Zülâl Kalkandelen: Dünyayı vegan devrimi kurtaracak!

Bir şarkının etkisiyle vegan olan, çok sıkı hayvan hakları savunucu gazeteci Zülâl Kalkandelen ile yeni kitabı “Vegan Devrimi ve Hayvan Özgürlüğü”nü konuştuk. Yeni İnsan Yayınevi’nden çıkan kitap veganlığa ve türcülüğe dair merak edilen her şeye bir bakış açısı sunuyor.

Hilal Köse

Gazeteci, yazar Zülâl Kalkandelen’in “Vegan Devrimi ve Hayvan Özgürlüğü” adlı kitabı Yeni İnsan Yayınevi’nden çıktı. Kitapta hayvan hakları aktivizminin geçirdiği evreleri, veganlığın savunduğu değerleri akıcı bir dille ele almış Kalkandelen. Bu konuda neredeyse merak edilen her şeyi, fayton- lardan, laboratuvar eti meselesine dek güncel bütün gelişmeleri irdelemiş. Kitapta Kalkandelen’in ünlü veganlarla yaptığı söyleşiler de var, hem keyifle okunuyor hem de zihin açıcı.

Kalkandelen, kitabına başlarken, “Hayvan nedir? Daha doğrusu ‘hayvan’ sözcüğünün sizde çağrıştırdığı anlam nedir?” diye soruyor öncelikle. İnsanla hayvan arasındaki ilişkinin yeniden düzenlenebilmesi için türcülükle mücadele gerektiğini vurguluyor. Dünyayı vegan devriminin kurtaracağını söylüyor. “Mesele, yaşamak isteyen bilinç sahibi, hissedebilen canlıların, hiç zorunlu olmayan insan tüketimi, zevk, inanç, gelenek ya da para için yok edilmesi” diyor. İçinde bulunduğumuz salgını da düşününcetürcülüğün gelecekte daha çok gündem olacağı bir gerçek. Bu alanda başucu niteliğinde bir esere imza atan Kalkandelen’e kulak vermek de şart...

Türcülük: İnsan türünün üstünlüğü varsayımına dayanarak belli hayvan türlerinin sömürülmesi ya da ayrımcılığa uğratılması. 1970’lerde İngiliz psikiyatrist, hayvan hakları savunucusu Richard Ryder’in kullandığı ve daha sonra Avustralyalı felsefeci Peter Singer’in geliştirdiği bu kavram, günümüzde hayvan özgürlüğü mücadelesinin de temel noktası…

Kitabınız gerçekten de veganlık ve türcülük konusunda bir başucu kitabı olmuş. Sonunda raflarda. Ne hissediyorsunuz?

Bir yazar, yazdıklarının okuyuculara ulaşmasını ister. Üstelik benim gibi toplumda değişim yaratmak isteyen bir aktivist ise o zaman bu daha da büyük bir önem kazanır. Çünkü değişim yaratabilmek için önce mesajı iletmek gerekir. Kitabı ilk olarak Kült Neşriyat bastığında ne yazık ki dağıtımı yapılamadı ve kitapçılara giremedi. Ambargo uygulandığından kitabı okuyuculara ulaştırmak neredeyse olanaksızlaşmıştı, sadece İstanbul'daki Vegan Dükkan'da satılabildi, ben bulamadığını söyleyip bana başvuranlara kargo ile yollar hale geldim. Kitabı kitapçılara sokmanın, verdiğim mücadele açısından sorumluluğum olduğunu hissediyordum. Sonunda bu ay Yeni İnsan Yayınevi tarafından epeyce genişletilmiş bir içerikle yayımlandı ve hak ettiği özenle basıldı. Artık okuyucularla buluşabileceği için çok mutluyum.

Kitabı yazma fikri nasıl doğmuştu?

Kitabi yazma önerisi ilk baskıyı yapan yayınevinden gelmişti. Sonra zaman içinde yaşanan gelişmeleri de ekleyerek Türkiye'de ve dünyada veganizm ve hayvan özgürlüğü mücadelesinin gelişimine ışık tutmak istedim. İleride birileri bu konuyu merak ettiğinde nasıl bir süreç yaşandığını öğrenmek isterse referans kaynak olmasını dilerim.

