Zorlu çekim, ödüllü sonuç...
Aldığı ödüllerle gündeme oturan Seyid Çolak’ın yönettiği ‘Kapan’ filminin oyuncusu Serkan Altıntaş ile konuştuk.
Öznur Oğraş ÇolakGenç yönetmen Seyid Çolak’ın dünya prömiyeri 41. Uluslararası Moskova Film Festivali’nde yapılan filmi “Kapan” 13 Kasım’da izleyiciyle buluştu derken pandemiden dolayı sinemalar kapandı. Ama kimse filmin hızına yetişemedi, film birçok festivalden ödül aldı.
Onur Dilber, Münibe Millet, Serkan Altıntaş ve Sami Aksu’nun başrollerinde oynadığı filmin senaryosunu yönetmen Seyid Çolak, Güven Adıgüzel ile birlikte kaleme aldı. Film, bir adada balıkçılıkla geçinen insanların huzurlu bir şekilde yaşarken, adaya bir kurt indikten sonra gelişen olayları anlatıyor, insanın içinde olan hırs, nefret, intikam gibi duyguların ortaya çıkması sonucu, adanın her bireyinin ruh hali değişmeye başlarken, seyirci olayların gizemini anlamaya çalışıyor.
Filmin başrol oyuncularından Serkan Altıntaş, özet olarak filmin yönetmeni ve senaristlerinin ortak cümlesini hatırlatıyor: Salt iyi ,salt kötü diye bir şey yoktur, her insanın içinde iyilik ve kötülük beraber gezer, olaylar karşısında verilen tepkilere göre değişir her şey. Altıntaş’ı çok uzun zamandır tanıyorum ve oyunculuğunu takip ediyorum. Oyunculuğunu başarılı bulduğum Altıntaş ile filmin seyirciye ulaşan sürecini konuştuk.
- Filmde yer alma süreciniz nasıl oldu?
Aslında enteresan oldu, uzun seçme (audition) süreci gerçekleşti, ilk onay verdikleri ve anlaştıkları karakter ben oldum. Filmimizin yönetmeni Seyid Çolak ile olan görüşmem çok komikti, çünkü ilk uzun metraj sinema deneyimiydi ve ilk defa bir oyuncuyla karşı karşıya mülakat yapıyordu. Genç oyuncular için audition haricinde mülakatın da önemli olduğunu söyleyebilirim, burda yönetmen sette uzun süre çalışacağı oyuncuda arıza olup olmadığını (gülüyor) senaryoya hâkim olup olmadığını anlar.
- Sizden çok yönetmen heyecanlıydı sanırım.
Evet, yönetmenimiz o kadar heyecanlıydı ki benim heyecanım gitti, gönderdiğim videoyu çok beğendiğini söyledi ve heyecanlı olduğu için ona sorusu olup olmadığımı sordu baştan, normalde önce tersi olur. (gülüyor) Sonra daha önce anlaştığım bir işle, film tarihleri üst üste geldiği için sakalımı kesmek zorunda kalınca, başka bir oyuncuyla anlaştılar, film çekim tarihi 6 ay ileri gitti benim şansıma ve o oyuncuyla da olmadı bir şekilde, tekrar beni aradılar ve filme dahil oldum.
- Mevsim şartlarından çekimler zorlu geçmiş gibi bu süreci anlatır mısınız?
Önce 1 hafta Ardahan’da kaldık, Çıldır Gölü donmuştu ve onun üzerinde çekimler yaptık, önce hocam sağ olsun paslı bir demirle o buzu delmemi istedi, demirin üzerinde delikler varmış 2 elim de kan içinde kaldı. Hastahanede ilk tetenoz aşımı oldum. Aynı gün Sami Aksu arkadaşımızın bir sahnede kafasını buz tutmuş Çıldır Gölü’ne sokup çıkarma sahnesi vardı, soğuktan hipotermi oldu, beraber gittik hastahaneye, birkaç gün sonra buz tutmuş Çıldır Gölü üzerinde eşimi oynayan Yasemin Girgin’i sırtıma alıp yürüme sahnem vardı, yaklaşık 20 tekrar sonrası bel fıtığı nüksetti. Ben tekrar hastaneye tabii... (gülüyor) Son sahneleri iğnelerle çıkardım. Ardahan’dan 1-2 ay sonra Isparta Mada Adası’na gittik, o ara benim iyileşmem için iyi geldi, sonraki sahneleri çelik korse ile oynadım, hatta Ardahan sonrası hiç çıkarmadım. Bu arada hastahaneye düşmemi sağlayan hiçbir sahne filmde kullanılmadı.
- Nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz?
Turan karakteri, adaya eşiyle sonradan göç etmiş fakat onların sevgisini kazanmış bir karakter, çocukları olmuyor, bu problem orada büyük bir problem. İnsanların arkalarından konuşmalarını sağlıyor, başından itibaren vicdanlı bir insan olduğunu görüyoruz. Fakat sonrasında, köye kurt inince Turan da öfkeyle beraber büyük bir gizem başlıyor, başlarına gelen kötü olaylar sonucu seyirci, Turan’ın ne olduğuna dair gizemi çözmekle uğraşıyor. Hayvanlarla aralarında özel bir iletişim olduğunu düşünüyorum Turan’ın. Filmin başından sonuna kadar Yakup karakteriyle “Onur Dilber” çekişmesi onu bambaşka noktalara sürüklüyor
- Film birçok yerden ödül alıyor, sizce neden? Bunu tahmin ediyor muydunuz?
Ben filmin ödül alacağını biliyordum ama bu kadar ödül alacağını kimse beklemiyordu. Katıldığı her festivalden ödül aldı, 20’ye yakın ödülü oldu, dünyada gezmediği festival kalmadı ama ilginç bir şekilde Altın Portakal’a alınmadı film. Dünya festivallerinin uygun gördüğü bizimkinin göremediği ne var anlamadım. Beklediğimiz bir ödül de İlker Berke’ye En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü. O hâlâ gelmedi , fakat bence muhteşem iş çıkardı.
ÖĞRENCİLİĞE DEVAM...
- Oyunculuğu seçmenin ve başlama sürecinin nasıl olduğunu anlatır mısınız?
Oyunculuğa; Yıldız Teknik Üniversitesi Lojistik Bölümü’nde okurken, bağımsız filmleri seyretmeye başladım, Serdar Akar’ın “Gemide” filmini izledim ve Erkan Can’ın performansına hayran kaldım. Bu ülkede böyle güzel şeyler yapılıyorsa ben de içinde olmak isterim dedim kendi kendime, sonra Pera Güzel Sanatlar Sinema Oyunculuğu, Aytekin Özen’in yanında tiyatroya başlangıç, Haliç Konservatuvar Tiyatro, Müşfik Kenter ile 4 sene ve kapanış... Tabii ki öğrencilik devam.