Ölümünün 180. yılında Lermontov’a armağan! Ataol Behramoğlu’nun yazısı... (18.10.2021)
Mihail Yuryeviç Lermontov, ustası Aleksandr Puşkin’in 1836’da bir düelloda aldığı yara sonucunda ölmesi üzerine yazdığı “Şairin Ölümü” adlı şiiriyle büyük ve haklı bir ün kazandı ve kendisinin de yine bir düelloda sona eren 27 yıllık kısacık yaşamına karşın, şiirleri, poemaları, “Maskeli Balo” adlı oyunu ve ünlü romanı Zamanımızın Kahramanı’yla Rus ve dünya edebiyatının ölümsüzleri arasına girmeyi başardı. Lermontov şiirinden “Hançer” (Adam Yayınları) adıyla yıllar önce yayınladığım ve birkaç basım yapan çevirilerim, 2014’te, “İblis” ve “Mtsıri” poemalarının eklenmesiyle bir kez daha yayınlandı (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları). Bu mucize şairin dilimizde kitap oylumunda ilk çevirmeni olmakla mutluyum.
Ataol BehramoğluRUS ŞİİRİNDE İLK GÖZ AĞRIM LERMONTOV!
Rus şiirinde ilk göz ağrım, ustası Aleksandr Puşkin’den de önce Mihail Yuryeviç Lermontov’dur. Onun şiiriyle ilk kez Milli Eğitim Bakanlığı’nın Tercüme Dergisi’nde Sefer Aytekin’in harika çevirileri sayesinde tanıştım. Anımsadığımca bu üç çeviri, özellikle de “Hem Üzüntü Hem Keder” adını taşıyan şiirle, “Yapayalnızım Önümde Yollar” dizesiyle başlayan şiir, bizde şiir çevirisinin başyapıtları arasındadır.
(Sefer Aytekin konusunda bir bilgiye hiçbir yerde ulaşamadım. Enver Gökçe kendi kısa özyaşam öyküsünde, Ankara’da üniversite öğrenciliği sırasında “Ülkü” dergisi çevresinde birkaç yeni arkadaş tanıdığını söyleyerek, “Bunlardan bir tanesi Sefer Aytekin’di. O zamanlar çok devrimci bir rol oynayan Sefer Aytekin, hayatımda unutamadığım insanlar arasındaydı” diye devam ediyor.
Aleviliğin temel eserleri sayılan “Buyruk” elyazmalarının 1958’de Ankara’da derleyici ve yayıncısı Sefer Aytekin’in aynı kişi olduğunu tahmin ediyorum.)
“ŞAİRİN ÖLÜMÜ” VE KURŞUN SERTLİĞİNDE DİZELER!
Mihail Yuryeviç Lermontov (15 Ekim 1814 - 27 Temmuz 1841), Puşkin’in 1836’da bir düelloda aldığı yara sonucunda ölmesi üzerine yazdığı “Şairin Ölümü” adlı şiiriyle birdenbire büyük ve haklı bir ün kazandı ve kendisinin de yine bir düelloda sona eren 27 yıllık kısacık yaşamına karşın, şiirleri, poemaları, “Maskeli Balo” adlı oyunu ve ünlü romanı Zamanımızın Kahramanı’yla tıpkı Puşkin gibi Rus ve dünya edebiyatının ölümsüzleri arasına girmeyi başardı.
“Şairin Ölümü”, planlandığı kuşkusuz bu düelloyla Puşkin’in ölümünü hazırlayan saray ve çevresini, ilk dizelerdeki “kurşun” sözcüğünü çağrıştıran kurşun sertliğinde dizelerle suçlar ve yargılar:
“Şair öldü, kuluydu namusun
Düştü, karalanmış, söylentilerle
Düştü intikam özlemiyle, göğsünde bir kurşun
Eğerek gururlu başını yere”.