Neden?

Çünkü günümüzün toplumsal adalet mücadelelerinden biri hayvan özgürlüğü ve gelecekte çok daha fazla gündemde olacak. Kitapta veganizmin ne olduğunu, etik boyutunu ve felsefi kökenlerini irdelerken, insan algısını yüzyıllardır yöneten türcülüğü de sorgulamak istedim. Feminizm, Marksizm, çevrecilik gibi ilerici ideolojilerle veganizmin ilişkisine dair değerlendirmelerim ile birlikte çeşitli olaylardaki mücadele örneklerine de yer verdim. Örneğin atlı faytona karşı Adalar'da verilen mücadeleye dair ayrıntılar da var kitapta. Bir de farklı yaklaşımları ortaya koymak açısından ALF'in kurucusu Ronnie Lee, dünyaca ünlü müzisyen Moby gibi önde gelen veganlarla yaptığım röportajlar da var.

Bu kitabın ilk baskısını kitapçılar satmadı dediniz, kitap kimleri neden rahatsız etti sizce?

Ambargo meselesini soruyorsanız, kitap ilk yayımlandığında, D&R, belli bir miktarı kitabevinden çekti, biz kitabın kitabevlerinde satışa sunulacağını düşünürken, benim kitap hiç rafa çıkarılmadan depoda çürütüldü. Yayınevi ambargoya maruz kalan tek kitaplarının benimki olduğunu söyledi. Tek bildiğim bu. Kitap neden doğar doğmaz öldürüldü bilmiyorum...

“Tüm dünya 2050’ye kadar bitkisel beslenmeye geçecek olsa gıda kaynaklı sera gazı salımı yüzde 70 oranında düşüyor. Bitkisel beslenen kişi, et yiyen kişiye göre yüzde 50 daha az karbondioksit üretirken 1/13’ü kadar su, 1/18’i kadar toprak kullanıyor.”

BİR ŞARKI BENİ VEGAN YAPTI

Söyleşilerinizde ünlü isimler vegan olma hikâyelerini de anlatmışlar size. Sizinki nasıl bir hikâye?

Günümüzde birçok kişi, çoğunlukla ya bu konuda belgesel izleyerek ya da çevresindeki birinden etkilenerek vegan oluyor. Benim çevremde o zamanlar hiç vegan yoktu, vejetaryen de yoktu. Vegan olma sürecimi ateşleyen etken bir şarkıydı. Müziğin üzerimdeki etkisi her dönemde her şeyden daha fazla oldu. The Smiths grubunun "Meat Is Murder" adlı şarkısı da, tüm sistemi sorgulamama yol açtı. Şarkının başında duyulan, bir mezbahada bıçak seslerine karışan hayvan çığlıklarını zihnimden atamadım. Sözlerine kulak verince o güne kadar kimseden dinlemediğim, hiçbir yerde okumadığım gerçekleri duydum. O kadar sarsıcıydı ki...

Sonra nasıl ilerledi süreç?

O dönemde internet, sosyal medya hayatımızda bugünkü gibi yer almıyordu. Ama bu konuda bulabildiğim kaynakları okumaya yöneldim. Önce derhal hayvan yemeyi bıraktım, okuyup öğrendiklerimden sonra bu sömürü zincirinden kendimi tamamen çektim yani vegan oldum.

Özetlemenizi istesem, nedir veganizm?

İnsan dışı hayvanların da insan gibi bilinç sahibi duygulu canlılar olduğu gerçeğinden hareketle, onlara uygulanan meta statüsünü reddeden özgürleştirici bir etik tutum veganizm. İnsanın kendi hayatında yarattığı çok büyük bir bireysel devrim bu.

VEGANLIK SÖZ KONUSUYSA HERKES UZMAN!

Veganlığa dair per çok yanlış algı var. Siz en çok hangi garip tepkiyle karşılaşıyorsunuz?

