'Zulümhane'yi şimdi göreceksin'
Mustafa Balbay, Silivri'de yaşanan koğuş skandalını anlattı. F tipi koğuşa alınan Balbay, yaşanan süreci 28 Şubat'ı, 1 Mart'a bağlayan gece yaşananları avukatı aracılığıyla paylaştı.
cumhuriyet.com.trMustafa Balbay'ın avukatı Hüseyin Ersöz'ün yaptığı açıklamada Balbay ve Özkan'a uygulanan tecritin detayları şöyle: 28 Şubat günü saat 16:45'de 4 No'lu Cezaevi'ndeki koğuşa 3 infaz memuru giriyor, "Neredesiniz? Hadi toplanın gidiyoruz. Sevk başladı, bu gece mutlaka bitecek!" deniyor. Kendilerine bu konuda hiçbir bilgi verilmediğini ve bir belgede tebliğ edilmediğini söylediklerinde ise, Cezaevi'nin 2. Müdürü odaya gelerek "Yazılı belge falan yok. Toplanın!" şeklinde cevap veriyor.
Bu konuda Balbay ve Özkan'ın ısrar etmesi üzerine saat 21.00'de Cezaevi Müdürü gelerek bir tutanak hazırlatıyor ve 1 Nolu Cezaevi'ndeki koşulların da aynı olacağını, hiçbirşeyin değişmeyeceğini belirtiyor. Söz konusu tutanak aynı saatte düzenleniyor, imzalatılıyor ve tebliğ ediliyor.
'Zulümhaneyi şimdi göreceksiniz'
Mustafa Balbay 4 Nolu Cezaevi'nden ayrılırken İnfaz Memurlarından bir tanesi yanına gelerek ve kitabına atıfla "Zulümhaneyi şimdi göreceksiniz" diyor. Balbay ve Özkan, gece yarısından sonra saat 01.00'de 1 Nolu Cezaevi'ne getiriliyor. Buraya geldiklerinde gördükleri manzara sevk edilen herkesin eşyalarının öbek öbek geniş bir odada toplanmış olduğu. Bu saate kadar gelen herkes tıpkı kaldıkları cezaevlerinde olduğu koğuşlarına yerleştirilmiş ancak Balbay ve Özkan saat 03.00'e kadar bekletiliyor. Son olarak Balbay ve Özkan kaldığında ise bir infaz memuru "Eşyalarınızı ayırın. Başka odalara nakledileceksiniz" diyor. Buna tepki göstermeleri üzerine kendisini Cezaevi 2. Müdürü olarak tanıtan bir şahıs "Gerekirse zor kullanırız" diye konuşuyor. Bu sırada odada 50 kadar infaz koruma memuru bulunuyor.
'Şakaya dahi tahammül yok'
Balbay'ın, Özkan'dan ayrılmalarının kimin tasarrufu olduğu konusundaki sorusu ise Adalet Bakanlığı şeklinde yanıtlanıyor. Balbay'ın da "Adalet Bakanlığı'nın başka işi mi yok tutukluların koğuşlarını düzenliyor?" şeklinde bir soru yöneltiyor. Eşya paylaşımı sırasında Özkan ve Balbay arasında şakalaşmalar oluyor; Balbay'ın "Tuncay sen buzdolabının kapağını al bende motorunu. Televizyonun tüpü sende kalsın kasası bende" sözleri infaz memurlarınca sert ve agresif tepkilerle karşılanıyor.
'Nazi uygulamalarından beter'
Balbay bu durumu 1 hafta önce izlediği bir filme bağlı olarfak şu şekilde yorumluyor: "İzlediğim filmde Almanlar bir Yahudi Kampını boşaltırken esir olanlara hazırlanmaları için 4 saat süre vermişlerdi. Bizim sevk işlemimizde bu anlayış bile gösterilmedi."
'Görüşme şansları yok'
Balbay, infaz memurlarından birinin sert bir sesle "eşyaları bırakın pijamalarınızı alın" demesi üzerine eşyalarının bulunduğu büyük odadan ayrılıyor ve cezaevinin bir ucundaki F-3 koğuşuna yerleştiriliyor. Tuncay Özkan ise diğer uçtaki B-3 koğuşuna gönderiliyor. Bu uygulama, Balbay ve Özkan'ın hiçbir şekilde bir araya gelmemesi için yapılıyor. Zira farklı bloklarda bulunmaları sebebi ile avukat görüşüne giderken koridorda dahi görüşmeleri mümkün gözükmüyor.
