Hüseyin Opruklu: ‘Çığlığı ve ışıltıyı gösterebilmeli’

Emekli subay, fotoğraf sanatçısı Hüseyin Opruklu’nun fotoğraf dalında çok sayıda ödülü var, aynı zamanda öykü yazarı. Kendini “öykü ve fotoğraf yolcusu” olarak tanımlıyor ve “Sanat hayatın gerçekliğini yorumlama biçimi, bir anlatım yolu. Fotoğraf da öyle” diyor. Fotoğraf çekerken amacını şu sözlerle özetliyor: “Düşündürmek ve sorgulatmak”.

Cafer Kurt

Hüseyin Opruklu, ödül getiren fotoğrafı için “korkunç ve de şekilsiz binalarla kuşatılan bireyin, güvensizlik, yalnızlık ve bundan kurtulma isteğini” anlattığını ifade ediyor.

HAYATIN VE ANLAMIN PEŞİNDE...

- Emekli ordu mensubu, yüksek lisanlı tarihçi, fotoğrafçılık, kamera bölümü mezunu devamında fotoğraf sanatçısı olarak çok sayıda ödül aldınız. Fotoğraf sanatına yönelme serüveninizi anlatır mısınız?

2013’te emekli olduktan sonra, “Ne yapmalıyım?” diye bir soru belirdi kafamda. Fotoğraf ağır basınca zaman kaybetmeden fotoğraf kurslarına katıldım. Fotoğraf ile ilgili birçok kaynağı ve sayısız bol bol fotoğrafı inceledim; nasıl çekilmiş, ne anlatmak istiyor diye analiz ettim.

Her şeyi, herkesin çektiğini çektim ilk başlarda. Taklit ettim, taklit ettiklerimden esinlendim. Zamanla anladım ki fotoğraf bütünlüklü bir eylem; zihninizi, ruhunuzu, gözünüzü bir hizaya getirme işi.

Sadece tekniğin yeterli olmadığını, iyi fotoğraf çekilirse ancak o zaman tekniğin işe yarayabileceğini anladım. Rastgele fotoğraf çekmek yerine fotoğraf çekerken bir derdim bir tarzım olsun istedim.

Böylece belgesel ve minimal tarz fotoğraflara ağırlık verdim. Özellikle belgesel tarz fotoğrafları çekerken adeta içsel bir yolculuğa çıkar gibi heyecan duymaya başladım.

Fotoğraf yolculuğunda hayatın içine girerek hayatın içindekileri yorumlamak, görünenin arkasındaki soyut görüntüyü yaratmak ve ona izleyenin gözünde bir anlam kazandırmayı hedefliyorum.

‘ÖNEMLİ OLAN YORUM KATMAK’

- Fotoğraflarınız çarpıcı derinlik barındırıyor, bir “öykünün” anlık resmi gibi. Denklaşöre basarken, öykücü yönünüzü nasıl kullanıyorsunuz?

Sanat hayatın gerçekliğini yorumlama biçimi, bir anlatım yolu. Fotoğraf da öyle. Fotoğraf çekerken asıl amaç düşündürmek ve sorgulatmak olmalı diye düşünüyorum. Bu da ona bir anlam ve derinlik katarak gerçekleşebilir ancak.

Fotoğrafçı gerçek hayatın içine odaklanıp hayatın içindekiler gibi düşünüp, onları hissedebilmeli. Tabii en önemlisi de anlatabilmeli. Anlatamazsak ne anlamı kalır çekilen fotoğrafın?

Çektiğimiz fotoğrafa bakan kişi kendinde bir şeyler bulmalı, öyküyü okuyan kişinin kahramanla özdeşleşmesi gibi. Nasıl ki öykü yazmadan önce kahramanımızı zihnimizde bir yolculuğa çıkarıyorsak fotoğraf çekmeden önce de neyi, nerede, ne zaman, hangi şartlarda çekeceğimizi kurgulamak bize yol haritası sunar.

