Doğumunun 101. yılında Bedia Akarsu
Prof. Dr. Bedia Akarsu (27.01.1921 - 25.02.2016) uzun yıllar İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde görev yapmış bir felsefecimizdir. Kamuran Birand’dan sonra ikinci kadın felsefe profesörümüzdür. Cumhuriyet dönemi felsefesinde aydınlanmacı geleneğin gelişiminde önemli katkıları bulunan, değişen dünyayı ve Türkiye’yi felsefece düşünme ve değerlendirme yönünde ilkeli, sorumluluklarını unutmayan bir aydın olarak iz bırakan Akarsu, her zaman saygıyla anılacaktır.
Mustafa GünayFotoğraflar: ŞÜKRAN SABANUÇ
HUMBOLDT’DAN ATATÜRK’E, DİL VE DEVRİM!
Uzun yıllar İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde görev yapmış, gazete ve dergilerde felsefeyle ilgili pek çok çevirisi yayınlanmış, Cumhuriyet dönemi felsefesinde Aydınlanmacı geleneğin gelişiminde önemli katkıları bulunan, Kamuran Birand’dan sonra ikinci kadın felsefe profesörümüz Bedia Akarsu’nun (27. 01.1921 - 25.02.2016) başlıca eserleri şunlardır:
Wilhelm von Humboldt'da Dil-Kültür Bağlantısı (1955), Max Scheler’de Kişilik Problemi (1962), Modern Toplumda Kadın (1963), Ahlak Öğretileri 1: Mutluluk Ahlakı (1968), Ahlak Öğretileri II - Immanuel Kant'ın Ahlak Felsefesi (1968), Atatürk Devrimleri ve Yorumları (1969), Felsefe Terimleri Sözlüğü (1975), Çağdaş Felsefe (1979), Atatürk Devrimi ve Temelleri (1997), Max Scheler’de Kişi Kavramı ve İnsan-Olma Sorunu (1998), Değişen Dünya Değişen Değerler (2006).
EN ÇOK KANT VE SCHELER’İN AHLAK FELSEFELERİNDEN ETKİLENDİ!
Aydınlanma felsefesi geleneğini devam ettiren Bedia Akarsu, aydınlanmacı kimliğini / kişiliğini hem eylemlerinde / yaptıklarında hem de eserlerinde ortaya koymuştur.
Kendisini en çok Kant ve Scheler’in ahlak felsefelerinin etkilediğini belirten Bedia Akarsu, bunun gerekçesini şöyle dile getirir: “Kant insana saygıyı, Scheler sevgiyi öğrettiği için. Saygı ve sevgi ahlak felsefesinin temel kavramları olduğu gibi, insan olmanın da temel nitelikleri”dir.
Akarsu’ya göre, Osmanlı döneminde kimi düşünürlerin aydınlanma felsefesiyle ilgilenmeleri vesilesiyle birtakım reformlara girişilmişse de, asıl kaynaklara inilemediği için başarıya ulaşılamamıştır:
“Kültürüne yönelmeden, o kültürün ve uygarlığın kaynaklarına inmeden, bilimsel düşünüşe ve laik düzene geçmeden Batı’nın yalnızca tekniğini almaya kalkması, o tekniği yaratan temellere inemeyişi Tanzimat dönemini yalnızca ‘Batı taklitçisi’ olarak bırakmıştır.”
Dolayısıyla Cumhuriyet döneminde karşımıza çıkan aydınlanma ve modernleşme çabaları hem düşünce hem de uygulama bakımından köklü değişiklikler içerir. Bu noktada Akarsu’un çalışmalarının belli bir kültür bilincine dayandığını söylemek olanaklıdır.
Kültürle ilgili sorunlar, Macit Gökberk, Takiyettin Mengüşoğlu, Hilmi Ziya Ülken ve Nermi Uygur gibi felsefecilerimizin de ele aldığı başlıca konular arasında yer alır.
KÜLTÜRÜ AYDINLANMACI BİR TUTUMLA ELE ALIR
Akarsu, dil-kültür ilişkisini ele alan yapıtı ve diğer kitaplarında yer alan çeşitli çalışmalarında da kültür konusunu aydınlanmacı bir tutumla ele alır.
Wilhelm von Humboldt’ta Dil-Kültür Bağlantısı kitabında adı geçen filozofun görüşlerini irdelerken yaşadığımız kültür değişmelerinin dil ile bağıntılarına ilişkin sorunlarını da önemsediğini belirten Akarsu’ya göre, “Tarihin ve kültürün kaynağının dil olması, yani tarih - kültür - dil bağlantısı sorunu bugün felsefenin de temel sorunlarından, üzerinde en çok durulan sorunlarından biridir.” (s. 119-120)
Modern Toplumda Kadın, Akarsu’nun kadın sorununu felsefece ele alma yönünde öncülüğünü gösterir. Akarsu’ya göre, “kadın henüz insan olmak için, sadece kadın olarak değil, insan olarak kendini kabul ettirmek için savaşmaktadır.” (s. 42)
Ahlak Öğretileri 1: Mutluluk Ahlakı kitabında Akarsu, ilkçağdan, Herakleitos’tan J.S. Mill’e kadar felsefe tarihinde yer alan çeşitli filozofların ahlak görüşlerini ele alır. Ahlak Öğretileri II: I. Kant'ın Ahlak Felsefesi ise adı geçen filozofun ahlak anlayışını inceler.
