Zülfü Livaneli'nin 40. sanat yılı

Besteleriyle bir döneme damga vuran, 40 yıllık sanat hayatına 300 şarkı, 35 film müziği, 30 albüm, bir rhapsody, bir bale müziği, onlarca kitap ve film sığdıran Zülfü Livaneli, artık sadece yazıya yoğunlaşmak istediğini söyledi.

cumhuriyet.com.tr

Zülfü Livaneli'nin 1971'de başlayan müzikal yolculuğu, çağdaş Türk halk müziğinin ve yeni şarkı yazım sürecinin omurgasını oluşturdu. Politik altüst oluşlarla biçimlenen bu dönemde Livaneli, yüzlerce şarkı yazdı. Bu besteler ve albümler, Türkiye'nin müzikal hayatındaki bir kilometre taşı olarak önemli bir arşiv niteliği taşıyor. Bu besteler, sadece döneminin ruhunu yansıtmakla kalmadı, nesiller bu şarkılarla büyüdü, kuşakların dünya ve sanat görüşleri bu şarkılarla şekillendi, milyonlar tarafından dünyaya yayılan bu şarkılar zaman içinde birer klasik haline dönüştü.

Zülfü Livaneli, 40 yıllık sanat hayatına, 300 şarkı, 35 film müziği, 30 albüm, bir rhapsody, bir bale müziği ve bütün kıtalarda yüzlerce konser sığdırdığını belirterek, bu arada korsan kasetlerle mücadele etmek zorunda kaldığını ve yasaklamalar yaşadığını anlattı.
''Vurulduk Ey Halkım - İlk Türküler'', ''Merhaba'', ''Nazım Türküsü'', ''Atlının Türküsü'' ve ''Günlerimiz'' adlı albümlerinin 40. yıl anısına ''Livaneli-Bütün Eserleri'' adı altında CD olarak yayımlandığını ve sonunda hepsinin bir kutu içine alınacağını ifade eden Livaneli, albümün, kendi el yazısı ile dinleyicilere yazdığı teşekkür kartı ile sunulduğunu ve arşivlik değer taşıdığını kaydetti.

Bugüne kadar birçok dünya starı ile yanı sahneyi paylaşan ve düet yapan Zülfü Livaneli, en son dünyaca ünlü rock grubu U2'nun, 6 Ekimde İstanbul'da verdiği konserde grubun solisti Bono ile aynı sahneyi paylaştı. Bono ile ''Yiğidim aslanım burada yatıyor'' şarkısını seslendiren Livaneli'nin hayranlarıyla kurduğu bağ, büyük övgü aldı. U2'nun solisti Bono da stadyumdaki tüm seyircilerin Livaneli'ye katılmasını ''Hayatımda böyle bir şey görmedim'' sözleriyle değerlendirdi.

Zülfü Livaneli, Bono ile olan ilişkisini şöyle açıkladı:

''İkimiz de insani yardım, barış ve kültür örgütlerinde çalışmamıza rağmen Bono ile hiç tanışıklığım yoktu. Biliyorsunuz 1996'dan beri BM UNESCO elçisiyim. O da benim ismimi UNESCO vasıtasıyla biliyormuş. Konser günü Bodrum'da denize giriyordum. U2'nun menajerleri telefon edip, o akşam benimle görüşmek istediklerini bildirdiler. İstanbul'da olmadığım için gelemeyeceğimi bildirdim. İki kez daha telefon geldi. Hep aynı cevabı verince Bono aradı.

Bono, 'Akşam birlikte şarkı söyleyelim' dedi. Bunun üzerine 17.30 uçağına yetişip İstanbul'a gittim. Kardeşim Ferhat gitarı aldı ve sahneye çıktık. Dinleyiciyle kurulan bağ çok güzel elbette. U2 mensupları bunu ilk kez gördükleri için çok heyecanlandılar ve parçanın tamamını elleri kalplerinin üzerinde dinlediler.''

