Zizek: Kapitalizm demokrasi getirmez

'Ben bir deliyim, giysi satın almam. Çoraplarımı uçak yolculuklarından, tişörtlerimi de gittiğim festivallerden edindim. Üstümdeki pantolonu da bana acıyan akrabalarım aldı'

cumhuriyet.com.tr

Son dönemde karşımıza sıklıkla çıkan ünlü Marksist Sloven düşünür Slavoj Zizek’e ait bu sözler. Kıtalararası reklamcılık yarışması The CUP kapsamında düzenlenen İstanbul Yaratıcılık Zirvesi’nde “Olumsuz Düşünmenin Gücü” konulu bir konuşma yapan Zizek’i salondakiler kahkahalar içinde alkışlıyor.

Medyada Zizek için “Modern Çağın Sokrates’i”, “Kültürel Teorinin Elvis’i”, “Akademik Rock Yıldızı” gibi yakıştırmalar kullanılıyor. Gerçekten de salona doğru yürürken tüm kafalar bu özensiz ve sıradan giyimli adama çevriliyor ve kısa bir duraksamanın ardından insanlar kitaplarını imzalatma yarışına giriyorlar.

Sahnede yaptığı konuşmasında “günümüzün ideolojilerinden” ABD’nin eski Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin terörle savaş politikalarından, internet üzerinden çöpçatanlık yapan şirketlerin aslında görücü usulü evlenmeyi temsil ettiğinden, reklamlardan ve “kültürel kapitalizmin” zararlarından söz ediyor. Organik yiyecekler alarak kendini iyi hissetme ya da yoksul ülkelerdeki çocuklara yardım etmek amacıyla “sosyal dayanışmanın bir fincan kahvenin fiyatına eklendiği güya ahlaklı tüketimin” de ideolojiye para vermekten başka bir şey olmadığını savunuyor Zizek.

‘Ben saf bir komünist değilim’

Ben sorularımı Zizek’le yiyeceğimiz öğle yemeğine saklıyorum. Yemek masasına oturur oturmaz makine hızıyla aktarıyor düşüncelerini. Kafasında öyle şiddetli bir düşünce yağmuru var ki söylemese kelimeler onu boğacakmış gibi duruyor. Birkaç dakikalık süre içinde çocuklar ve küfür, pornografi, seks ve komünizm gibi konular gündeme geliyor. Sinirli el kol hareketleri heyecanlı olduğu izlenimi veriyor ya da bir gösteri objesi olmaktan memnun değil, söylemek zor.

Batılı ülkelerin kendi ekonomik refahı için dünyadaki temel özgürlükleri kurban ettikleri sorusuna şu yanıtı veriyor Zizek: “Kesinlikle. Bu benim kötümser olduğum bir konu. Ben saf bir komünist değilim ve Leninci partinin geleceğini söylemiyorum. Ne yazık ki mevcut ekonomik eğilimler demokrasiyi eşcinsel evlilikler vs. gibi kültürel meselelerin tartışıldığı boş bir törene çeviriyor.”

Küresel ekonomik krizin ardından gündeme gelen sorulardan biri de kapitalizmin ölüp ölmediği. Zizek’in buna net bir yanıtı var: “Hayır. Ne yazık ki durum daha da kötü. Marx’ın kapitalizmi son derece dinamik ve etkili bir sistem. Ancak yaklaşan bir dizi sorunun mevcut liberal demokratik kurumlar yapısı içinde çözülebileceğini sanmıyorum. Örneğin fikri mülkiyet doğası gereği neredeyse komünist bir özelliğe sahip. Ne kadar çok yayılırsa o kadar zenginleşir. Eğer bilgi üretimin merkezi olursa kapitalizmin başa çıkması gereken büyük sorunları var demektir.” Ancak kapitalizmin yerine ne konması gerektiğini bilmiyor Zizek. Ona göre 20. yüzyıl kapitalizmi ve eski devlet sistemi artık işlemiyor. ABD’de Wall Street protestolarına verdiği desteğe gelince: “Ben bu protestoları bir başlangıç yaptıkları, sahneyi düşünmeye açtıkları için destekledim. Ama asıl sorun sistem, ancak şimdiye kadar sistemi nasıl değiştirebileceğimiz konusunda bir fikir çıktı mı ortaya” diye soruyor.