Hepsini söylesem çok fazla yer tutar ama en yaygın olanlar, veganların sağlıksız olduğu; protein eksikliği çektikleri; veganlığın sadece bir beslenme tarzı, bir trend ya da pahalı bir yaşam tarzı olduğu, veganlığın bir tür "din" olduğuna dair görüşler olabilir.

Sanırım en büyük savunu, vitamin eksikliği meselesi...

İlginçtir, siyaset hakkında yazsam da ya da veganizm ile tamamen ilgisiz bir konuda düşüncemi paylaşsam da, benimle farklı görüşte olan birçok kişi, "Proteinin eksik kalmış, biraz et ye!" diyerek tepki gösteriyor. Vegan olduğunuzu söylediğinizde, berbat beslenen en sağlıksız insan bile anında beslenme uzmanı kesiliyor. Ne yazık ki bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan çok fazla. Sosyal medyada dezenformasyon da çok. Medyanın bunda payı büyük. Çoğunlukla köhnemiş görüşlere hiç sorgulamadan tek taraflı olarak yer veriliyor. Oysa günümüzde yapılan son araştırmaları izleyen, kendini güncelleyen uzmanların bilgisine başvurulmalı.

Kitapta söyleşisi olan isimlerden biri punk grubu Goldblade’in vokalisti John Robb. Robb, vegan olmayı düşünenlere öncelikle şu tavsiyeyi yapıyor: “Bazıları doğrudan hayatını bir anda dönüştürerek hata yapabiliyor. Belki de önce vejetaryen olup, bu konuda gerekli bilgileri okuyarak kendini eğitmek ve yemek pişirmeyi öğrenmek daha iyi olabilir...” Robb, Kalkandelen’in, “Veganlığa dair en yanlış düşünce nedir?” sorusuna “Soluk benizli ve çelimsiz olduğumuz! Oysa çok farklı veganlar var. Diğer bir yanlış ise, bizim sürekli diğer insanlara ders vermeye çalıştığımız düşüncesi” yanıtını veriyor. (Fotoğraf: Instagram-@johnrobb77)

BİR KEZ JAPONYA’DA SORUN YAŞADIM

Seyahatlerde, tatillerde kurduğunuz vegan düzeni sürdürmek zor mu?

Zor olmuyor çünkü bunca yıl sonra artık ne ile karşılaşabileceğimi çok iyi biliyorum ve daima hazırlıklıyım. Yola çıkarken yanıma ihtiyaçlarımı alıyorum, gideceğim yer hakkında önceden araştırma yapıp neyi nerede bulabileceğimi öğreniyorum. Bilişim Çağı'nda bunları gittiğiniz yerde anında keşfetmek de olanaklı. Sadece Japonya'dayken market alışverişi dil sorunu yüzünden biraz sıkıntılı olmuştu. Neredeyse her şeyin içine balık koyuyorlar ve pakette yazanları anlamayınca risk söz konusu. Ama artık büyük kentlerde vegan mekanlar oldukça yaygın. Veganlara yönelik olarak hazırlanan akıllı telefon uygulamaları da yardımcı oluyor. Alışverişimi sadece vegan ürün satan yerlerden yapınca sorun olmuyor, zaten vegan restoranlarda yemek yiyorum. Kalacağım otele giderken yanımda mutlaka kullandığım vegan temizlik maddeleri olur. Alışıyorsunuz bir süre sonra. Bunların hiçbiri bir canı sömürerek, zulmederek yaşamaktan zor değil.

Savunduğunuz değerler nedeniyle pek çok tehdit alıyorsunuz.

Türcü bir dünyada hayvan özgürlüğü mücadelesi veriyorsanız, tehdit edilmek tahmin edilebilir bir sonuç. Savunduklarım hayvanlar üzerinden çıkar sağlayan birçok insanı ve sektörü rahatsız ediyor.

ADALET BULAMAYANLARDANIM

Korkuyor musunuz peki?

Korku hissetmiyorum ama birilerinin önüne geleni tehdit edip hiçbir ceza almamasından rahatsız oluyorum. Çünkü bu durum, onları, zorbalığa devam etmeleri için adeta teşvik ediyor. Bunlara karşı başvurabileceğim tek yol hukuksal haklarımı aramak. Birçok kez tecavüzle, ölümle tehdit edildim ve çoğunu yargıya taşıdım. Fakat bugüne kadar hiçbiri için gereken işlem yapılmadı. Bu ülkede adalet bulamayan milyonlarca insandan biriyim.

