"Zona hastalığı" herkeste görülebilir
Halk arasında “gece yanığı” olarak da bilenen zona hastalığının, çok küçük yaşlardan ileri yaşlara kadar herkeste görülebileceğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Pınar Yönter, "Zona hastalığı adlı bir virüsün deri ve sinir uçlarını tutması sonucu, deride kızarıklık ve içi su dolu kabarcıkların oluşumu ve yanma-batma ve ağrı ile karakterize olmaktadır” dedi.
DHAZona hastalığının bireyde yaş ilerledikçe daha çok görülme sebebinin zonanın daha önceden suçiçeği geçirmiş olan kişilerde ortaya çıkabileceğine dikkati çeken Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Pınar Yönter, Dr. Yönter, “Zona aslında suçiçeği virüsünün, vücutta sinir uçlarında sessiz beklemekte iken, herhangi bir uyaran ile tekrar aktive olması halidir. Bu aktivasyon genellikle bağışıklık sistemi üzerinde düşürücü etki yapan bir durumla (stres, ağır başka hastalık geçirmek gibi) ortaya çıkar. Tekrarlayan bu durum artık yaygın suçiçeği döküntüsü olarak değil, bölgesel tutulumu zona döküntüsü olarak görünür. Suçiçeği bazen belli belirsiz geçirildiğinden kişi suçiçeği geçirdiğini bilmeyebilir ya da hatırlamayabilir. Ancak tipik zona belirtileri gösteriyor ise o kişi suçiçeği geçirmiş olarak kabul edilebilir” diye konuştu.
ZONA HASTALIĞININ BELİRTİLERİ NELER?
Zona hastalığının hemen hemen her zaman vücudun belli bir alanında ve tek taraflı olarak ortaya çıktığını belirten Dr. Pınar Yönter, “Genellikle tek taraflı deride duyarlılık ve ağrı hissi, ilk ortaya çıkan belirtidir. Ağrı yanma, zonklama, batma, süreğen sızlama şeklinde olabilir. Bazen ateş ve halsizlik de bu duruma eşlik edebilir. Bu belirtiyi birkaç gün içinde o tarafta deri döküntüsü takip eder. Deri döküntüsü en sık olarak tutulan taraf deri alanında kızarık, sivilce benzeri, içi sulu, gruplaşmış küçük kabarcıklar şeklinde görülür. Lezyon (döküntü) sayısı az ya da çok olabilir. Çok olduğunda belli bir hat boyunca ya da kuşak şeklinde yayılma eğilimindedir. Sulu kabarcıklar bazen iltihaplanabilir. Günler geçtikçe de sulu ya da iltihaplı olan döküntü kabuklanmaya dönecektir. Tutulan bölgenin yakınındaki lenf bezleri şişebilir ve hassasiyet yapabilir” dedi.
“ZONA HASTALIĞI EN ÇOK BAŞ VE GÖVDEDE GÖRÜLÜR”
Ağrı ve acının her zaman deri döküntüsünden önce çıkmayacağını söyleyen Dermatoloji Uzmanı Öğr. Gör. Dr. Pınar Yönter sözlerine şöyle devam etti:
“Özellikle çocuk ve gençlerde şiddetli döküntüye rağmen ağrı hissedilmeden geçirme eğilimi varken, ileri yaşlarda deri döküntüsü az ya da belirsiz olmasına rağmen şiddetli ağrılar daha sık görülebilir. Ayrıca nadir bazı durumlarda sadece iç organların tutulup deride herhangi bir belirti gözlenmediği zaman sindirim sistemi bozukluğu ya da beyin tutulumu belirtileri gibi beklenmedik belirtiler görülebilir. Zona hastalığında ağrı ve hassasiyet B vitamini, bazı mineral ve Omega 3 eksikliklerinde ya da bağ dokusunun toksik yüklü ve asidik olduğu durumlarda daha fazla oluyor. Zona hastalığı en çok baş ve gövdede görülür ama vücudun başka her yerinde de olabilir. Ağız içi, genital bölge, göz ya da kulak bölgesinde çıkabilir. Kulak çınlaması, görme hasarı, yüz felci ve duyma kaybı belirtileri gösterebilir. Bu bölgelerde zona hastalığından şüphelenildiğinde en kısa zamanda doktora başvurulmalı ve gereken tedavi en kısa zamanda başlanmalıdır."
“ERKEN TEŞHİS VE TEDAVİ ÖNEMLİ”
Her türlü viral hastalıkta olduğu gibi, zona hastalığında da erken tedavi kalıcı hasar ya da kalıcı ağrıları önlemek için elzem olduğunun altını çizen Dr. Yönter, “Tanı tipik ağrı ve döküntünün uzman hekim tarafından görülmesi ile kolaylıkla konulur. Arada kalınan durumlarda uygun merkezlerde lezyondan alınan örneklerde Tzanck yayma mikroskobi testi bakılabilir. Bunun dışında pratikte kan tetkiki ya da görüntüleme yöntemleri ile bir testi yoktur. Ancak dermatolog (cilt doktoru) hekimler genellikle Tzanck testine de gerek kalmaksızın zona kliniğini tanımakta ve erken tedaviyi başlatabilmektedirler. Tutulan bölgeye göre göz, kulak burun boğaz ya da nöroloji doktoru da tedavi takip sürecine iştirak etmektedir” ifadelerini kullandı.
“ZONA GENELLİKLE 2-4 HAFTALIK SÜREÇTE İYİLEŞİR”
Dr. Yönter hastalığın erken teşhis edilerek bir an önce tedavi sürecine başlanmasının önemini hatırlatarak, “Zona genellikle 2-4 haftalık süreçte iyileşir. 24-48 saat gibi bir dönemde başlanan tedavi, yoğun ve kalıcı ağrıları ve nadiren de göz gibi önemli bir organda oluşabilecek hasarları önler. Hangi hastaya ne yoğunlukta bir tedavi gerektiğine dermatoloji hekiminiz karar verecektir. Kanser hastalığı ya da bağışıklık sistemini baskılayan başka hastalık ya da ilacı olan kişilerde zona daha ağır, yaygın ve hasarlı seyrettiğinden bu kişilerde farklı tedavi protokolleri uygulanır ve hastanede yatış ile izlem de gerekebilir. Zona hastalığı geçirmekte olan kişinin, daha önce suçiçeği geçirmediği bilinen kişilerle yakın temasta olmaması gerekir. Bu kişilere zona, ‘suçiçeği’ olarak bulaşabilir. Gebelikte bu özellikle önemlidir çünkü anne karnındaki bebekte, annenin gebe iken geçirdiği suçiçeği hasar yapabilir. Suçiçeği geçirmemiş gebelerin zona hastalığı olan kişi ile teması oldu ise en kısa zamanda jinekoloğu ile görüşmelidir” değerlendirmesinde bulundu.