200. doğum yılında Nikolay Nekrasov! Ataol Behramoğlu’nun yazısı...
10 Aralık 1821’de, Dostoyevski’yle aynı yılda doğan Nikolay Nekrasov’un, lirik ya da epik toplumcu şiirleri ve özellikle de “Rus Kadınları”, “Ayaz, Kırmızı Burun”, “Rusya’da Kim İyi Yaşar?” adlı destansı anlatı-şiirleri, Puşkin, Gogol, Dostoyevski, Tolstoy, Gonçarov, Turgenev gibi büyük çağdaşlarının hiç de gölgesinde olamayacağı gibi, halk yaşamını edebiyata taşımada hepsinden çok daha önde olduğunu gösterecektir. Nekrasov’un 1863’te başlayarak 1877’deki ölümüne kadar üzerinde çalıştığı, başyapıtı Rusya’da Kim İyi Yaşar? (Çev. Uğur Büke, Alfa Yayınları) adlı destan şiiri, bu sorunun yanıtını bulmak için bu masalsı başlangıçla yola koyulan sekiz köylünün gözünden, Rusya taşrasının, doğasının, köy ve köylü yaşamının gerçekçi, acıtıcı, bazen komik çoğu kez trajik, benzersiz, başdöndürücü öyküsüdür.
Ataol Behramoğlu
Resim İVAN KRAMSKOİ
ACITAN, EĞLENDİREN, DÜŞÜNDÜREN, İSYAN ETTİREN BİR BAŞYAPIT!
Nikolay Nekrasov’un bu yazının konusunu oluşturan Rusya’da Kim İyi Yaşar? adlı destan şiiri (Çeviren: Uğur Büke, Alfa Yayınları, Ekim 2021)*, dil ve anlatım özellikleriyle benzersiz; yazıldığı dönemin Rus halk (köylü) yaşamından acıtıcı, eğlendirici, düşündürücü ve bütünüyle de isyan ettirici sahneleriyle eşsiz bir başyapıttır.
Babası küçük bir çiftlik sahibi subay olan Nekrasov köyü ve köylü yaşamını çocukluk yıllarında tanımış.
Lise öğrenimi sonrasında gittiği Petersburg’da, askeri okulda öğrenim görmesini isteyen babasının bu isteğini yerine getirmediği için onun maddi desteğinden yoksun kalarak güç zamanlar yaşamış.
Küçük paralar karşılığında yoksul halk insanlarının, köylülerin dilekçelerini, mektuplarını yazarken bir yandan da serbest öğrenci olarak üniversitede filoloji bölümü derslerini izlemiş.
(19. yüzyılın ilk yarısındaki Rus edebiyatçıları içinde bir tek Nekrasov’un gençlik yıllarında yaşadığı sıkıntılar ve yoksunluklar, yüzyılın ikici yarısında Maksim Gorki’nin yaşadıklarıyla benzeşiyor.)
Bu ilk gençlik döneminin ürünü olan genellikle romantik şiirlerini 1840 yılında Hayaller ve Sesler adlı kitabında toplamış.
Aynı yıllarda dergilerde yine ekmeğini kazanma çabasıyla yazdığı makale, masal türünde yazıları yayınlanmış. Vodvil ve yergi türünde oyunlar yazmış..
Bu ilk kitabı edebiyat dünyasında yankı bulmayan genç şairin yaşamına ve yaratıcılığına yön verecek olan çok önemli bir olay 1842 yılında, 19. yüzyılın ilk yarısı Rus edebiyatının büyük eleştirmeni Vissarion Belinski ile tanışmasıdır.
Yöneticilerinden birinin Belinski olduğu “Anayurt Notları” adlı ilerici, devrimci edebiyat dergisinde çalışmaya başlayarak yayıncılık dünyasına da adım atan Nekrasov’un bu dergide yayınlanan “Yolda” adlı şiiri ise, onun sonraki tüm yaşamında birbirini izleyecek olan şiir ve destan türünde ürünlerinin gerçek anlamıyla işaret fişeği olmuştur.
RUS HALK ŞİİRİNDE ‘BEY YOLCU’ İLE ‘KÖYLÜ ARABACI’!
Rus halk şiirinin ve türkülerinin önemli bir izleği “bey yolcu” ile “köylü arabacı” arasında, genellikle romantik özellikler taşıyan konuşmadır. (Örneğin A. Puşkin’in “Cinler” adlı şiiri bu kaynaktan esinlenerek yazılmıştır.)
