Bir polisiye roman olarak Covid 19! Erdal Atabek’in yazısı...
Feyzi Açıkalın’ın, Göklerden İnişinin Birinci Yılında Covid-19 (Ege Yayınları) isimli kitabını bir polisiye roman gibi okudum. Merak uyandıran gizemi, sürükleyici olaylar dizisi, çok yönlü açıları ile yazar okuru alıp götürüyor. Elbette o niyetle yazılmamış. Covid 19 pandemisinin ülkemizdeki serüveni anlatılıyor. Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu ve Dr. Savaş Çoban editörlüğünde yayımlanan Pandemi, Neoliberalizm, Medya (Ayrıntı Yayınları) ise alanında yetkin kişilerin yazdığı 15 bölüm ile Covid 19 ile ilgili medya olgusunu inceliyor. Öncelikle sağlığın da sınıfsal olarak ele alınması gereken bir alan olduğuna dikkat çekilerek pandeminin etkileri inceleniyor.
Erdal Atabek
ALIŞILMAMIŞ BİR SERİ KATİL!
Bilinen ama görülmeyen bir katil. Nereden geldiği bilinen ancak nereye gideceği bilinmeyen bu katilin nasıl yakalanacağı bir giz. Belki de kaçıp saklanmak en iyi korunma yolu. Buna ‘sosyal mesafe’ gibi bir etiket takılıyor. Kaç ve saklan.
Polis gücü şaşkın. Alışılmamış bir ‘seri katil’ olayıyla karşı karşıya. Detektifler iz sürüyor, restoranlar kuşkulu, kafeler yataklık yapıyor. Hepsini kapat gitsin. Restoranlar, kafeler kapanıyor. Spor salonları, gazinolar, tiyatrolar, sinemalar hep ‘seri katil’in sevdiği mekanlar. Hepsi kapatılıyor.
Maske tak. Maske tak. Maske tak. Ağzını burnunu kapat ki buralar onun konakları olmasın.
Ülkenin Allahlık yönetimi kendini kurtarmaya çalışıyor. Memleketin halkı büsbütün şaşkın.
Bu arada medyumlar, üfürükçüler, hurafeciler de eksik değil. Görünmeyen katil için dualar hazırlanıyor, muskalar yazılıyor, ‘ ilahi ceza’ tebliğleri yapılıyor. Hiç bir şey katilin umurunda değil. O şaşmaz bir titizlikle işini yapıyor.
Hastaneler, doktorlar, hemşireler katilin dokunduğu hastalarla boğuşuyor. Bu arada memleketin hali de yazarın dikkatinden kaçmıyor.
TURİSTİK BELDE: ALANYA
Yazar Alanya’da oturuyor. Yeni Alanya gazetesinde yazıyor. Bazı yazıları da Cumhuriyet’te yayımlanıyor. Memleketin halini bu yazılardan öğreniyoruz. Ülkenin turistik beldesi Alanya bu kaos ortamında turizm mevsimini atlatmaya çalışıyor. Oradan bakınca da polisiye olay bütün açıklığıyla ortaya çıkıyor.
Tehdit altındaki ülkenin iç turistleri arabalara doluşup hayatlarının serüvenini yaşamaya koşuşuyorlar. Dışardan gelen turistlerin çoğunun yolları tıkanmış. Turizm çökünce işsizlik artıyor. Turizmle yaşayan kentlerde sıkıntı büyüyor. Çaresiz kalan Allahlık yönetimin kendini kurtarma çabalarını yazarın işlek kaleminden okumak ayrı bir tat katıyor.
Covid 19 serüveninin birinci yılını böyle okumak açıklanması güç bir başarı. Feyzi Açıkalın, gerçeklerin acı tadını ironik bir dokunuşla izlenmesi keyifli bir serüvene dönüştürmüş. Olayın sürmekte olduğunu unutturmuyor.
‘Seri katil’ iş başında. Bütün dünya, Çin’den Amerika’ya, kuzeyden güneye, Avrupa’dan Afrika’ya kadar tehdit altında. Korunma, maskelenme, gelip aşıya dayanıyor. Bir yandan bulaşıcı korku, öte yandan ticari kaygılar kaos ortamını sürdürüyor.
Ama, bu salgın da bir gün elbette bitecek. Biz de bu dönemde yazılanlarla olayı anacağız.
Yazarı kutluyorum. Kitabı okumanızı ısrarla öneriyorum...
‘PANDEMİ-NEOLİBERALİZM-MEDYA’
Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu ve Dr. Savaş Çoban editörlüğünde yayımlanan Pandemi, Neoliberalizm, Medya isimli kitap ise alanında yetkin kişilerin yazdığı 15 bölüm ile Covid 19 ile ilgili medya olgusunu inceliyor.
Öncelikle sağlığın da sınıfsal olarak ele alınması gereken bir alan olduğuna dikkat çekilerek pandeminin etkileri inceleniyor.
Covid 19 salgını her zaman olduğu gibi yoksul sınıflar için çok daha tahrip edici etkiler yapıyor. Yoksul kesim, beslenmesi bozuk ve yetersiz, sağlık koşulları eksik, barınmaları korumasız insanların yaşadığı koşullar olduğu için virüs hastalıkları da hem bulaşma hem de daha ağır geçme olasılıklarını arttırıyor.
Kapitalist ekonomi düzeni sağlığı da metalaştırarak ‘paran kadar sağlık’ formülü ile daha baştan hastalıktan kimlerin nasıl etkileneceğini belirliyor.
