huzur var. Eğitim kalitemizden memnunum.
- Beste yarışmalarına teşvik ediyor musunuz?
Beste yarışmalarına karşı değilim. Hele ödüle değer bulunup bir de seslendirilirse motive eder. Yarışmalar güzeldir ama her zaman jürinin müzik anlayışı belirler. O nedenle jürinin kararı bestenin iyi olup olmadığının ölçüsü sayılmaz.
- Türkiye’de müzik açısından eksik olan nedir?
Muammer hoca memleketin kültür müzik hayatını canlandırmak için çok uğraştı. Atıl duran müzisyenlerle bölge orkestraları, müzik öğretmenleriyle korolar kurulması gibi azimli insanlar ve ciddi siyasi destek gerektiren bugün içinde önemli fikirler ileri sürdü. Bizdeki müzisyenlerin kalitesine kefilim. Nedense helvayı yapacak bir amaç belli bir hedef vizyon yok. Müzik hayatın içine amatör ruh profesyonel kalite ile sokulmalı. Eldeki bütün imkanlar, mesela bandolar değerlendirilmeli.