Hayvan özgürlüğü adına en çok neyden umutlandınız son zamanlarda?

İnsanların çevre konusundaki endişeler nedeniyle de olsa, küresel iklim krizinin de etkisiyle, hayvansal tüketimi daha fazla sorgular hale gelmesi umut verici. "Başka Gezegen Yok" sloganıyla dikkat çeken kampanyalar, insan türünün doğaya verdiği zararları gündeme getiriyor. Gençler bu konuda duyarlı ve bilgili. Hiç kuşkusuz, gün gelecek insanlık, kendi türünü korumak için tüketim alışkanlıklarını değiştirmek zorunda kalacak. Ancak önemli olan, etik devrimi gerçekleştirip insan dışı hayvanlar üzerinde kurulan korkunç tahakkümü reddetmek.

BUNALDIĞIMDA YÜRÜYÜŞ İYİ GELİYOR

Ünlü müzisyen Moby, kitaptaki söyleşinizde aktivistlere tükenmemeleri için tavsiyeler veriyor. Ya siz neler yapıyorsunuz tükenmemek için?

Aktivistlerin tükenmişlik hissini yaşaması sık rastlanılan bir durum. Toplumun çoğunluğuna karşı sürekli mücadele etmek, buna rağmen bazı şeylerin değişmeden sürmesi, bu arada korumaya çalıştığınız hayvanlara yaşatılan acılara tanık olmanız bir süre sonra çok yıpratıcı olabiliyor. Bu nedenle aktivistlerin zorlandıkları anda bir süre geri çekilip iyi hissetmelerini sağlayacak şeyler yapması önemli. Ben her günü, ertesi gün hayvanlar için daha etkili ne yapabilirim diye düşünerek bitiriyorum. Bu beni motive ediyor. Çok bunaldığımda hiç görmediğim yerlere seyahat ve bol yürüyüş iyi geliyor.

Kalkandelen’in, kitaptaki, dünyaca ünlü müzisyen, prodüktör, DJ, yazar ve hayvan hakları aktivisti Moby ile yaptığı söyleşiden minik bir bölüm....

Uzun yıllardır hayvan hakları aktivizmine ağırlık veriyorsun. Bu alanda aktif olmak isteyen bir vegana daha etkili olabilmesi için ne önerirdin?

Nasıl kendileri saygı görmek istiyorsa herkese de saygılı davranmalarını öneririm. Aktivist olarak uzun süre işlev görebilmek için ellerinden geleni yapmaları gerekir. Çoğu aktivist mücadele sırasında bir aşamada tükeniyor. O nedenle kendilerine her açıdan, fiziksel ve duygusal anlamda, dikkat etmelerini öneririm.

Tükenmeyi önlemek için tam olarak ne yapmaları gerekiyor?

İyi yemek, meditasyon ve egzersiz yapmak, doğada zaman geçirmek ve telefonu bir kenara koymak.

Hayvanların sahip olmaları gereken haklar konusunda hem akademide hem de aktivistler arasında fikir ayrılıkları var ve bunlar sürekli tartışılıyor. Bu konudaki duruşun nereye yakın?

Hayvan haklarına yürekten inanıyorum. Bunu söylerken elbette hayvanların gelecek seçimlerde oy vermesini ya da araba kullanmasını kastetmiyorum. Hayvanların hayatlarını kendi belirledikleri şekilde yaşama hakkı olmalı ve buna insan müdahalesi yapılmamalı.

Hayvan sömürüsüne dayalı bir ekonomik sistemde hayvanların yaşam hakkını sağlamak olanaklı mı?

Söyleyebileceğim şey şu ki dünyanın büyük kısmında insanlar birlik olup insan köleliğini ortadan kaldırdı ve insan köleliğinde çok daha fazla ekonomik çıkar vardı. İnsanların köleliğini yok ettiysek, hayvanların köleliliğini de yok edebiliriz.