Fuat Sevimay’dan ‘Gör Bağır’

Fuat Sevimay’ın Gör Bağır (İthaki Yayınları) adıyla yayımlanan yeni öykü seçkisi toplumsal gerçekçi temalar çevresinde gelişen, zorlu geçim şartları, salgın, göç, aşk, sevgi gibi konulara fondaki İstanbul manzaralarının eşlik ettiği dokuz öyküden oluşuyor.

Selva Trak Ulupınar

Fotoğraf: KAAN SAĞANAK

Fuat Sevimay’ın Gör Bağır (İthaki Yayınları) adlı seçkisinde yer alan öyküleri toplumsal gerçekçi temalar çevresinde gelişirken yazarın halk dili ve eril jargonun hakim olduğu kimi öykülerdeki üslubu da bu içerikle bütünleşiyor.

“Mademki bahar, yapraklar yürüyor dallara. Yürüsünler, yeşersinler de gönlümüz şenlensin. Helali hoş olsun. Durumlar terso diye ne zamandır Boğaz’a uzanamıyoruz. Daha da birkaç ay göremeyiz muhtemelen ama biz orada değiliz diye erguvanlar açmamazlık etmez değil mi?” (E)

Bütüne baktığımızda anlatıların dilinde zihinde kavram tortuları bırakan çeşitli sesler bulunduğunu fark ediyoruz. Ayrıca, “Özlem rengi saçlar, hasreti andıran dudaklar, ezanı çalınmış bir ihtiyar, ele batan sabır” gibi anlamlarını aşarak yerini bulan söz öbekleri anlatımı güçlendirirken renklendiriyor da.

Öykülerin tamamına güncelin ışığı yansıdığını söylemek olası. Zorlu geçim şartları, salgın, göç, aşk, sevgi gibi konulara fondaki İstanbul manzaraları eşlik ediyor:

“Kilisede mumlar yakıyor insanlar. Mumların alazına bakmak iyi geliyor. Mumlar eriyip giderken bunca güzel ışık saçmaları ne tuhaf… Günahlarımız var, içime ağlıyorum. Affet Allah’ım. İnsanlığı affet.” (Suriye Pasajı)

Sırtındaki erguvanlarla Kuleli, kırmızı tramvayı ve Suriye Pasajı ile İstiklâl Caddesi, mimozaları ile Adalar, Gülhane Parkı, Kız Kulesi... hep birlikte soluk alıyor, her iki yaka el ele verip geçip gidiyor önümüzden.

Memleketin her köşesinden avuç avuç insanın yaşadığı İstanbul betimlenirken garson, terzi, öğrenci gibi halkın içinden çıkagelen öykü kişilerinin boy gösterdiği anlatımlardaki ayrıntıların hayli tanıdık gelmesi seçkinin özelliklerinden biri. Genç-ebeveyn ilişkisi, sevgili, arkadaş ilişkileri gibi insana ilişkin pek çok konu yoğun bir gerçeklik eşliğinde ele alınıyor.

Gör Bağır, her şeyden önce özünü aldığı yaşadığımız toplumdan ve dönemden kopuk olmadığı gibi bu unsurlarla birebir ilişkili de. Sosyolojik mesajlar eşliğinde getirilen toplumsal eleştiriler, toplumumuzun kanayan yaralarının vurgulandığı cümleler dikkat çekiyor:

“Toplumdaki yılgınlık ve bıkkınlığa paralel olarak umursamazlık ve vurdumduymazlık arttı, artış hızı durmadı… Aklın, vicdanın ve karşımdaki gözün sahibi, baştaki uzun cümleye, ortadaki üçgene dönüp dönüp baktı, saydı döktü ama asıl bakması gerekene, çarkın öğüttüklerinin içinde ben de var mıyım, diye dönüp bakma gereği duymadı.” (Dolap Beygiri)

Fuat Sevimay’ın ilk ve son öykülerinde “İstanbul sözleşmesi yaşatır” sözünü kullanarak toplumumuzdaki can alıcı bir sorunu vurgulaması da kitabın toplumsal ve sosyal meselelere karşı gerçekçi duruşunu bütünlüyor.

Sözün özü iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış tüm karşıtlıkları ve gerçekçiliğiyle topraklarımızda yaşanan yaşamların seçkisi bir çeşit memleket hikâyeleri olarak gözler önüne seriliyor. Kimini görmezden geldiğimiz kimininse tam merkezinde olduğumuz...