‘Korkum yeni bir ayrımcılığın oluşması’

Kapitalizmin demokrasi getireceği tezi ise Zizek’e göre geçersiz: “Artık eski komünistlerin en iyi kapitalist yöneticiler oldukları tuhaf bir sisteme doğru gidiyoruz. Demokrasi ile kapitalizm arasındaki ölümsüz evliliğin kırıldığı bir zaman geliyor. Marx kapitalizmin evrensel demokratik özgürlüğü taşıyabileceğini düşündü. Benim korkum ise dünyada bazılarının medeni dünyadan dışlandığı yeni bir ayrımcılığın oluşması. Sanırım bugünün küresel kapitalizmi evrensel özgürlüğü giderek daha az taşıyabilir.”

Yemeğin sonunda Zizek’in düşünce fırtınasından çıkarak elini sıkmak için ayağa kalkıyorum. Bana “Sizden nefret ediyorum. Ama iyi anlamda” diyor. “Olumsuz düşünmenin gücü bu olsa gerek” diye geçiyor aklımdan.

‘Gazetecilerin 'terörist' oldukları için tutuklandıkları bahanesi sahe'

Zizek’in felsefe, Freud ve Lacan psikanalizleri, teoloji, film, opera ve radikal politikalar gibi çeşitli konular hakkında 50’den fazla kitabı var. 1990 yılında Yugoslavya’nın parçalanmasının ardından Slovenya’nın ilk demokratik seçimlerinde Cumhurbaşkanı adayı olan ve zaferi kıl payı kaçıran Zizek, kendisine yöneltilen ilgiden tedirgin ama şikâyetçi değil gibi.

Türkiye’deki siyasi durumdan özellikle de gazetecilerin tutuklanmasından söz açılıyor. Gazetecilerin “terörist” oldukları için tutuklanma bahanesini “sahte” olarak tanımlıyor ve temel özgürlüklerin mevcut hükümet tarafından ciddi bir biçimde sınırlandığı Macaristan’dan ve Avrupa’nın bu konudaki yetersizliğinden söz ediyor.

‘Mısır’daki devrimin sonucu iğrenç’

Mısır’daki devrimin sonucunu “iğrenç” olarak tanımlayan düşünür, “Mısır’da ordu ve Müslüman Kardeşler arasında gizli bir pakt olduğunu herkes biliyor. Müslüman Kardeşler ideolojik kontrole sahip olurken ordu da yolsuzluklarına devam edebilecek” diyor. Zizek’in korkulu rüyası ise bundan sonraki süreçte dünyada teknokratlarla kültürel muhafazakârlar arasında Mısır’daki gibi bir uzlaşı olma olasılığı. “Pek çok Batı ülkesinde yönetici siyasi sınıfının artık yönetme kabiliyeti olmadığını görürsünüz. ABD’de Cumhuriyetçi partinin tartışmalarına bir bakın. Fidel Castro kesinlikle haklı. Sanki ahmaklar konuşuyor. Biz gençken gizli bir elitin her şeyi kontrol ettiğini düşünürdük. Tanrım artık böyle bir şey yok!”.

‘Çin’e dikkat’

Giderek büyüyen ve iç güvenliği için ayırdığı savunma bütçesini iki katına çıkaran Çin’de önemli gelişmeler olabileceği yorumunda bulunan Zizek, Çin’deki komünist partinin Arap isyanları başlayınca paniğe kapıldığını ve askeri güçlerini hazırladığını dile getirdi. Zizek’e göre Çin’in kültür dünyasındaki hareketlenmeler izlenmeye değer. Zizek dünyanın içindeki bu belirsiz dönemde felsefe ve filozoflara her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğunu anımsatmadan edemiyor.