Zonguldak'ta tehlike: Termik ölüm
Zonguldak, dört termik santralın yarattığı kirlilik nedeniyle can çekişiyor. Dokuz proje daha yolda. Çatalağzı bölgesinde çocuklar ‘kül havuzu’nun yanında oynuyor, büyükler ise artan kanserle mücadele ediyor.
Hazal OcakTehlikelİ oyun
Tepenin ardından aktif işleyen bir termik santralın kül barajının bulunduğu Kokurdan Mahallesi’ne doğru yola çıkıyoruz. Mahallede sıralanmış az katlı evler bize bir köy havası verse de her sokak 2000’li yıllarda yapılan kül barajına çıkıyor. Çoğu evin manzarası yeşilin arasına meteor düşmüş gibi açılan koca deliğe bakıyor. Bölge sakinleri bir yıl önce baraja giden boruların çatladığından ve bir yıldır en ufak rüzgârda külün havaya karışarak göz gözü görmez hale getirdiğinden bahsediyor. Kül havuzunun çevresine “Yaklaşmak tehlikeli ve yasaktır” ve “Sivillerin girmesi yasaktır” yazılı tabelalar dikilmiş. Başka da bir önlem alınmamış. Havuzun bir tarafında çocuklar oyun oynuyor, diğer tarafında ise çobanlar koyun otlatıyor.
Zonguldak, dört termik santralın yarattığı kirlilik nedeniyle can çekişiyor. Dokuz termik santral projesi daha yolda. Santralların tümümün kurulu olduğu ilçe Çatalağzı’na ölüm çoktan gelmiş. Santralların birinin kül havuzu, Kokurdan Mahallesi’nin tam içinde. Bölge sakinleri kanserden yaşamını yitiren yakınlarının cenazesine gitmekten yılgın düşmüş. 61 yaşındaki İsmail Adıyaman’ın evi kül havuzu ‘manzaralı’. Adıyaman da eşi de kanserle mücadele ediyor. Kemoterapi sürecini henüz bitirmişler. “Termik santralların yoğunlaşmasıyla çıktı hastalıklarımız. Ondan önce yoktu” diyor.
‘Başkaları yanmasın’
Zonguldak’a girer girmez kömürle tanışıyoruz. Kömürün yolu bizi Çatalağzı’na götürüyor. İlçeye girer girmez ağır koku genzimizi yakıyor. Tabelanın arkasından peş peşe dört termik santral yükseliyor. Santrallar vadi gibi uzanan ilçenin tam ortasına kurulmuş. Çocuk parkları, evler, okulları santralların çevresinde yer alıyor. Termik santral olan bölgelerde hak ihlallerine ilişkin araştırma yapan Yeryüzü Derneği üyeleri, Eskişehir’den termik santralları görmek için bölgeye gelen doğa savunucuları ve bölge sakinleriyle birlikte ilk olarak Çatalağzı Belediye Başkanı Adnan Akgün’le buluşuyoruz. Akgün 2015 yılının aralık ayında Çatalağzı beldesinde yapımı planlanan yeni termik santral projesinin ÇED toplantısını kefen giyip tabuta girerek protesto etmişti. Bu eyleme ilişkin hakkında dava açılmak istenmiş ancak dosya iptal edilmiş. Akgün bize Çatalağzı ve termik santralları şöyle anlatıyor:
“Cumhuriyetin ilk termik santrallarından birisi Çatalağzı’na kurulmuş 1940’lı yıllarda. Babalarımız orada çalışmış. 2000’li yılların başında özel bir şirket önce ‘kömür çıkaracağım’ diye geldi. Sonra termik santrallar artmaya başladı. Şu anda Çatalağzı’nda 1,5, 2 kilometre mesafede 3 bin megabayt santral aktif olarak çalışmakta, Türkiye değil dünyanın hiçbir yerinde bu kadar yoğun olmaz. Bunların üzerine de hâlâ daha planlanıyor. Şu an yapılmak istenen termik santralların kavgasını veriyoruz. Biz yandık başkaları yanmasın.”
‘Denetim çok zayıf’
Termik santral yapılacak yerler için Çatalağzı’nın bir laboratuvar olduğunu anlatan Akgün şöyle devam ediyor: “Burada gerçeklerle yüzleşsinler. O bilimsel raporlar, ÇED süreci falan filan onların hepsi hikâye çünkü hiçbirine uyulmuyor, hiçbiri dedikleri gibi olmuyor, gerçekler Çatalağzı’nda. Termik santralları işletme sırasında ne gibi sorunların yaşandığını birebir görüyorsun. Bacalarda filtre yok. Kül havuzu var. Denetim mekanizması çok zayıf. Sıkıntı çok. Yerel yönetimler olarak denetleme yetkimiz yok. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda denetim mekanizması. Bu saatten sonra burada santral yapılmasın diye mücadelesini yapıyoruz.”
‘Kanser olduk’
Akgün’le sohbetimizin ardından termik santrallara hâkim bir tepeye çıkıyoruz. Dört santral durmadan çalışıyor. Yaydığı kara duman gökyüzüne yayılıyor.