Nekrasov’un şirindeki bey yolcu, canının çok sıkkın olduğunu söyleyerek köylü arabacıdan kendini eğlendirecek, avutacak bir şeyler söylemesini istiyor.
Bu birkaç dizelik girişin ardından gelen bütün bir şiir ise, arabacının, daha doğrusu onun bahtsız karısının (başlı başına bir roman konusu olabilecek) öyküsüdür.
Arabacı, artık hayatta olmayan karısından yakınmaktadır. Çünkü beyin evinde onun kızının odalığı olarak eğitilen bu köylü kızı, genç hanımı evlenip baba evinden ayrıldıktan ve bey de öldükten sonra tekrar köye gönderilerek (rızası da alınmadan) evlendirilmiş, fakat çocukluğundan beri uzak olduğu bu yaşama uyum sağlayamayarak mutsuz ve küskün ölüp gitmiştir.
Söze “Benim de canım sıkkın beyim” diye başlayan arabacı için ise o, kocasını mutsuz eden “kötü bir eş”ten başka bir şey değildir…)
Kolaj L!FE-Fotoğraf RIA Novosti-, publicdomainpictures.net
KÖYLÜ (HALK) KADINI YAŞAMINA İLİŞKİN ACI DOLU ÖYKÜLER...
Nekrasov’un bütün yaratıcılık dönemi ürünlerinde başlıca bir yer tutacak olan kadın sorunsalının, ağırlıklı olarak da köylü (halk) kadını yaşamına ilişkin acı dolu öykülerin ilk örneği, böylece bu (duygusal yol şiirlerine ironi olarak yazılmış olduğunu düşündüren) şiirle verilmiş olmaktadır…
Devrimci demokrat edebiyat eleştirmeni Belinski’nin coşku dolu övgüsü ile de “Yolda”nın genç yazarının izleyeceği edebiyat yolu derin çizgilerle belirlenmiş olmaktadır…
Bu yol, Rus edebiyatında Sovyet dönemine kadar uzanan gerçekçi, halkçı edebiyat yoludur.
‘ANAYURT NOTLARI’ VE ‘ÇAĞDAŞ DERGİLERİ...
Bu yazıda konumuz Nekrasov’un 1863 yılında başlayarak 1877’deki ölümüne kadar üzerinde çalıştığı, haklı olarak başyapıtı sayılan Rusya’da Kim İyi Yaşar? adlı destan şiiri olduğu için, onun büyük çoğunluğu “Anayurt Notları”nda, daha sonra yayıncılığını üstleneceği (kurucusu Puşkin olan) “Çağdaş” dergisinde yayınlanan lirik ve epik türde, genellikle anlatı (manzume) türü içinde de sayılabilecek şiirlerinden ve “Ayaz-Kırmızı Burun” (1862), “Demiryolu” (1864), “Rus Kadınları” (1872) adlı anlatı-destan şiirlerinden kısaca söz edebileceğim.
Genç Nekrasov’un Belinski yönetimindeki “Anayurt Notları” dergisinde başlayan, hemen sonrasında dönemin belli başlı bütün önemli yazarlarının ilk ya da yeni yapıtlarının yayınlandığı “Petersburg’un Fizyolojisi” vb. seçki ve yıllıklarla süren, olgun Nekrasov’u yayıncı olarak da 19. yüzyıl Rus edebiyat, düşün ve bütünüyle toplumsal yaşamının devrimci bir önderi konumuna yükselten “Çağdaş” dergisindeki çalışmaları ayrı bir yazı konusudur.
“KIRBAÇLANAN SENİN KIZ KARDEŞİNDİR!”
Nekrasov’un 1840’lı yıllardan 1878’deki ölümüne kadar yaklaşık kırk yıllık sürede yazdığı yüzlerce şiir genellikle köylünün ve yoksul halkın çektiği sıkıntılar, sınıfsal ayrımların sonucunda yaşanmakta olan sorunlar ve adaletsizlikler üzerinedir.
Her ikisi de kadının ezilmişliği üzerine olan “Geceleyin Giderken” (1847), “Dün Saat Altı Sularında” (1848), “Esin Perisi” (1852), “Biçilmemiş Tarla” (1854), “Köyde” (1854), uzunca bir anlatı şiir olan “Saşa” (1855), “Hastanede” (1855), “Savaşın Dehşetlerine Kulak Vererek” (1855), “Unutulmuş Köy” (1855), sıradan bir yurttaş ve bir şair arasında ilginç bir diyalogdan oluşan “Şair ve Yurttaş” (1856), “Şiirlerim” (1858), “Özgürlük” (1861), “Yakında Öleceğim”, “Anne” (1868) bunlardan bazılarıdır.