Fotoğrafı bir kaydetme işi olarak görmek en büyük yanılgımız. Tıpkı öyküde süslü kelimelerle kâğıdı doldurmak gibi.

Öykü yazarken “Anlatma, göster” der, ustalarımız. Vapuru takip eden bir martıyı ya da martıya ekmek atan çocuğu çekmek sadece onu kaydetmektir. Önemli olan onu çekenin kafasında kurguladığı bir kompozisyonda ve bir yorum katarak aktarabilmesidir.

Aç martıyı değil martının çığlığını, ekmek atan çocuğun gözlerindeki ışıltıyı görmek ve gösterebilmektir.

MODERN KENTİN YALNIZLAŞAN İNSANI

- Ödülü kazanan fotoğrafınızın hikayesini anlatır mısınız?

Modernleşme ve çarpık kentleşmenin dayattığı yeni hayat tarzı birey için yabancılaşma ve yalnızlaşmayı da beraberinde getirmiştir.

Çok katlı, adeta göğe meydan okurcasına yüksek, korkunç ve de şekilsiz binalarla kuşatılan, kişisel çıkarların ön planda olduğu kent ortamında, bireyler aldatıcı bir özgürlüğün tadını çıkarırken hem toplumdan hem de kendisinden uzaklaşmış, uzaklaştıkça yalnızlaşmıştır.

Bu fotoğrafta, modern kentin insanı mekanikleştiren karmaşası içinde bunalan, sürekli bir güvensizlik ve kuşkuculuk içindeki bireyin çıkmazını, kendini rahatsız eden bu güvensizlik ve yalnızlık duygusundan kurtulma isteği ve arayışını anlatmak istedim.

‘YUNUS NADİ ÖDÜLÜ, BÜYÜK ONUR’

- Cumhuriyet Gazetesi’nin kurucusu Yunus Nadi adına verilen ödüller sizin için ne anlam ifade ediyor?

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ve daha sonraki modernleşme sürecinde büyük emeği bulunan Yunus Nadi'nin anısına verilen bir ödüle değer görülmek öncelikle benim için büyük bir onurdur. Yunus Nadi, aydınlık nesiller yaratma yolunda önemli bir düşünce adamıdır ve verdiği mücadele ile herkese örnek bir cumhuriyetçidir.

Yunus Nadi’nin şu sözü beni her zaman çok etkilemiştir: “Yenilmemize olanak yoktur.” Evet, Cumhuriyet değerlerini benimsemiş ve ona hep sahip çıkacak gençler var oldukça Cumhuriyetin yenilmesine olanak yoktur.

HÜSEYİN OPRUKLU: 1967’de Konya’da doğdu. 1988’de Kara Harp Okulu’ndan mezun oldu. Yurt içinde çeşitli birlik ve kurumlarda, yurtdışında BM bünyesinde Kosova Barış Gücünde görev yaptı. 2013’te emekli oldu. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde “Türkiye Suriye İlişkileri” adlı teziyle yüksek lisansını tamamladı. Anadolu Üniversitesi fotoğrafçılık ve kameramanlık bölümünü 2018’de bitirdi. Uluslararası Fotoğraf Sanatı Federasyonun (FİAP) tarafından AFİAP (Artiste Federation Internationale de L’ART Photographique) unvanı verildi. Yurt içi ve yurtdışı fotoğraf yarışmalarında 124 ödül kazanıp, toplam 12 karma fotoğraf sergisine katıldı. Çok sayıda edebiyat dergisinde öyküleri yayımlanan Opruklu, “Gece Yolcusu” adlı öyküsüyle Smyrna Edebiyat Yarışması’nda mansiyon, “Göz Sürmesi” öyküsüyle İstiklal Şehri Adana Öykü Yarışması’nda ikincilik ödülü aldı. Opruklu’nun öyküleri seçki kitaplarında da yer aldı.