Osman Şahin’den “47 Hadisesi”

Yazınımızın ustalarından Osman Şahin anı kitabı 47 Hadisesi - Kuvayı Milliye Köyü Arslanköy’de Sandık Olayı’nda (Cumhuriyet Kitapları) “Kuvayı Milliye Köyü” dediği Arslanköy’de, 1947’de yaşanan “Arslanköylü DP’lilerin sandığa, demokrasiye sahip çıktığı” yalanını ortaya çıkarıp aslında Cumhuriyet’e meydan okuma olan, Maraş, Sivas katliamlarının da öncülü bir olayı tüm gerçekliğiyle aktarıyor, bir tarih dersi veriyor...

Öner Yağcı

Yazınımızın ustalarından Osman Şahin, Arslanköy’den çıkıp Dicle Köy Enstitüsü ve Gazi Eğitim Enstitüsü’nü bitirdikten sonra öğretmenlik yaparken Kırmızı Yel’le başlayan yazarlığında, halk anlatıları geleneğini sürdüren bir şiirsellikle Acenta Mirza, Ağız İçinde Dil Gibi, Acı Duman, Kolları Bağlı Doğan, Ay Bazen Mavidir, Selam Ateşleri, Mahşer, Ölüm Oyunları, Sonuncu İz, Daraağacı Evi, Ölümün Süt Dişleri, Mor Cepken adlı kitaplarıyla öykücülüğün doruğuna çıktı...

Başaklar Gece Doğar, Fırat’ın Sırtındaki Kan, Yeraltında Uçan Kuş, Eşkıya Kuza adlı dört romana ve Kurbağalar, Kan, Su, İpekçe, Dönüş, Ziller, Avcı gibi onlarca filmin senaryosuna imza attı...

DESTANCI ‘YAĞIZ ATLI’NIN KALEMİNDEN...

Osman Şahin, “kendi yalanlarını gerçeğin yerine koymaya çalışanlar için” yazdığını söylediği ve Cumhuriyet Kitapları tarafından yayımlanan anı kitabı 47 Hadisesi - Kuvayı Milliye Köyü Arslanköy’de Sandık Olayı’nda ise, bir köyü 3 bin yıl önceki tarihinden başlayarak ipeksi dokunuşlarla bugünlere getiriyor.

Bir tarihsel köyün dününde yaşananları insanla doğayı harmanlayan, insanın doğa sevgisiyle dolu yaşamını bir destancının, “yağız atlı”nın sarsıcı, çarpıcı, sürükleyici kaleminden okuyoruz.

Osman Şahin, “Kuvayı Milliye Köyü” dediği Arslanköy’de, 1947’de yaşanan ve Sinan Meydan’ın Cumhuriyet Tarihi Yalanları (İnkılâp Yayınevi), Soner Yalçın’ın Siz Kimi Kandırıyorsunuz! (Kırmızı Kedi Yayınevi) adlı kitaplarında aktardığı birçok yalan ve çarpıtmadan biri olan bir “sandık olayı”nı açığa kavuşturmak için yazdığı bir kitapla aynı zamanda bir tarih dersi veriyor.

DP YALANI!

“Arslanköylü DP’lilerin sandığa, demokrasiye sahip çıktığı” yalanını ortaya çıkarıp aslında Cumhuriyet’e meydan okuma olan, daha sonraki yıllardaki Maraş, Sivas Katliamları’nın öncülü olan bir olayın gerçeğini aktarıyor.

Her şeyin birbirine bağlı olduğunu, birbirini etkilediğini, bu nedenle “sandık olayı”nın öncesinin bilinmeden sonrasının bilinemeyeceği düşüncesiyle kendi köyü olan Arslanköy’de yaşanan ve siyasal tarihimizde “47 Hadisesi” olarak bilinen olayın temeline inmek için tarihe yolculuk yapmaya başlıyor.

Coğrafyayla bütünleşmiş, sevgilerle, sevinçlerle, gülüşlerle aynı zamanda korkularla, acılarla örülmüş bir tarihi günümüze ipek böceği örneği nakışlıyor.

Efrenkli Kuvayı Milliyeciler

LİRİK DİLLE TARİHTEN BUGÜNE İNSAN DRAMLARI!

Doğayla bütünleşmiş yaşamların çağdaş söylence ustası ve bilgelerin sözcüsü olarak yüzyılların ötesinden damıtılıp gelen insan dramlarını lirik anlatımıyla dünden bugüne getiriyor.

İnsanların doğayla ve birbiriyle ilişkilerindeki trajik halkaları birbirine bağlayan bir bilinç ve duyarlılıkla gerçeği aktarıyor.

Şahin, 47 Hadisesi’nde, çocukluğundan beri içinde biriktirdiği bir özlemi, bir gerçek arayışını, anılarından yola çıkıp tarihin derinliklerine dalarak sürdürüyor.

Sohbetlerimizde sık sık konu edindiği ve içinden hiç çıkmayan bir yara olan köyündeki bir yaşanmışlığı kitaplaştırmanın Osman Şahin’e müthiş bir huzur verdiğini biliyorum.