Akarsu için, “Kant’ın ahlakı daha çok kendini bir ‘sınırlama’ ahlakıdır. Klasik ilkçağ ahlakı ise kendini sınırlama ahlakı değil, kendini gerçekleştirme ahlakıdır, daha çok kendini geliştirmeye dayanır.”
‘FELSEFE TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ’
Bedia Akarsu’nun en önemli eserlerinden biri olan Felsefe Terimleri Sözlüğü, Türkçe felsefe yapabilmenin olanaklarını ortaya koyar. Akarsu’ya göre, “Günümüzde felsefe sorunları Türk dili içinde rahatlıkla ele alınıp geliştirilebiliyor. Birtakım sorunların Türkçede dile getirilemeyeceğini öne sürenler bunu kendi dil yetilerinin yetersizliğinde ya da kendi düşünme tembelliklerinde arasınlar.”
Çağdaş Felsefe kitabında Kant’tan günümüze kadar önemli felsefe akımlarına ve filozoflara yer veren Akarsu, gerçek anlamda çağdaş felsefenin Kant’la başladığını söylemekle birlikte Kant öncesi dönemin felsefesini de irdeler. “Günümüz felsefesi”nin ayırt edici özelliklerini ele alan ve felsefenin bilim, kültür ve toplumsal durumla bağlantılarını inceleyen Akarsu, Ortaçağ felsefesinden Kant’a kadar olan gelişmeleri de ayrı bir bölümde ele alır.
‘ATATÜRK DEVRİMİ VE TEMELLERİ’
Atatürk Devrimi ve Temelleri, Akarsu’nun Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin temel kavram ve düşüncelerini ele alan yazılarından oluşur.
Atatürk’ün öncülüğünde yapılan devrimlerin ve açılan çağdaşlaşma yolunun düşünsel boyutlarını ve toplumsal - kültürel alanda yaşanan sorunları irdeleyen Akarsu, Atatürk Devrimlerinin yalnızca bir aydınlanma değil aynı zamanda bir insanlık devrimi olduğunu vurgular.
Akarsu, Rönesans ile ortaya çıkan ve Aydınlanma ile yayılan Batı düşüncesinin temelinde “akıl”ın bulunduğunu belirtir: “Akıl derken her türlü otoriteden bağımsızlaşarak, özellikle de din otoritesinden bağımsızlaşarak, insanın kendi aklını kullanması var. Bilimsel düşünüşün temelinde de yatan budur. Sorup soruşturarak, araştırarak, sorgulayarak doğrulara varmak.” (1997 / s. 38)
AYDINLANMAK İSTEYEN VE AYDINLATILMAK İSTENEN!
Aydınlanma felsefesi deyince akla gelen ilk sorunun neyin aydınlatılması, kimin aydınlatılması sorusu olduğunu belirten Akarsu’ya göre, “Söz konusu insandır burada. Aydınlanmak isteyen insanın kendisi, aydınlatılması istenen de insan yaşamının anlamı ve düzenidir.” (1997 / s. 84)
Çağdaş kültürün temelinde öncelikle laik düzen ve bilimsel düşünüşün yer aldığını söyleyen Bedia Akarsu, 18. yüzyılda doruğuna erişen Aydınlanmayı, “insanın düşünme ve değerlemelerinde din ve geleneklere bağlı olmaktan kurtulup kendi aklı, kendi görgüleriyle yaşamını aydınlatmaya girişmesi” olarak değerlendirir. (1997 / 86)
Akarsu’ya göre, “Artık insan kendini bütün tarihsel otoritelerden bağımsız kılmaya, dünya ve yaşam üzerindeki görüşlerine yalnızca deney ve aklın sağladığı doğrularla şekil vermeye çalışmış, düşünme ve değerde özgürlüğe ulaşmayı bu yolla denemiştir.” (1997 / 87)
AKARSU’YA GÖRE SCHELER!
