Zergele'de insan hakları ihlalleri

Devletin terör eylemlerine tepki olarak Kuzey Irak’ı bombaladığı gibi bir savunma, sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Kendi vatandaşlarını öldüren güvenlik güçlerine karşı cezasızlığı neredeyse bir devlet politikası haline getiren bir iktidardan, başka bir devletin vatandaşlarının öldürülmesiyle ilgili etkili bir soruşturma yapması beklenebilir mi?

Rıza Türmen

1 Ağustos günü meydana gelen hava saldırıları sonucunda, Kuzey Irak’taki Zergele köyünde 8 sivilin yaşamını yitirdiğini ve 20 sivilin de yaralandığını basından öğreniyoruz. HDP heyetinin bu konu ile ilgili Zergele’ye giderek hazırladığı rapor ile Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (İKBY) raporu, bu haberi doğruluyor. İKBY’nin raporu Dışişleri Bakanlığımıza da iletilmiş.

Zergele köyünde ölenlerin aileleri ile yaralılar ve malları zarar görenler, yaşam hakkının ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) Türkiye’ye karşı başvuru yapabilirler. Ancak böyle bir başvurunun, AİHM’nin davaya bakma yetkisi açısından doğurduğu bazı sorunlar bulunmakta.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf devletler ilke olarak kendi ülkelerindeki insan hakları ihlallerinden sorumlu. Ancak bunun istisnaları var. AİHM’nin Loizidou/Türkiye (ön itirazlar 1995) kararında belirttiği gibi, taraf devletlerin görevlilerinin, ülke dışında, insan haklarını ihlal eden fiilleri, bağlı oldukları devletin sorumluluğuna yol açar.

Bu sorumluluğun hangi durumlarda doğacağı konusunda AİHM bir duraksama döneminden geçti. Loizidou kararında, sözleşmeye taraf bir devletin, başka bir devletin ülkesindeki insan hakkı ihlallerinden sorumlu tutulabilmesi için, AİHM, o ülkede “etkili bir denetim” sağlaması koşulunu aradı. TSK’nin Kuzey Kıbrıs’taki varlığı nedeniyle bu koşulun gerçekleştiği sonucuna vardı.

Buna karşılık, Kosova savaşı sırasında NATO uçaklarının Belgrad radyo ve televizyon istayonunu bombalaması sonucunda ölenlerin ailelerinin açtığı davada, (Bankovic ve diğerleri/Belçika ve 16 NATO üyesi 2001), AİHM havadan bombalamayla “etkili denetim” koşulunun gerçekleşmediğini ileri sürerek davayı yetki bakımından reddetti. Ayrıca, bombalamanın AİHM bölgesi dışında (Sırbistan o tarihte sözleşmeye taraf değildi) olması bakımından da Loizidou davasından ayrıldığını belirtti.

 

Devlet sorumlu

Issa/Türkiye davası (2004), Kuzey Irak’a giren TSK’nin Iraklı sivilleri öldürdüğü iddiasıyla ilgili. Türkiye, söz konusu bölgede askeri harekât yapılmadığını ileri sürdü. AİHM, ölümlerin TSK ile bağlantılı olduğunun kanıtlanmadığı gerekçesiyle ihlal bulmadı. Ancak karar “etkili denetim” koşulunu zayıflatan önemli bir görüş içerir. Buna göre, sözleşmeye taraf bir devletin görevlilerinin, başka bir devletteki fiilleri nedeniyle, o devletteki kişilerin hak ve özgürlükleri ihlal ediliyorsa, bu ihlalden taraf devlet sorumludur. Bu sorumluluk, “bir devletin kendi ülkesinde yapmasına izin verilmeyen fiilleri başka bir devletin ülkesinde de yapamayacağı” ilkesinden kaynaklanmaktadır. Bu görüş, devletin başka bir devletin ülkesindeki insan hakları ihlallerinden sorumlu olmasını, “etkili denetim” ölçütü ile sınırlı tutmayıp bireyler üzerindeki yetki ve denetimi de kapsayacak şekilde genişletmekte.

AİHM bu konudaki belirsizliklere, Büyük Daire’nin Al-Skeini/ İngiltere davasında (2011) verdiği karar ile noktayı koydu. Al- Skeini davasının konusu, 2003 yılında Irak’ın işgali sırasında Basra bölgesinde İngiliz askerlerinin 6 Irak vatandaşının can kaybına yol açması.

 

Aynı biçimde

Al-Skeini kararıyla AİHM, Bankovic kararındaki Sözleşme içindeki ve dışındaki bölge ayrımından vazgeçti. Sözleşmeye taraf devletlerin, sözleşme içinde ve dışındaki bölgelerdeki insan hakkı ihlallerinden aynı biçimde sorumlu olduklarını kabul etti.

Al-Skeini kararıyla AİHM, devletlerin sadece kendi ülkelerindeki insan hakları ihlallerinden sorumlu olmaları ilkesine iki istisnasının bulunduğunu belirledi.

a. Başka bir devletin ülkesi üzerinde etkili bir denetim kurulması. Bunun en açık örneği bir devletin başka bir devletin ülkesini işgal etmesi. Bu durumda işgalci devlet işgal ettiği ülkedeki bütün insan hakkı ihlallerinden sorumlu olur.

b. Bir devletin başka bir devlete karşı kuvvet kullanması sonucu bireylerin hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesi. Bu durumda devletin sorumluluğu sadece o bireyin hak ve özgürlüğü ile sınırlı. Başka bir devletin bombalanması nedeniyle bazı kişilerin yaşam haklarının ihlal edilmesi buraya giriyor.

Zergele köylüleri AİHM’ye bir başvuru yaparlarsa, AİHM başvuruyu önce yetki yönünden inceleyecek. AİHM içtihadında yukarıda özetlenen gelişmeler ışığında yetkili olduğuna karar vermesi beklenir. Bundan sonra davanın esasını incelemesi ve yaşam hakkının (madde 2) ve mülkiyet hakkının (ek protokol 1 madde 1) ihlaline karar vermesi olasılığı yüksek.

 

Etkili soruşturma

Zergele köyünde sivillerin öldürüldüğü ve yaralandığı iddiası Türkiye bakımından başka bir yükümlülük doğuruyor: Söz konusu iddialara ilişkin etkili bir soruşturma yapma yükümlülüğü. Bu hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden, hem de uluslararası hukuktan doğan bir yükümlülük. Al-Skeini kararında AİHM, İngiltere’nin etkili bir soruşturma yapmaması nedeniyle yaşam hakkını ihlal ettiği sonucuna varmıştı.

Devletin terör eylemlerine tepki olarak Kuzey Irak’ı bombaladığı gibi bir savunma, sivillerin can kaybının ortaya çıkardığı ağır insan hakkı ihlalini ve bundan doğan sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Yaşam hakkı en temel insan hakkı. Bu hakkın ihlal edildiği iddiası varsa, devletin hiçbir mazeretin arkasına saklanmadan, etkili, tarafsız bir soruşturma yürütmesi gerekir.

Kendi vatandaşlarını öldüren güvenlik güçlerine karşı cezasızlığı neredeyse bir devlet politikası haline getiren bir iktidardan, başka bir devletin vatandaşlarının öldürülmesiyle ilgili etkili bir soruşturma yapılmasına olanak tanıması beklebilir mi?