Hem baskının hem özgürlüğün sembolü oldu: Rujun sıra dışı öyküsü

Özel bir günde ya da günlük hayatın içinde her kadının vazgeçemediği bir makyaj ürünü olan ruj; toplumsal baskının ruh bulduğu bir sembolken, zamanla özgürlüğün simgesi haline dönüştü. İşte, rujun Mısır'da başlayıp, politik renklere bürünen hikayesi...

cumhuriyet.com.tr

Dünyanın en çok tüketilen makyaj ürünü ruj, henüz bugünkü formuyla var olmadan yüzyıllar önce de kullanılan bir üründü. Kadınların dudaklarını renklendirmek için çeşitli ürünler kullanması Antik Mısır’a dayansa da dünyanın çeşitli yerlerinde birçok kültürde, dudak renklendirmek için çeşitli ürünler kullanılmıştır.

Bu ürünlerden bazıları deniz yosunu, ezilmiş böğürtlen, turuncu kil olarak biliniyor. Öte yandan çivi yazılı bazı metinler, kadınların süsen çiçeği gibi bazı asitli bitkilerin sularını dudaklarını renklendirmek için kullandıklarından bahsediyor.

ESTETİK BİR DEVRİM

On sekizinci yüzyıla gelindiğinde ruj sadece kadınların odağında değildi. Erkekler arasında da son derece popülerleşen dudak renklendirme furyasına Fransız yargı sisteminde görevli erkekler, carmin ve yağı karıştırarak katıldı.

19. yüzyılın sonu 20. yüzyılın başında ruj, endüstriyel ve estetik bir devrime girdi. Ruj, bugün bildiğimiz formuyla ilk olarak 1915 yılında piyasaya çıktı. Ancak rujun, dudakları belirginleştiren güçlü görünümü toplumda hemen kabul görmedi. Ruju, sosyal hayatta rahatlıkla kullanıp, kadınların arasında yaygınlaşmasını sağlayan kişi ise döneminin ünlü oyuncusu Sarah Bernhardt oldu. Bernhardt, göz alıcı dudaklarını sahneden sosyal hayata taşımıştı. Böylelikle 19.yüzyıldan önce fuhuş veya eğlence dünyasıyla ilişkilendirilen ruj, yavaş yavaş kendini kabul ettirdi.

NAZİ DÖNEMİNİN YASAKLANAN ÜRÜNÜ

Kadınlıkla ilişkilendirilen ruj, daha sonra hem özgürleşmenin hem de baskının sembolü oldu. Adolf Hitler'in "boyalı kadınlardan" ve özellikle rujdan nefret etmesi, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi rejimi tarafından rujun yasaklanmasına sebep oldu. Naziler için ruj, Batı sefahatinin simgesiydi. O dönem Amerikalılar ise ruju vatanseverlikle ilişkilendiriyordu. Artık politik renklere bürünen ruj, benzer bir deneyimi 1910 yılında Kadınların oy hakkını savunan süfrajet hareketi ile de yaşamıştı. Sokaklarda boyalı dudaklarla görünmek, bir görünürlük garantisi olarak mücadeleye ortak oluyordu. Ancak bu yönde asıl işlevini İkinci Dünya Savaşı’nda kazanacaktı.

Makyajın son ve en önemli dokunuşu olarak bilinen ruj, bugün kadınların vazgeçilmezi durumunda. Femme Fatale kırmızısından, pastel renklere ya da saten geçişlerle doğallığı yansıtan dudak parlatıcılarına kadar ruj, ne ifade ederse etsin birçok durumda kadınların en sıkı müttefiki..