Max Scheler’de Kişi Kavramı ve İnsan-Olma Sorunu, bizde Scheler’i ele alan öncü kitaplardan biridir. Akarsu’ya göre, “Scheler’de tek sorun vardır: İnsan sorunu.” (s. 24)
Akarsu, Scheler’in insan anlayışının ayırt edici özelliklerini şöyle açıklar:
“Scheler’in psikoloji, sosyoloji, metafizik, ahlak, ontoloji alanındaki çalışmaları hep insanı anlamak, insanın evrendeki yerini bulmak, insanın kendine düşen ödevlerini belirlemek, insanın oluşmasını sağlamak için ne gibi bilgiler edinmesi, neler yapması gerektiğini araştırmak amacını güderler. Scheler insanı hiçbir zaman soyut olarak göz önünde tutmamış, onu hep bir toplum, bir kültür çevresi, bir çağ içinde incelemeye çalışmıştır.” (s.24, 25)
Onun bu kitabının akademik araştırmalarda yeterince incelenmeyişi önemli bir eksikliktir.
AKARSU’NUN İNSANLIK DEVRİMİ VE DÜNYA BİRLİĞİ ÜLKÜSÜ
Akarsu’nun Değişen Dünya Değişen Değerler kitabı, aydınlanma, globalleşme, laiklik, demokrasi, değerler, eğitim, ahlaksal yozlaşma, barış, dil, kültür konularını ele alan yazılarını içerir. Bu yazılarında, “tüm insanlığı içine alacak ve uygulayacak bir İnsanlık Devrimi ve Dünya Birliği” ülküsü, ideali dikkat çeker.
Yazılarında Türk Devriminin laikliğe ve bilime dayanan çağdaş bir devrim olduğuna ilişkin vurgular ve aydınlanmacı bir tavır kendini gösterir. Ayrıca “insan onuru”, “insana saygı” gibi kavramları ve değerleri gündeme getirmesi önemlidir.
Toplumun çoğunluğunda bu gibi temel ilkelerin geçerli olmadığını söyleyen Bedia Akarsu, Atatürk’ün ölümünden sonra izlenen yanlış politikaların sonucu olarak her alanda görülen çöküntünün ahlak alanında da kendini gösterdiğini vurgular.
BEDİA AKARSU HAKKINDA BAZI ÇALIŞMALAR...
Akarsu hakkında hazırlanmış armağan, söyleşi ve inceleme kitapları da vardır. Doğan Özlem ve Betül Çotuksöken’in editörlüğünde, Bedia Akarsu’ya Armağan (2000) yayımlanmıştı. Mukadder Özgeç’in Akarsu ile söyleşilerinden oluşan Bedia Akarsu-Felsefe, Eğitim ve Toplum Üzerine (2014) kitabını anmak yerinde olur.
2021’de doğumunun 100. yılında ise Felsefenin Aydınlık Yüzü Bedia Akarsu, Mustafa Günay’ın editörlüğünde yayınlandı. Ayrıca Arslan Kaynardağ’ın Felsefecilerle Söyleşiler kitabında Akarsu ile yapılmış kapsamlı bir söyleşi yer almaktadır. Akarsu hakkında çeşitli felsefecilerimizin yazıları olduğunu da anımsatalım.
Toplum olarak bir yenilenmeye ve yeniden aydınlanmaya şiddetle ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde Aydınlanmacı düşüncenin yalnızca politik ve kültürel yönden değil aynı zamanda etik ve varoluşsal yönlerden de anlamlı ve gerekli olduğunu düşünüyorum.
Bir bakıma ontolojik bir aydınlanma gerekiyor günümüz insanı için. Bu aydınlanmanın tohumlarını yeşertmek ve çiçeklendirmek içinse karartılan dünyamızın ortamında hem olanaklar / umutlar hem de tehditler / kısıtlamalar hayatın diyalektiği içinde çatışmaktadır.
Bugünün sorularına dünün cevaplarını tekrarlamakla yetinmek değil, yeni cevaplar aramak durumundayız. Bu bağlamda aydın, düşünür kimliğiyle Bedia karsu’nun duruşu ve bakışı, geleceğin toplumunu kurma ve geleceğin dünyası ve insanlığını oluşturma yönünde yol gösterici bir nitelik taşır.
Akarsu, felsefe, dil ve kültür ilişkilerini önemseyen, Türkçenin bilim ve kültür dili haline gelebilmesi yönündeki çalışmalarında, aydınlanmacı bir yaklaşımla toplum, kültür ve dünya sorunlarını ele almıştır.
Günümüzde Avrupa’nın “aydınlanma mirası”na sahip çıkıp çıkmadığı sorusundan hareketle önemli eleştiriler getiren Akarsu, 1990’lı yıllarda Avrupa ülkelerinin çoğunun politikalarının, başka ulusların uyanmasını engellemek doğrultusunda olduğuna dikkat çekmiştir.
Değişen dünyayı ve Türkiye’yi felsefece düşünme ve değerlendirme yönünde ilkeli, sorumluluklarını unutmayan bir aydın olarak iz bırakan Bedia Akarsu, her zaman saygıyla anılacaktır.