ŞİİRLERİNİ 1960’LI YILLARDA ÇEVİRMEYE BAŞLADIM
Lermontov’un şiiri de, yine tıpkı Puşkin’in ve birçok çağdaki birçok büyük şairinki gibi lirik ve epik kanallarda ilerler. Bir yanıyla hüzünlü, bir yanıyla toplumsal adaletsizliğe karşı öfke ve isyanla doludur.
Bu şiirleri dilimize çevirmeye üniversitenin son yılında, 1960’lı yılların ortalarına doğru çevirmeye başladım ve bu çalışmam yakın zamanlara kadar sürdü.
“Düşünce”, “Çok Kez Karmakarışık Bir Kalabalıkla Çevrili” , “Anayurt” başlıklı şiirler ve daha başkaları, çağdaşımız bir şairce yazılmışlar gibi yepyeni bir duyarlılık ve zekâyla ışıldar.
“Şair” adlı şiirinin kimi dizeleri, bütün zamanların şairlerine bir sesleniş gibidir:
“Şiirin tanrısal bir ruh gibi kalabalığın üzerinde
Uçup dururdu ve soylu düşünceler, yankılanan
Çınlardı o çan gibi; halkın bayram ve yıkım günlerinde
Kurultay kulesi üstünde çalan”.
PARLAK PULLAR VE ALDATILAR!
Fakat bu şair ve şiiri şimdi “gururlu dil”iyle sıkıcı olmuş, “parlak pullar ve aldatılar”la bir eğlence aracına dönüşmüştür.
Şiir şu muhteşem dizelerdeki sorularla sona erer:
“Ey alay edimli peygamber, yeniden uyanacak mısın?
Ya da intikam çağrısına hiçbir zaman
Altın kınlardan çıkarmayacak mısın
Kılıcını, hakaret pasıyla kaplanan?”
UNUTULMAZ İKİ ANI
Lermontov’la ilgili unutulmaz anılarımdan biri, 1964 ya da 65’te Türkolog Radi Fiş’le birlikte Türkiye’ye gelen Konstantin Simonov’un DTCF Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü ziyaretinde, bölümümüzün kitaplığında kendisini karşıladığımızda, ona Lermontov’un “Yelkenli”sinin Rusça olarak ezbere okuyuşumdur. (Radi Fiş yıllar sonra “İnostrannaya Literatura” dergisinde “Bir Gün Mutlaka” başlıklı yazısında bu görüşmeyi ve olayı anlatır.)
İkinci unutulmaz anım 2001’de Kabardin-Balkan Cumhuriyeti’nde, Lermontov’un kısa bir süre yaşadığı müze evde, onun çalışma masasının başında, koltuğuna oturarak fotoğraf çektirişimdir…
Lermontov şiirinden “Hançer” (Adam Yayınları) adıyla yıllar önce yayınladığım ve birkaç basım yapan çevirilerim, 2014’te, “İblis” ve “Mtsıri” poemalarının eklenmesiyle bir kez daha yayınlandı (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları). Bu mucize şairin dilimizde kitap oylumunda ilk çevirmeni olmakla mutluyum.
HANÇER
Seviyorum seni çelik hançerim,
Parlak ve soğuk arkadaşım.
Bir Gürcü, öç gününde dövdü seni örste,
Özgür Çerkez, kanlı bir savaşa biledi.
Zambak bir el taşıdı seni bana
Ayrılık anında, anmalık olarak;
Ve ilk kez kan değildi üstünden akan
Acının inciden gözyaşlarıydı, parlak.
O kara gözler, dikilen üstüme,
Gizemli bir tasayla doluydular;
Çeliğin gibi senin, titrek bir alevde,
Ansızın bulanıyor, parlıyordular.
Aşkın dilsiz güvencesi ve yol arkadaşımsın sen,
Seni hep örnek olarak göreceğim;
Değişmeyeceğim ben de, ve ruhum hep
Senin gibi sert kalacak, demirden dostum benim.
Çeviren: Ataol BEHRAMOĞLU