‘Bir Senaristin Sezon Finali’

Yıllardır Sinema ve televizyon senaryoları yazan İlker Arslan’ın ilk romanı Bir Senaristin Sezon Finali’nde (Nota Bene Yayınları), orta sınıf bir ailenin çocuğu olan bir senaristin yaşama tutunma öyküsünü anlatıyor. Ama senaristlik sadece bir metafor gibi duruyor. Fotogerçekçi romanında hepimizin halini, derdini, söyleyemediklerini söylüyor Arslan. Bir “kaybeden” hikayesi gibi görünse de aslında hepimizin yaşadığı, anlatmadığı, göstermediği arızalı taraflarımızın, ruhumuzun ve resmimizin pür meali biraz da.

Levent Tülek

Çok zorlu bir zamanda okudum İlker Arslan’ın Bir Senaristin Sezon Finali’ni (Nota Bene Yayınları): Bir yanda salgın, diğer yandan orman yangınları, diğer yandan bitmek bilmez memleket problemleri...

Tam anlamıyla memleket gibi, yaşam gibi bir roman; hem komik hem trajik! Herakles’in gülen ve ağlayan maskları gibi sonra. Gülmeden sonra ağlama geliyor hep.

Sözcüklerin, duyguların, diyalogların ama en çok da kurmacanın ustası olduğunu daha ilk romanında kanıtlıyor Arslan.

Akıcı, sade, tanıdık, çarpıcı, yaşamdan komik bir hikâye anlatan Arslan, aslında yılların yazarı. Sinema ve televizyon senaryoları yazıyor. Çok izlenen dizilerin, zorlu, süresi oldukça uzun hikâyelerinin kurucusu.

Birinci tekil şahıstan dinlediğimiz hikâye de orta sınıf bir ailenin çocuğu olan bir senaristin yaşama tutunma öyküsü. Ama senaristlik sadece bir metafor gibi duruyor. Hepimizin halini, derdini, söyleyemediklerini söylüyor yazar.

Dili okuyana zaman zaman kaba gibi gelse de sokağın dilini, gündelik konuşma dilini kullanmayı seçmiş yazar. Hiç dallandırmadan budaklandırmadan anlatmış anlatacağını. Romanın yapısı, içeriği ve kurgusu bunu gerektiriyor zaten.

Fotogerçekçi bir roman Bir Senaristin Sezon Finali. Süssüz, dolambaçsız, gereksiz deneysel yollara sapmadan, düz yoldan giden ama cesur, ama lezzetli, ama akıcı bir çalışma söz konusu.

Adeta yaşadığımız çağın ağırlığına, kaosuna, karanlığına, karmaşasına, asık suratlılığına karşı gülerek bir karşı koyuş!

Bir “kaybeden” hikayesi gibi görünse de aslında hepimizin yaşadığı, anlatmadığı, göstermediği arızalı taraflarımızın, ruhumuzun ve resmimizin pür meali biraz da.

Sürprizi bozmak istemem ama çok dokunaklı, şahane bir finali var. Kitabın isminin hakkını vermiş. Ve bu finali yaparken yine bir anlatı ustası, kısa süre önce kaybettiğimiz Ferhan Şensoy’a şık bir selâm da göndermiş Arslan.

Bir Senaristin Sezon Finali, yürüdüğümüz yollardan yürüyor, yaşadığımız evlere giriyor, hayal kırıklığı aşklara değiyor, geçim derdi için suratımıza çarpılan kapılardan geçiyor, direndiğimiz meydanlara, içip hayaller kurduğumuz meyhanelere, dönüp dolaşıp sığındığımız aile yuvalarına döndürüyor bizi.

Kitaptaki kahramanımız atsan atılmaz, satsan satılmaz sorunlu can yoldaşı arkadaşlarımızdan biri oluveriyor. Gerçek, sıcak, kalbi kırık, kaybolmuş, çabalayan, büyüyemeyen, öfkeli, zeki, yaratıcı ama umudunu hiç kaybetmeyenlerin hikâyesi Bir Senaristin Sezon Finali. Mutlaka okunmalı.