Gerçekten de salgının seyri incelendiği zaman yoksul sınıfların hem bulaşmada hem de hastaların tedavisinde güçlükler çektiği görülüyor. Varsıl sınıfların kolayca olaştığı olanaklar bu kesim için salgının daha baş edilir nitelik taşıdığını gösteriyor.
Ancak Covid 19 sınıf ayrımı gözetmiyor. Herkes için bulaşma temasla kolayca gerçekleşiyor ve kişinin bağışıklık sistemine göre de hastalık etkisini gösteriyor.
Kapitalist sistemdeki özel sağlık sisteminin salgın karşısındaki yetersizliği, kamusal sağlık hizmetlerinin ne denli önem taşıdığını ortaya koyuyor.
HABER ALMA - HABER VERME
Pandemide toplumun haber alma- haber verme sistemi olağandışı önem taşıyor. Çünkü panik içindeki toplum; “neyin ne olduğunu, neyin ne olacağını, nelerin neden, nelerin sonuç olduğunu, genel durumun ne olduğunu, kendi başına nelerin geleceğini” bilmek istiyor.
Bu bilgi de haber kanallarıyla topluma ulaşacaktır. Doğru bilgi her zamankinden çok daha önemlidir. Buna karşılık, haber kaynakları birbirini atlatmak, haber kanalları da en çok izlenen olma yarışı peşindedir. Bu durum, özellikle belirsizlik ortamında bir çok yanlış haberin, pek çok komplo teorisinin, bir çok uydurmanın bu yollarla yayılmasına neden olmaktadır.
Öncelikli haber kaynakları, resmi makamların yaptığı açıklamalardır. Sağlık Bakanlığı, salgının başından itibaren düzenli kamuoyu bilgilendirmesi yapmaktadır. Bakanlık tarafından kurulan ‘Bilim Kurulu’ da çalışmalarını sürdürmektedir.
Ancak, gerek Bilim Kurulu çalışmalarının gerekse Sağlık Bakanlığı bilgilerinin Cumhurbaşkanlığı süzgecinden geçmesi güvenilirliğini azaltmaktadır. Hekimlerin meslek kuruluşu olan Türk Tabipleri Birliği’nin devre dışında bırakılması da resmi açıklamaların önemini zedelemiştir.
Öte yandan, TV kanalları ve internet siteleri kendi yöntemlerine göre birbirinden farklı yorumlar yapan uzmanlara yer verdiğinden toplumun bilgi alması çok tartışmalı bir duruma gelmiştir.
Belirsizlik ortamında her zaman olduğu gibi ‘komplo teorileri’ daha inanılır olmaktadır.
5G teknolojisi ile Covid 19 yayılımı arasında bağlantı olduğu haberi bir komplo teorisi olarak ortaya atılmış, bir süre sonra da yayılarak çok sayıda taraftar bulmuştur.
Salgının başladığı Wuhan kentinin 5G teknolojisinin merkezi olduğu, pandeminin oradan başladığı iddiaları Çin’e karşı bir dalganın oluşmasına neden olmuştur. Aşı ile ilgili teoriler de çeşitli biçimlerde yayılmış, aşının ‘kar amaçlı’ olduğu, etkisinin olmadığı, yapılmaması gerektiği gibi aşı karşıtı kampanyalar yaratılmıştır.
COVID 19 İÇİN TEDAVİ HURAFELERİ
Televizyona çıkan bir uzman olarak tanıtılan kişi; Türk geninin hastalığın hafif atlatılmasında etkin olduğu’ savı bilimsel bir tavırla ortaya atılıyordu. Böylelikle de toplum ‘Türk geni’ diye bir genin bulunduğunu öğrenmiş oluyordu.
Bir başka uzman; ‘kelle paça çorbasının hastalığı önlemede çok faydalı olduğunu’ açıklıyor, Gaziantep’teki bir çorba salonu işletmecisi de bu önlemi onaylıyor, herkesi kelle paça çorbası içmeye davet ediyordu.
‘İslama Göre Cinsel Hayat’ kitabının yazarı olan bir İslamcı yazar, hastalıktan korunmak için ‘zina, evlilik dışı ilişki, eşcinsellik, evlilik hayatında anal ilişki ve regl döneminde ilişki gibi’ Müslümanlara yasak olduğunu söylediği şeylerden uzak durmak gerektiğini açıklıyordu.
Saf alkol içmek, deterjanla vücudu yıkamak gibi hurafeler de bu belirsizlik ortamında inanacak kişilere ulaşıyordu.
İLETİŞİM ORTAMLARININ DEĞİŞMESİ
Kişisel temasların azalması ‘sosyal mesafe’ kavramının yaygınlaşması, internet yoluyla buluşmaları arttırdı. Bir çok iş artık evden internet yoluyla yapılmaya başlandı. Konferanslar, eğitim, uzaktan yapılabilecek her şey internet ortamına taşındı.
Bunun getirdiği sonuçlar da oldu. İnternet bütün hayat için vazgeçilmezliğini arttırdı. İnternet yoluyla alışveriş hızlandı. İnternet yoluyla her şeyin sipariş edilebildiği, kuryeler tarafından da evlere taşındığı anlaşıldı. Bir çok şirket evden çalışma prensibini uygulamaya başladı. Kutlamalar telefonla ya da sosyal medya üzerinden yapılır duruma geldi.
Bu değişimin daha da süreceği ve yaygınlaşacağı anlaşılıyor. Gazete tirajlarının düşmesi, yazılı basının önemini azaltması da beklenen sonuçlardan.
Ayrıntı Yayınlarını bu kitabı için kutluyorum...