‘Zeki Müren’e ‘paşam’ derken beni sokakta dövemezsin’
Oyuncu Seyhan Arman, bir trans kadının hikâyesini anlatan “Küründen Kabare”ye devam ediyor. Arman, toplumun trans bireyler konusunda ikiyüzlü olduğunu söylüyor. Arman “Bence Zeki Müren trans bir kadın. Bunu hakaret sandıkları için onu da erkek olarak düşünüyorlar” diyor.
Ceren ÇıplakOnu ilk kez LeMan’ın 25’inci yaş günü kutlamasında sunucu Matmazel Coco olarak görmüştüm. Abartılı, ışıltılı bir kıyafet, sarı saçlar, bol makyaj ile hem seyirciyi hem de sahneye çıkan sanatçıların klişe hallerini yerden yere vuruyordu. Matmazel Coco, sinema ve tiyatro oyuncusu Seyhan Arman. Şimdi bir trans kadının hikâyesini anlatan tek kişilik oyunu “Küründen Kabare” ile bu kez seyirciyi yerden yere vurmuyor, ama sarsıyor. Ağlayarak ve ağlatarak değil. Serpil karakterini en gerçek haliyle işleyerek. Çünkü bu kez bir trans hikâyesini, bir trans yazıp oynuyor.
Söyleşi için mekâna giren Seyhan Arman hemen rujunun fotoğraf çekimi için olduğunu ve normalde abartılı ruj kullanmadığını vurgulama ihtiyacı hissediyor. Sohbetimizden sonra anlıyorum ki o toplumun öğrettiği kimlikle mücadelesinin finaline gelmiş. Artık kendine de bir şey öğretmiyor, kendini yaşıyor dürüstçe.
Seyhan Arman, tiyatro aracılığıyla seyirciyi trans bireyle tanıştırıyor çünkü o insanların tanışarak dönüşeceğini, tanışarak önyargılarını kıracağına inanıyor.
Bu arada bir not: Bu oyunda trans bireyler için askıda bilet uygulaması var.
Benzerlikler...
- ‘Küründen Kabare’ ne demek?
Daha çok LGBTİ bireylerin kullandığı Romanca ile uydurmacanın birleşiminden oluşan bir dil. Kür, yalan demek, küründen de yalandan demek. Yalandan kabare anlamına geliyor.
- Neden yalandan?
Her şeyin bir balon, yalan olduğuna dair göndermeler var oyunda. Bu göndermelerin karşılığı da seyircide. Seyircinin de yaşanmışlıklarıyla çok alakalı.
- Yani topu biraz da seyirciye atıyorsunuz aslında...
Oyunun genelinde ortaya bir sürü taş koyuyorum ve onları seyircinin toplaması gerektiğini düşünüyorum.
- Serpil’in yaşadıklarını farklılıklar değil benzerlikler üzerinden anlattığınızı vurguluyorsunuz. Nedir bu benzerlikler?
Bugüne kadar trans birey temsili tiyatroda ya da sinemada hep dışardan gözle yapıldı. Farklılık üzerinden, o bizden farklıdır şeklinde yapıldı. Pozitif de olsa bu şekilde ayırımcılık yapan oyunları izledim.
Pozitif ayrımcılık da var
- Mesela pek çok kadın hikâyesini erkekler yazdı. O hikâyeleri yine erkekler çekti ve yönetti. Sektörün erkek egemen olması transların hikâyelerini nasıl etkiledi?
Erkeklerin yazdığı işler aslında çok karikatür oldu. Daha çok komedi malzemesi oldu. Kadınların yazdığı birkaç iş var onlar daha pozitif bir yerden baktı.
Dışarıdan biri, bir trans bireyi anlattığı zaman en iyi ihtimalle pozitif ayırımcılık yapıyor. Kadın ya da erkek kendi hikâyesiyle dalga geçebiliyor ama trans bireye gelince hassas, dramatik bir yapıyla anlatıyor. “Aman yanlış anlaşılmasın” diye bir enerji var. Bu oyunda böyle bir enerji yok. Serpil bir insan ve onun cinsiyeti önemli değil. Serpil büyük travmalar yaşasa da kendisiyle dalga geçebiliyor.
Öğretilmiş erkeklik
- Öğretilmiş erkeklikten sıyrılmak zor olmadı mı?