Saat altı sularında Petersburg’un Senna meydanından geçerken genç bir köylü kadının kırbaçlandığını gören genç şair, esin perisine “Bu senin kız kardeşindir” diye seslenir.
VE EVET, PUŞKİN’DEN SONRA DA ŞİİR YAZILIR!
“Şair ve Yurttaş”da sıradan bir yurttaş, Puşkin’den sonra şiir yazılır mıymış diye işi tembelliğe vuran şaire, yazılacak çok şey olduğunu, şair olamasa bile yurttaş olmak sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini söyler.
Nekrasov’un şiirinde “anne” olgusunun da önemli bir yeri vardır. “Savaşın Dehşetleri…” başlıklı şiirinde, savaşta yaşamını yitireni eninde sonunda herkes unutsa da annesinin onu unutmayacağını söyleyen şair, savaş alanında ölü çocuğunun üzerinde göz yaşı dökmekte olan anneyi salkım söğüde benzetir…
YALIN, DOĞA GİBİ SERT VE YALÇIN DESTAN ŞİİRLER!
Şiirleri yalın, akıcı bir dille yazılmıştır. Bunlar genellikle anlatı özellikleri taşıyan, ölçülü ve uyaklı şiirlerdir.
“Ayaz, Kırmızı Burun”, acımasız doğa ve yaşam koşullarındaki köy ve köylü yaşamının özellikle kadın odaklı destan şiiridir. Anlattığı doğa gibi sert ve yalçın bir şiirdir.
“Demiryolu”nda, köylünün 1861 reformundan sonra da sona ermeyen, bu kez işçi (proleter) olarak süren çetin yaşamı anlatılır.
İki büyük ve bağımsız bölümden oluşan “Rus Kadınları” ise 1825 Dekabrist Ayaklanması sonucunda Sibirya’ya sürülen eşlerini bırakmayan kadınların anılarından ve öykülerinden oluşan, roman özellikleri de taşıyan destan şiirlerdir...
Resim Nikolai Nikolaevich
SEKİZ KÖYLÜNÜN GÖZÜNDEN RUSYA KÖY VE KÖYLÜ YAŞAMI!
Rusya’da Kim İyi Yaşar? adlı destan şiir, bu sorunun yanıtını bulmak için bu masalsı başlangıçla yola koyulan sekiz köylünün gözünden, Rusya taşrasının, doğasının, köy ve köylü yaşamının gerçekçi, acıtıcı, bazen komik çoğu kez trajik, benzersiz, baş döndürücü öyküsüdür.
Nekrasov’un başyapıtını Uğur Büke’nin çok zorlu bir emek ürünü olan çevirisinden (zaman zaman aslına da göz atarak okurken) aldığım notları sıra gözetmeksizin sıralayacak olursam, bunlar; “köylü, kadın, köylü kadın, evlilik, asker karısı, bebeğin otopsisi, türküler, tekerlemeler, betimler, merhamet, dayak, içki, utanç, dedenin anlattıkları, dişi kurt, yeni düzen konusu, kızınca köylü, tuhaf millet, İpat ve Yakov, Maşenka Yefimovna, Tekne Kazıntısı, Rus sarhoşluğu, din, dua, ata sözleri, halk şiiri, destan dili” vb. öze ve anlatıma ilişkin çok sayıda başlık altında toplanabilir.
DİL VE ANLATI ŞÖLENİ
Tek tek incelenmelerinin altından kalkmak ise kitap oylumunda bir çalışmayı gerektirir. Benim bu kitabı okumayı düşünen okura özetle söyleyebileceğim, bu okumayı mutlaka gerçekleştirmesi, çünkü kendisini bir dil ve anlatı şöleninin beklediğidir.
Yazıyı ise Nekrasov’a derin sevgi ve saygımla, büyük şairin kısacık bir büyük şiiriyle bitirmek isterim:
“Şiirlerim benim! Canlı tanıkları
Dünya için akıttığım göz yaşlarının
Doğun acı dolu dakikalarında
Ruhsal fırtınaların
Ve çarpın insan yüreklerine
Kayalara çarptığı gibi dalgaların”
Ataol Behramoğlu / Aralık 2021
(*) Dilimize daha önce çevrilmesine karşın kitabın elime daha sonra ulaşan bir başka çevirisi için bkz. Nikolay Nekrasov, Rusya’da Kimler İyi Yaşar, Türkçesi ve Sunuş Arif Berberoğlu, Everest Yayınları, Ocak 2016.