İşte tecrit koşulları
İyi niyetli bir infaz memurundan alınan bilgiye göre Mustafa Balbay'ın kaldığı koğuş AİDS, Verem hastaları ile olağanüstü geçimsiz kişilerin en fazla 10-15 gün kaldıkları müşahade koğuşları olup koşulları şu şekildedir:
1. Tuvalet ve banyo harç artıklarından ayın yüzey görüntüsünü andırmaktadır. Yer karolarında boya, duvarda ise isminizi yazacak kadar çok toz bulunmaktadır.
2. Havalandırmaya açılan kapının kilidi ve tokmağı bulunmadığından kapanmamakta, kapının altında 4 parmaklık bir açıklık bulunmaktadır. Balbay, açıklığı kendisine verilen battaniyerden bir tanesi ve yatağı ile örtmeye çalışmıştır.Toz kalkmaması için mümkün olduğu kadar yavaş hareket etmiştir.
3. Koğuş önceki hücrelerden küçük olup, Balbay'ın tek başına kaldığı bu yerde ortak bir yaşam alını bulunmamaktadır.
4. Bulaşık yıkamak için ayrı bir lavabo bulunmamakta, bulaşıklar tuvaletin lavabosunda yıkanmaktadır.
5. Cezaevi inşaatının tamamlanmasına daha en az 1-1,5 aylık bir zaman bulunmaktadır. Zira cezaevi'ndeki eksiklikler müteahhit tarafından tamamlanmaya çalışılmaktadır. Balbay'a eksiklikler sorulmuş, cezaevi daha idare tarafından teslim alınmadığından dolayı bu eksiklikleri iletecekleri söylenmiştir. Cezaevi daha tamamlanmadan nakil işleminin 28 Şubat gününe denk getirlmesi bu açıdan çok anlamlıdır.
6. Tuvalette daha önce tuvaleti kullanan kişilerin pislikleri temizlenmeden bırakılmıştır. Tuvalet giderleri harç dolu olduğundan sifonlar kulanılamamaktadır.
7. Pazartesi günü dilekçe verilmesine karşın halen tv seyretme ve gazete okuma imkanı bulunmamaktadır.
8.Ekte yer alan krokide de görüleceği üzere 5 müşahade odasından bir tanesi yıkılmış ve havalandırmaya kapı açılmıştır. Her bir hücrede bir tane sabit demir yatak bulunmaktadır. Her bir hücrenin boyu 7 yer karosu, eni 5 yer karosu uzunluğundadır.
9. Hücre pencerleri 80 e 100 cm 80 demir parmaklıklıdır.
10. Koridorun genişliği 5, boyu 25 yer karosu olup, 8 dilimli petek ile ısıtılmaya çalışılmaktadır. Balbayın hücresinde ise 4 dilimli petek bulunmaktadır.
11. Balbayın yatağının hemen yanında tuvalet ve banyosu vardır.
'Eşyalarına el konuldu'
Avukat Ersöz açıklamasında şunları kaydetti: “Bu tecrit işlemleri sadece Balbay ve Özkan'a uygulanmıştır. Bunun dışındaki diğer kişiler 4 ve 5 Nolu Cezaevlerinde kaldıkları koğuşlara benzer hücrelere konulmuşlardır. Ancak bazı Ergenekon Davası sanıklarının cezaevi kantininden aldıkları televizyonlar, bunlar artık cezaevinin demirbaşı denilerek 1 Nolu Cezaevi'ne gönderilmemiş, yenisini satın almaları istenmiştir.
Benim avukat görüşü yaptığım sırada cezaevi hopörlerinden teknik bir arıza nedeniyle koğuşlara su verilemeyeceği bilgisi anons edilmekte, müteahhid firma yetkilileri cezaevi incelemesi yapmaktaydılar. Savunma hazırlayan sanıklar için bilgisayar odası henüz hazır olmayıp, 1 hafta - 10 gün içinde hazır olacağı bilgisi verilmiştir.
İnfaz Memurları da tamamlanmayan ve müteahhit firmaye idareye teslim edilmeyen bir cezaevine 28 Şubat günü apar topar sevk yapılmasına bir anlam verememektedir.
Bu koşullar insan haysiyet ve onuruna uygun olmayan ve açıkça kötü muamele ve tecrit mantığı ile yapılmış izlenimi vermektedir. Ortada çok ciddi bir insan hakları ihlali bulunmaktadır.”