Zaten trans kadın, erkek olamıyor bence. Ben 37 yaşındayım. 38 yıldır transseksüelim, ana rahmine düştüğüm andan itibaren. Transseksüellik bir fiziksel değişimmiş gibi algılanıyor. Toplum, bilim, din böyle demiyor olabilir; hiç umrumda değil. Toplumun dayattığı sadece trans bireylere değil, “Sen erkeksin, böyle davranacaksın”, “Sen kadınsın böyle davranacaksın”, “Eşcinselsin böyle davranacaksın” diye hep dayatıyor.
Benim şöyle bir hikâyem var: 15 -16 yaşındayken kuzenimin sünnet düğününe gittim. Düğünde kendimce erkek gibi davranıyordum. Böyle ellerimi aça aça oynuyordum. Çünkü erkek dediğin öyle oynar! Düğünden sonra kaseti izlediğimde evet ellerini aça aça oynayan fiziksel olarak erkeğe benzeyen bir kadın vardı.
- Erkek rolü yaptınız...
Kesinlikle öyle. Çok becerebildiğimi de düşünmüyordum. Uzaydan bile belliydim aslında. Şu an mesela erkek rolünü daha iyi oynayabilirim. Ama bunu gerçekten 20’li yaşlarımda, o yaştan önceki zamanlarımda da becerdiğimi düşündüğüm halimle bile becerememişim. Bir kere tiyatroda güya bir erkek rolü oynamıştım. Korkunçtu gerçekten (gülüyor).
‘BENİ KABUL ETMEK Mİ?’
- Türkiye’nin trans bireylerin muhalefetine ihtiyacı var...
Kesinlikle var. Ama önce trans bireylere lütfetmemeyi öğrenmesi gerekiyor muhalefetin. Hâlâ “Ay canım benim ya, benim de trans arkadaşlarım var” noktasından çıkması gerekiyor. En ufak bir şeyde Bülent Ersoy’a “Bülent Bey” denildiği gibi bizimle aynı kafada olduğunu düşündüğümüz insanların da en ufak bir şeyde söylemi değişebiliyor. En olumlu düşünenizin bile kafasında kadın kılığına girmiş erkek var. Önce bu mantığı bırakmalı ve benim trans var oluşumu bilmelisiniz. Eskiden daha kabul ettirmeye çalışan bir Seyhan vardı ama artık o yok. Beni kabul etmek mi? Pardon ben seni bir kere kabul ediyorum. Öncelikle beni insan olduğum için değerlendirmen gerekiyor. Ama sen kendini seçilmiş zannedip “Ama canım ya ben de kabul ediyorum seni” gibi bir yere getiriyorsan burada büyük bir sorun var. Solcuların bize yaptıkları da ortada.
- Ne yaptı solcular?
3-5 yıl önce Hasta Tutsaklara Özgürlük diye bir platform vardı. O platformda bulunan arkadaşlarımız vardı. O platform bir metin hazırladı ve trans bireylerin imzacı olmasını istemediler. Tabii ki trans bireyler buna karşı çıkış gösterdi. Sonra Yürüyüş dergisi bizi hastalıklı, sapkın olarak değerlendirdi. En ufak bir şeyde bize yapıştıracakları etiket bu. Aslında kimse ne anlattığımızla çok ilgilenmiyor. Ne olduğumuzla çok ilgilenmiyor. Dünün ezilmişleri bugün bizi eziyor. O zaman bu solcular da ezecekler. Bugün seçildiğinde sen de aynısını yapacaksın demek ki. Diyarbakır 5 No’lu cezaevine sen de atacaksın demek ki.
- Toplum sahnedeki Zeki Müren ve Bülent Ersoy’u kabul edip alkışlanrken, sokaktakini neden ötekileştiriyor?
Bu ülke o kadar ikiyüzlü ki Zeki Müren’i paşa olarak görüp Bülent Ersoy’u ucube olarak görüyor. Ve bence Zeki Müren trans bir kadın. Travesti olmayı, transsseksüelliği aşağılayan bir yerden söylemiyorum. Zeki Müren makyaj yapan, kadın kıyafetleri giyen bir erkek. Bu fiziksel olarak travesti demek. Ama bunu hakaret olarak algıladıkları için onu da erkek olarak düşünüyorlar. Rol icabı yaptığını düşünüyorlar. Bu ikiyüzlülükten kurtulmamız gerekiyor. Zeki Müren’e “paşam” derken beni dövemezsin sokakta. Beni öldürmeye kalkamazsın.
'SIRA BİZE GELMEDİ'
- Günümüzde trans birey olmak gittikçe zor mu?