47 Hadisesi’nin girişindeki “Selam eylen bizden evvel gelene/ kim var idi biz burada yoğ iken?..” dizelerinden Karacaoğlan’ın sorusunun yanıtını vereceğini anlıyoruz Osman Şahin’in.

LUVİLER VE HİTİTLER’DEN KUVAYI MİLLİYE’YE...

Antik yerleşim kalıntılarıyla da bilinen, asıl adı Efrenk olan ve Orta Toroslar’da 1450 metre yükseklikte, Sertavul Geçidi ile Gülek Boğazı arasında kurulmuş olan Mersin’in Arslanköy’ünü, İsmet Zeki Eyuboğlu’nun “Anadolu’nun yeryüzünde anlatılan en eski öyküsü” dediği, yeryüzünün hâkimi Evran yılanıyla gökyüzünün hâkimi Fırtına Tanrısı Pelikuni Kuşu’nun kapışması öyküsünü anlatarak başlıyor.

Buluntu ve geleneklerle Anadolu’nun “dip kültürü”nü oluşturan ve ilk Yörükleri olan Luviler ve Hititler’le ilgili bilgileri aktarıyor ve yüzyılları aşarak Oğuz Türkmenlerinin diliyle konuşan Arslanköy’ün “Seferberlik” günlerine, oradan Muhtar Ellez’in öncülüğünde ilk Kuvayı Milliye Derneği’nin kuruluşuna getiriyor sözü.

Mersin Fransızlarca işgal edilmiştir ve Efrenkli Kuvayı Milliyeciler, silahlanıp köylerine baskın yapmaya hazırlanan Fransız müfrezesini yok ederler. İşgale karşı mücadelede Efrenk’te 70 kişilik Kuvayı Milliyeci yurtsever Teğmen Mustafa Naili komuta eder.

ARSLANKÖY HALK EVİ’NDEN KÖY ENSTİTÜSÜ’NE

Meclis açılır, zafer kazanılır, Cumhuriyet kurulur. Köylülere ve eğitime değer veren bir Atatürk’ü vardır Cumhuriyet’in. Arslanköy’de Halkevi açılır. Cumhuriyet’in köydeki ilk Muhtrı Çolak Ali’dir ve açılan eğitmen kurslarını bitiren 7 öncü kahraman eğitmeni olur Arslanköy’ün.

Çolak Ali ve sonraki Muhtar Tahir Şahin’in girişimleriyle “dünyanın en güzel okulları” olan Köy Enstitüsü’ne gidip orada okuma şansını bulan yirmi köy çocuğundan biri olan Osman Şahin, 47 Hadisesi’nde Arslanköy Halkevi’ndeki kitapları, oynanan tiyatro oyunlarını, yapılan etkinlikleri, köydeki coşkulu bayram kutlamalarını, sinsin, yağmuru karşılama, dodu oyunlarını, düğünleri, Kibele’yle, Sumerler’le bağlantılı olarak anlatıyor.

1940’lı yıllarda Cumhuriyet döneminin en çalışkan, en parlak valisi Atatürkçü Tevfik Sırrı Gür, Mersin valisidir. Arslanköy’ün muhtarı ise Osman Şahin’in babası Tahir Şahin’dir. Bu ikilinin öncüğünde köylüler kilometrelerce öteden köylerine içme suyunu getirmeyi başarırlar.

DP TERÖRÜ! BABASI TAHİR ŞAHİN’İ ÖLDÜRECEKLERDİ!

1946’da girilen çok partili yaşamda Arslanköy’de Demokrat Parti’nin bucak merkezi de açılır. Birçok yerde olduğu gibi Arslanköy’de de köylüler cepheleşmiştir.

İki gün sonra yapılacak muhtarlık seçimi öncesinde Halkevi’nde bir sandıkta kilitli tutulan seçim sandığını 6 Mart 1947’de kaçırıp saklayan DP’liler, taş ve sopalar hazırlayarak CHP’li Muhtar Tahir’i öldürmek için hazırlık yaparlar.

Merkez komutanlığından gönderilen yüzbaşının konuşması kâr etmez. Yüzbaşıyı, yanındaki jandarmaları ve CHP’li köylüleri taşlayıp yaralarlar. 8 jandarmanın silahlarını ellerinden alırlar.

Üzerine yuvarladıkları yuvak taşı denilen yüz kiloluk taş, yerde yatan 35-40 cm yanına düşen yüzbaşı ölümden zor kurtulur. 250 kadar DP’li köylü köyde terör estirir. Ertesi gün köyü kuşatan 500 kişilik bir jandarma taburu köylüleri sorgulayarak 27’si kadın 97 kişiyi tutuklayıp götürür…

Arslanköy’de yıllarca etle tırnak gibi bir arada yaşayan köylülerin nasıl birbirine düşman kesildiği olayın ayrıntıları ve sonuçları 47 Hadisesi’nde…