Türkiye’nin ve Türkçenin büyük dostu, Uldis Berzins!

Kısa bir süre önce yitirdiğimiz büyük şair Uldis Berzins, sadece benim değil Nâzım Hikmet, Orhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, Behçet Necatigil gibi Türk şiirinin ilahlarına da hakim büyük bir şairdi. Anısına saygıyla...

Ataol Behramoğlu

‘OLAĞANÜSTÜ BİR İNSANDI’

1972’de Moskova’ya ilk kez ayak bastığımda tanışmıştık. İki yaş küçüğümdü. Demek ki ben otuz o yirmi sekiz yaşlarımızdaymışız. Böylece 2022’de olduğumuza göre dostluğumuz bir yıl eksiği ile yarım yüz yıl sürmüş oluyor. Bir yıl eksiği ile, çünkü onu geçen yıl 24 Martta kaybettik.

Benden çevirdiği şiirlerin kitabına 20 Mart 2020’de önsöz yazdıktan dört gün sonra. 2021’in sonlarına doğru yayınlanan, üzerinde onca çalıştığı, yıllarca emek verdiği kitabı göremedi.

İstanbul’da ya da Riga’da buluşarak bu ortak ürünümüzün kitap olarak karşımıza çıkışını kutlama şansımız artık yok.

Olağanüstü, olağan dışı insanlar vardır. Uldis onlardandı. Tanıştığımız ilk günlerden en son günlerine kadar bir dil ve şiir okyanusuna dalıp çıkan bir adamdı.

‘DÜŞÜNEN BİR DİL BİLİMCİYDİ’

Anadili Letonca’nın yanı sıra Rusça onun için kuşkusuz ikinci bir ana dildi. Öteki Baltık ülkelerinin dillerini de biliyordu. Batı dillerinin diyebilirim ki hepsini ya biliyor ya anlıyordu.

Türk olmayan Türkologlar içinde sadece Türkiye Türkçesini değil, Azerbaycan Türkçesini, yanı sıra da Orta Asya’daki Türkçe kökenli (Kazakça, Kırgızca vb.) dilleri bilen, anlayan, üzerlerinde düşünen bir dil bilimciydi.

Tanıştığımızda Dağlarca’yı Letoncaya çevirmişti. Türk şiirinin bilgisine diyebilirim ki en az benim kadar sahipti. Zaman içinde Letoncanın en büyük, en özgün şairleri arasında yer aldı.

Bütün dinlere eşit uzaklıktaydı. Kuran’ın Letonca’ya ilk çevirmeni oldu! Bu konuda ne yazık ki ayrıntılı konuşmadık. Fakat çeviriyi mutlaka Arapça aslından yapmıştır, başka türlüsü olamazdı.

‘ADI VE ESERİ YAŞATILMALI’

Uldis aynı zamanda bir yaşama ustası, bir hayat çılgınıydı. Olağanüstüydü, olağan dışıydı, fakat dev gövdesi üzerinde taşıdığı muhteşem kafasındaki yüzde bir çocuk masumiyeti, gülüşünde mizahla karışık bir saflık, mavi gözlerinin ışıltılarında yaşama sevinci, sevgi, bütün insanlara ve insanlığa karşı iyilik dolu bir bağlılık vardı.

Oğluna Antes adının yanı sıra Ataol adını da koyacak kadar yakın dosttuk. Fakat asıl önemli olan Türkiye’nin ve Türkçenin bu büyük dostunu ülkemizin tanıması, gelmiş geçmiş ve günümüzdeki başkaca büyük Türkologların adlarıyla birlikte onun adını ve eserini de değerlendirip yaşatmamız gerekliliğidir.