Mesela bugün hükümetten, iktidardan memnun olan trans bireyler de var. “Ay biz eskiye göre çok rahatız” diyorlar. Aslında bugün AKP, CHP fark etmiyor, hangisi iktidar olursa olsun biz bu gelişmişliği sahiden gösterecektik. Kolay değil, 15 -20 yıldan bahsediyoruz. Teknoloji gelişti. Hayat değişti, yaşantılarımız değişti. Tabii ki ileriye gideceğiz, tabii ki bizim onlarca metromuz olacak, köprümüz olacak. Tabii ki bazı şeyleri yapamayacaklar. Hortum Süleyman gibi ıslak hortumla tabii ki bizi dövemeyecekler. Bir tweet attığında dünya yerinden kalkıyor artık. Bu böyle böyle değişecek. En kötü olan hükümet de gelseydi fark etmeyecekti, biz ilerleyecektik.
Hükümetin bize şu anda dokunmadığını düşünenler var. Ben ise sıranın bize gelmediğini düşünüyorum. O kadar çok problem var ki, bizi zaten umursamıyorlar. Evet bize de sıra gelecek. Bir yanıyla da yok canım ya o kadar kolay değil diye düşünüyorum. Bugün bir sürü insana bir sürü şey yapılıyor. Bize de yapılabilir mi? Yapılır. Valla belli değil. Göreceğiz.
‘Kot pantolonu ters giyerdim’
- Trans kadınlar genellikle sarı saç, mini etek, file çorap, topuklu ayakkabıyı aynı anda kullanıyor. Çoğu trans bireyde bir kadın olma paniği var...
Öğretilmiş transseksülellik, öğretilmiş kadınlık veya öğretilmiş erkeklik gibi. Bizde öğretilen transseksüelliği alıyorsunuz. Bu berbat bir şey. Ben fiziksel olarak değişim yaşadıktan sonra erkek olmayı öğrendim aslında.
Saçıma belime kadar kaynak yaptırdım. Ben de öyle saçmasapan makyaj yaptım. Hem göğüs dekoltesi hem mini etek giydim. Öyle olmak zorundaymışım gibi... Çünkü bana öğretilen şey buydu. Eski jenerasyondan bahsediyorum. Bir süre sonra dedim ki: Ben makyaj yapmayı sevmiyorum, neden yapıyorum ki?
Yeni jenerasyon başka
- Peki kendinizden ödün vermek zorunda kaldınız mı? Ya da kendinden ödün vermek ne demek?
Bir kere olmadığın birini canlandırmak zorunda kalıyorsun. Hissetmediğin duyguları öyleymiş gibi hissetmeye çalışıyorsun. Bütün hayatın bir şekilde rol yapmakla geçiyor. Şu anda da sıfırdan bir yere girdiğin zaman bir trans birey için öncelikle bir enformasyon vermen gerekiyor kendinle ilgili. “Bir saniye benden korkma, ben böyleyim” diye anlatmak zorunda hissediyorsun. Kesinlikle ödün veriyorsun. Büyük ödünlerim olmadı. Sanırım asi bir ruh olmamla alakalı. Fakat yeni jenerasyon başka.
- Nasıl başka?
Bir defa Facebook’un içine doğdular. Cep telefonuna doğdular. Teknolojiye doğdular. Bizim için çok zordu. Ben bir ablaya bir şey sorabilmek ve sohbet edebilmek için Adana’dan Ankara’ya giderdim. Şimdi bana sosyal medyada günde en az beş mesaj geliyor, web sitemden ayrı. Benim 30 yaşımdan sonra öğrendiğim şeyleri bu çocuklar 15 yaşında biliyorlar. 15 yaşındaki bir çocuk bana mesaj yazıp “Abla ben transseksüelim. Babamın oğlunu bir psikiyatrist odasında kaybetmesini istemiyorum. Ne yapabilirim?” diye sordu. Ben 15 yaşında babamın yaşayacağı travmayı gerçekten düşünmüyordum. Bir kere en basitiyle bizim jenerasyonumuzda seks işçiliği yapma zorunluluğu vardı neredeyse. En iyi ihtimalle şarkıcı, modacı oluyordun. Ama şimdi öğretmen, doktor, eczacı, gazeteci bir sürü arkadaşımız var. Artık başka mesleklerde “Ben de varım” diyoruz ve bunun en büyük sebebi dayanışma, yan yana durabilmemiz. Okuyarak, daha vasıflı bir yerden geldikleri için, seks işçiliği yapmak zorunda olmadıklarını biliyorlar.
20 yaşımdan önceki hallerime bakıyorum. Korkunç! Kot pantolonu ters giyiyordum.
- Niye?
Sırf bir isyan aslında. Aynada baktığın kişiyle barıştığında o kot pantolonu ters giymek zorunda olmadığını biliyorsun.