Zweig’ın Balzac’ı!
Stefan Zweig’ın bir türlü sınırlarını belirleyemediği ve bitiş noktasını göremediği için yazamadığı bu kitabı (Balzac - Bir Yaşam Öyküsü), ölümünden sonra yayıncısı ve arkadaşı Richard Friedenthal onun belgelerinden ve notlarından kurgulamış. Zweig’ın dilinden neredeyse destansı bir Honore de Balzac anlatısı ortaya çıkmış. Bu inanılmaz anlatıyı türdeşlerine göre üstün yapan bir özellik de, büyük romancı Balzac’ın kişiliği ve güvenilmezliği konusunda Zweig’ın hiç sözünü sakınmayışı.
Hürriyet YaşarStefan Zweig’ın bir türlü
sınırlarını belirleyemediği ve bitiş noktasını göremediği için yazamadığı bu
kitabı, ölümünden sonra yayıncısı ve arkadaşı Richard Friedenthal onun
belgelerinden ve notlarından kurgulamış. Zweig’ın dilinden neredeyse destansı
bir Honore de Balzac anlatısı ortaya çıkmış.
19 ile 29 yaş arasındaki
yıllarını para kazanmak için başka imzalarla fabrikasyon romanlar yazmaya veren
Balzac yanlış yaptığını düşününce delicesine bir kapanma ile kendi yapıtlarını
yazmaya başlar.
Herkesin yattığı geceyarısı
saatleri onun işbaşı saatleridir. Taa ki ertesi günün akşamüzerine değin. Ve bu
sırada art arda içilen kahveler kahveler… Bu kahveler sonra onun düşmanı olur,
vücudunu bitirir.
Bir düşmanı daha vardır büyük
romancının: Ölene dek yazma düşünü, varsıl bir kadınla evlenip bir eli yağda
bir eli balda olarak ancak gerçekleştirebileceği saplantısı. Yazacakları da
kafasında hazırdır.
Öldüğünde sayısı ellinin
üzerinde bitmemiş yapıtı bulunur. Fabrikasyon romanlardan vazgeçip kendi
romanlarını yazmaya yoğunlaştığı 30. yaşıyla gözlerinin görmez olduğu 50.
yaşına dek yirmi yılda yazdığı yapıtlarının sayısı 86’dır.
OLAĞANÜSTÜ GÖZLEMCİ
Bu inanılmaz anlatıyı
türdeşlerine göre üstün yapan bir özellik de, büyük romancı Balzac’ın kişiliği
ve güvenilmezliği konusunda Zweig’ın hiç sözünü sakınmayışı. Bu bizde, hele
yaşamöyküsü kitaplarında, kolay kolay göze alınabilir tutumlardan değildir.
Özel yaşamında öyle bir
Balzac’la karşılaştırıyor ki bizi anlatıcı, “sanatçının yapıtını gör, kendinden
uzak dur” diyenlere “Ben demedim mi?” dedirtiyor.
O zamanlar soylularca aşağı
sınıf görülen köy kökenli bir burjuva ailesinden gelen Balzac tam bir “sonradan
görme”dir.
Romanda gerçekçiliğin büyük
ustası Balzac, özel yaşamında kralcıdır. Ama yaşama dönük gözlemlerinden
derlediği gerçekleri romanla yeniden yaratırken, büyük sanatçılarda olageldiği
gibi sanatın namusu hep baskın çıkmış, Balzac’ın yapıtlarında kralcılığından iz
kalmamıştır.
Gerçekçi sanatın bu şaşmaz
doğruculuğunu Balzac’ta saptarken şöyle der Stefan Zweig: “Edebiyat alanında
sosyal değişimleri açıkça önceden görüp savunabilirken, siyasi alanda tıpkı
ticari yaşamında olduğu gibi, yanlış tarafta olması Balzac için tipik bir
durumdur.”
20 YILDA 86 KİTAP
Balzac’ın yaşamı, kendine
dönük büyük ve bitmez bir körlük boyunca gerçekleşen inanılmaz bir trajedinin
ta kendisidir: Ölene dek yazma hayalini ancak soylu ve varsıl bir kadınla
evlenerek gerçekleştirebileceği düşüncesine saplanıp kalmıştır.
Ukraynalı varsıl dulla
evlenmeyi başardığında, karşılaştığı ilgisizlik, sevgisizlik ve saygısızlık
nedeniyle bu kez de büyük bir mutsuzluğun içindedir.
Evlendiği soylu kadın
ülkesinin ve kentinin sosyetesinden hiç kimseyi çağırmadığı, sabahın köründe
yapılan bir nikâhla, çok az ömrü kaldığını öğrendiği Balzac’la hatır için
evlenip bu evlilik için Balzac’ın Paris’te yaptırdığı eve yerleştiklerinde,
Balzac değil yazmak, ayakta duramayacak denli sağlığını ve görme yetisini yitirmiştir.
Birkaç ay içinde de ölür.
Balzac - Bir Yaşam Öyküsü / Stefan Zweig / Çev: Şebnem Sunar - Yeşim Tükel Kılıç / Can Yayınları / 568 s.