''Kitaplarım 29 ülkede yayımlandı"

CHP'den 2002 yılında İstanbul milletvekili olarak siyasete giren Zülfü Livaneli, özellikle Türkiye'de siyasetin farklı özellikler istediğini belirterek, ''Bilgi birikimimi ülkeye aktarmak için ve ısrarlar sonucunda siyasete girdim, ama o dünya bana göre değil'' dedi.
''Siyaset mi sanat mı insanı daha kalıcı kılar'' sorusunu Zülfü Livaneli, ''Elbette ki sanat. Tartışılmaz bile. Mevlana zamanında Konya valisi ya da vezir kimdi? Bilen var mı?'' diye yanıtladı.

Kitaplarının 29 ülkede yayımlandığını, son olarak ''Mutluluk'' adlı kitabının, Çin'de 200 bin sattığını belirten Livaneli, şimdi yeni bir roman üzerinde çalıştığını ve onun da epey ses getireceğini düşündüğünü söyledi. ''Bazı kitaplarınız televizyon dizisine uyarlanacak, dejenerasyona uğrama endişeniz var mı?'' sorusuna Livaneli, ''Son yıllarda bizde diziler çok ivme kazandı. Harika işler yapılıyor. Eğer iyi yapılırsa eserlere zarar vermez'' yanıtını verdi.

Zülfü Livaneli, artık sadece yazıya yoğunlaşmak istediğini vurguladı.
''Sanat yaşamınız ailenizle ilişkilerinizi nasıl etkiledi?'' sorusu üzerine Livaneli, ''Aile ilişkilerimiz çok sağlam ve iyidir. Eğlence sektöründe çalışan sanatçı olmadığım için ailem mesleğimden etkilenmedi'' diye konuştu. Livaneli, ''Pişmanlıklarınız var mı?'' sorusunu ise ''Elbette. Keşke Mecliste dört yıl geçireceğime daha çok kitap yazsaydım'' şeklinde yanıtladı.

40. Sanat yılı albümü

Zülfü Livaneli'nin ''40. Sanat Yılı'' onuruna ''Vurulduk Ey Halkım - İlk Türküler'', ''Merhaba'', ''Nazım Türküsü'', ''Atlının Türküsü'' ve ''Günlerimiz'' adlı albümleri ''Livaneli-Bütün Eserleri'' adı altında CD olarak yayımlandı. ''Bütün Eserleri'' serisinin ilk albümü olma özelliği taşıyan 1971 yapımı ''Vurulduk Ey Halkım / İlk Türküler'' 1970'ler Türkiye'sinin toplumsal ve siyasal karmaşa atmosferinde, adı yeni duyulan Zülfü Livaneli adındaki genç bir sanatçının umut arayışı olarak dikkat çekiyor.

12 Mart 1971 muhtırası ile olağanüstü bir döneme giren ülkenin aydınları üzerinde oluşan baskı sonucu çalışmakta olduğu yayınevinin kapanması sonucu ailesini geçindirebilmek için İstanbul'a gelen Zülfü Livaneli, Sayan Plak şirketi ile anlaştı ve 45'likler kaydetmeye başladı. Politik baskının artması sonucu İsveç'e gitmeye karar veren Livaneli'ye, Norveç'te Oslo Radyosu'ndan gelen program teklifi yaşamını değiştirdi. Programda söylediği türküler çok beğenilince Belçika'dan albüm teklifi geldi.

Sesindeki içtenliğin Anadolu'ya kadar yayılıp ''direnişin sesi'' olduğundan haberi olmayan Livaneli, kardeşi Ferhat Livaneli'nin, Stockholm'de kendisine onbinlerce kişilik öğrenci topluluklarının türkülerini söyleyerek yürüdüğünü anlatmasıyla albümün ilk çalışmaları başladı. Ferhat Livaneli'nin gitarıyla yapılan kayıtlardan bir seçki ile albüm tamamlandı. Tarihsel öneme sahip olan bu albüm, aynı zamanda 70'li yıllar Türkiye'sinin müzikal bir izdüşümü olarak da dikkati çekiyor.

''Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'' albümünü, 1977 yılında yayınlanan ''Merhaba'' albümü takip etti. Albüm, Livaneli'nin çeşitli aşamalardan geçecek olan müzikal yolculuğunun en önemli istasyonlarından biri olarak değerlendirildi. Albümde, Yaşar Kemal ve Nazım Hikmet'in şiirlerine besteler yapan Livaneli'nin yanı sıra, Dadaloğlu ve Pir Sultan Abdal'ın da eserleri yer aldı. İlk 2 albümünün getirdiği olağanüstü başarı ''Merhaba'' ile pekişti ve ''Livaneli'' ismi artık tartışmasız bir biçimde Türk müziğine damgasını vurdu.
Bir yıl sonra yayımlanan ''Nazım Türküsü'' albümü, hem çıktığı yıllarda büyük yankı uyandırdı hem de aradan geçen zamana rağmen etkinliğini sürdürdü ve müzik tarihinde adını altın harflerle yazdırdı.

Anadilinde ilk kez bütünüyle Nazım Hikmet şiirlerinin bestelerinden oluşan bir derleme olması itibariyle de büyük önem taşıyan albüm, 1978 ve 1979 yıllarında 51 hafta liste başında kaldı ve Türkiye'yi on yıllar boyu etkileyecek, kuşaktan kuşağa aktarılacak olan ''Karlı Kayın Ormanı'', ''Hoşgeldin Bebek'', ''Kız Çocuğu'', ''Memetçik Memet'', ''Hoşçakal Kardeşim Deniz'' gibi şarkılar ilk kez duyuldu ve milyonlarca dinleyici Nazım'ın şiirlerinde buluştu.

''Nazım Türküsü''nün bu başarısı sonrasında Livaneli yeni besteler yapmaya koyuldu ve 1979 yılında ''Atlının Türküsü'' albümü yayınlandı. Albümde Ülkü Tamer'in, Nazım Hikmet'in, Refik Durbaş'ın, Ahmed Arif'in ve Sabahattin Ali'nin şiirlerinden doğan besteler ve geleneksel parçaların yeni yorumları yer aldı. Geleneksel enstrümanlarla, büyük orkestra arasında kurulan ses uyumunda Atilla Özdemiroğlu ve kayıtlarda ise İhsan Apça'nın emekleri takdir gördü, albümlerin Türkiye'deki başarısı Münih'ten gelen bir teklifle daha da pekişti. Ariola yapım firmasının Livaneli'nin plaklarını yayımlamak için üç plaklık bir anlaşma önermesi ile Livaneli, artık Batı'da da tanınmaya başlandı.

''Günlerimiz'' adlı albümde yer alan besteler, Avrupa kentleri arasındaki tren yolculuklarında, uçuşlarda, garlarda beklerken, geceleri Orta Avrupa ayazında, gotik kentlerin büyük ve ıssız alanlarında Türkiye'yi düşünerek yapıldı. 12 Eylül 1980 sonrası Avrupa yollarına düşen Zülfü Livaneli, önce Stuttgart'a, daha sonra Paris'e ve en sonunda da Stockholm'e gitti.

Alman televizyonları için film müzikleri ve Atina'da plak kayıtları yaparken şekillenen ''Günlerimiz'' albümü Paris'te kaydedildi. Tülay German ve Erdem Buri'nin işbirliği ile vücuda gelen albüm, Moğollar Grubundan Cahit Berkay ve Engin Yörükoğlu'nun da katılımı ile tamamlandı ve 1980 yılında hem Türkiye'de hem Avrupa'da yayınlanarak, Livaneli'nin klasikleşen yapıtları arasındaki yerini aldı. Livaneli, bu albümden sonra Yılmaz Güney ile buluşarak ''Yol'' filminin müziğini yaptı ve Paris'e yerleşerek göçebeliğini bir süreliğine sona erdirdi.

''Bütün Eserleri'' serisi, ''Ada'', ''İstanbul Konseri'', ''Güneş Topla Benim için'', ''Zor Yıllar'', ''Gökyüzü Herkesindir'' albümleri ile devam edecek.