Dünyaya karşı açılmış bir savaş! Ülker İnce’nin yazısı... (17.10.2021)

Hitler’in azgınlığıyla Nazilerin başlattığı savaşa İkinci Dünya Savaşı’yla ilgili öyle çok film, belgesel seyrettik, öyle çok roman, hikâye, anı okuduk ki bazı insanlar “Aman, yeter artık. Bu kadar da abartmayın!” demeye başladı. Ama yakın geçmişte Roman Polanski’nin “Piyanist” adlı filmini seyredenler susup kaldı. Hâlâ bilmediğimiz bir şey varmış. “Bir şey”. Bu yalnızca Yahudilere yönelik bir kötülük savaşı değilmiş, gerçekten de insanlığa, uygarlığa karşıymış. Bana Wladyslaw Szpilman’ın o filme kaynaklık etmiş kitabı Piyanist’i (Koridor Yayıncılık) çevirmem önerildiğinde, “o güzel filmden sonra kitabı çevirmeye gerek var mı acaba” düşüncesi geçti kafamdan. Ama varmış, varmış!

Ülker İnce

KÖTÜLÜK DİZGİNLERİNDEN BOŞANIRSA...

Hitler’in azgınlığıyla Nazilerin başlattığı savaşa İkinci Dünya Savaşı diyoruz, gerçekten de çok doğru bir adlandırma çünkü bu savaş, dünyaya karşı, uygarlığa karşı açılmış bir savaştır çünkü savaşı aydınlanma yaşamış, bilim, teknoloji üretmiş, insanlaşma yolunda yol almış bir kıtada bir ülke, bütün kıtaya ve dünyaya karşı başlatmıştır. İnsanın törpülemesi, terbiye etmesi gereken kötülük kabiliyetinin dizginlerinden boşandığı bir savaştır bu.

Bu savaşla ilgili öyle çok film, belgesel seyrettik, öyle çok roman, hikâye, anı okuduk ki bazı insanlar “Aman, yeter artık. Bu kadar da abartmayın!” demeye başladı.

Ama yakın geçmişte Roman Polanski’nin “Piyanist” adlı filmini seyredenler susup kaldı. Hâlâ bilmediğimiz bir şey varmış. “Bir şey”. Bu yalnızca Yahudilere yönelik bir kötülük savaşı değilmiş, gerçekten de insanlığa, uygarlığa karşıymış. O kadar kötülük yapabilen insanın artık insan kalması zormuş.

Bana o filme kaynaklık etmiş kitabı çevirmem önerildiğinde biraz duraksadım, “o güzel filmden sonra kitabı çevirmeye gerek var mı acaba” düşüncesi geçti kafamdan. Ama varmış, varmış! Film, koca bir kazana bir kepçe daldırmak, o kazanın içindeki şeyden bir kepçe almak gibi bir şeymiş.

NAZİ BOMBARDIMANI VE MÜZİK!

Wladyslaw Szpilman’ın anıları, 23 Eylül 1939’dan başlıyor, yani Varşova radyosunda Szpilman, Chopin’in Do Diyez Minör Noktürn’ünü çalarken Almanların radyoyu bombalaması üzerine konser kesildiği zamandan başlıyor, 1945’te savaş bitince yeniden Varşova radyosuna yine piyanist olarak döndüğü ve yine Chopin’in yarıda kesilmiş olan Do Diyez Minör Noktürn’ünü çaldığı zamana kadar devam ediyor.

Oğlunun yazdığı önsözden öğrendiğimize göre Szpilman savaş bittikten bir yıl sonra, anılar henüz kafasında tazeyken ve yaşadıklarının dehşetinden bir türlü kurtulmadığını, bu dehşetten kurtulmadıkça hayata devam edemeyeceğini anladığı zaman oturup bu anıları yazmış ve o defteri bir yere saklamış.

SZPILMAN’IN ANI DEFTERİ

Oğlunun sözlerinden şunu öğreniyoruz: “Babam savaş anılarından pek söz etmezdi ama ben çocukluğumda anılarla yaşadım. On üç yaşındayken babamın kitap rafında bulup gizlice aşırdığım bu defter sayesinde, niçin bir büyükbabam ya da büyükannem olmadığını, babamın niçin hiçbir zaman ailesinden söz etmediğini öğrendim.”

Oğul şöyle devam ediyor: “… bu kitabın başka insanlar açısından çok önemli olabileceğini hiç düşünmemiştim ancak bir gün Alman şair Wolf Biermann böyle düşünmekle hata ettiğimi söyledi.”.

YAŞANANLARIN DEHŞETİYLE BAŞA ÇIKMAK!

Biermann’a gelirsek, kitap yazıldıktan sonra kitabın yazarı Wladyslaw Szpilman kitabı Wolf Biernmann’a göndermiş, “Bak, bakalım, bir diyeceğin var mı? Bir şey yazmak, eklemek ister misin?” diye.

Biermann da diyeceğini diyor: “Bu kitabın ne önsöze ne de sonsöze gereksinimi var, ayrıca işin doğrusu hiçbir yorum ve açıklama da istemiyor.”

Yani alın okuyun, kararınızı kendiniz verin, yorumunuzu kendiniz yapın, yaşananların dehşetiyle nasıl başa çıkarsanız çıkın.

Piyanist / Wladyslaw Szpilman / Çeviren: Ülker İnce / Koridor Yayıncılık / 260 s.