Bölge sakinleri bizi görür görmez kanserden yaşamını yitirenlerin cenazesine gitmekten bıktıklarını söylüyor. Evi kül barajına bakan 61 yaşındaki İsmail Adıyaman son yılda kanser hastalığına yakalandığını belirterek “Geçen yıl kurban bayramında geldim buraya. İzmir’de şantiyede çalışıyordum. Burada birden 15 kilo verdim. Doktora çıktım. Eşimin akciğerlerinde de yara çıktı. İkimiz de kemoterapi gördük. Termik santralların yoğunlaşmasıyla çıktı hastalıklarımız. Ondan önce yoktu. Bir rüzgârda evden çıkamıyorum. Tozdan göz gözü görmüyor. Akşama kadar evdeyiz. Dışarıya çıkma şansımız yok. Biz artık termik santralı ne yapalım burada. Vatandaşın yarısı hasta. Hastaneye gidiyor. Her taraf bembeyaz. Ekip biçemiyoruz. Dalda erik çürüyor. Benim kızdan da parça alındı. Peş peşe olduk. Eşim Havva şu an üniversite hastanesinde yatıyor” diyor.
Rüzgâr çıkmasın diye..
Gürsel Adıyaman (45) ise “Yazın hafif bir rüzgârda evler içine girilmiyor. Rüzgâr olmasın diye dua ediyoruz” diyerek giriyor söze:
“Dışarı çıkamıyoruz. Toz duman oluyor her yer. Olan biz gariplere oluyor. Yanıyoruz. Gidenler gidiyor. Ben de kanser oldum. Ölümler arttı burada. Doktora gidiyoruz ilk önce ‘sigara içiyor musun’ diye soruyorlar. Bunlara niye çare bulmuyorlar. Bunu sorsunlar.”
Mahallede yaşayan Aydemir Akbaş (34) de şöyle konuşuyor: “Kanserden ölen tanıdıklarımızın cenazelerine gitmekten bıktık. Kendi dayımı, babamın dayısını, hep kanserden kaybettik. Burası patlama falan olan bir yer de değil, santralların etkisi olduğu kesin. Ağaçlarımız yok olmaya başladı. Santralın artısını görmedim. Elektriksiz yaşabilirim ama oksijensiz yaşayamam.”
‘Çocuklarımız iyileşmiyor’
Akbaş’ın eşi Yonca Akbaş (28) da balkona çamaşır dahi asamadıklarını ifade ederek “Çocukları sokağa salamıyoruz. Nefes almakta zorluk çekiyoruz. Çocuklarımız iyileşmiyor. Sürekli hastalar sürekli acillere götürüyoruz. Nefes darlığı çekiyorlar. Astım, bronşit arttı. Her toplantıda gidip karşı olduğumuzu da söylüyoruz ama bir şey değişmiyor” diyor.
Beynimizde şimşekler...
Mahallede gezintimizin ardından Eskişehir’den gelen bölge sakinleriyle konuşuyoruz: “Şimşekler çaktı beynimizde. Gider gitmez, çevreyle ilgili tüm dernekleri dolaşacağız. Ortak bir şeyler yapacağız. Bir tane işleyen santral var Eskişehir’de. Şimdi Alpu’da ikincisi düşünülüyor. Buraya gelmeden önce bu kadar zararı olduğunu bilmiyorduk. Karşımızda canlı canlı görmek daha etkili oldu.”
Dava süreci olumsuz
Son olarak Zonguldak TEMA temsilcisi Kutlu Günvar ve Belediye meclis üyesi Lale Karabaluk’a santrallara karşı açtıkları davaları soruyoruz: “Dava açmak için Zonguldak’ta duyuru yaptık ve aramızda küçük, büyük para toplayıp denkleştirdik. Ama maalesef TEMA’nın öncülüğünde açılan dava olumsuz sonuçlandı. Çevre Platformu olarak da davaya katıldık. Keşif ve analiz dahi bizce özenle yapılmadı.”
‘PSİKOLOJİMİZ BOZULDU’
Termik santrallara hâkim tepede 72 yaşındaki Hasan Çorak ile konuşuyoruz. Çorak termik santralda de bir dönem dalgıç olarak çalışmış. Santral yüzünden psikolojik tedaviye başladığını belirterek şöyle devam ediyor: “Havayı kirletiyor, ayrıca ses ve gürültüyü çekiyoruz. Bahçem var, artık ağaçların nasıl meyve verdiğini bilmiyoruz. Yiyemiyoruz. Bazen santralda arıza oluyor. Gürültü evimizin, yatağımızın içine kadar giriyor. Ben 3 aydır psikolojik tedavi görüyorum. Santral yüzünden uyuyamıyorum.”
Birinci bölüm: Doğanın çilesi... Suyuma, havama, toprağıma dokunma!
YARIN: KARABURUNLULARIN ÇEVRE MÜCADELESİ