Zana'dan çözüm önerisi

Diyarbakır bağımsız milletvekili Leyla Zana, Kürt sorununun 'Kürdistan coğrafyasında kürtlere idari ve siyasi statü verilerek çözülebileceğini' söyledi.

cumhuriyet.com.tr

Diyarbakır’da Kürt sorununun çözümüyle ilgili düzenlenen ’Ortak Akılla Birlik’ toplantısının sonucu, ’Ortak duruş deklerasyonu’ adıyla açıklandı.

Diyarbakır bağımsız milletvekili Leyla Zana tarafından Kürtçe olarak okunan deklerasyonda, "Bizler açısından Kürt ve Kürdistan sorunu, Kürdistan coğrafyasında Kürtlere idari-siyasi statü verilmeden çözülemez" denildi.

Radikal'in haberine göre, BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak ise, siyaset akademilerinde dinin istismar edilerek Zerdüşlüğün empoze edilmeye çalışıldığıyla ilgili iddialara değinirken, "Bu Emniyet’in konusu değildir. Halk neyi isterse ona inanır. Halk isterse Zerdüştlüğe inanır, isterse Alevi olur. İsterse Sünni olur. İsterse Hıristiyan olur" dedi.

Diyarbakır’da 9 Mart’ta Kürt sorunun çözülmesi için yapılan ve BDP, Demokratik Toplum Kongresi, Hak ve Özgürlükler Partisi, Katılımcı Demokrasi Partisi, Özgürlük ve Sosyalizm Partisi, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ile, milletvekilleri, yazar, dernek, odalardan 51 kişinin katıldığı ’Ortak Akılla Birlik’ toplantısında alınan kararlar Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nde açıklandı. BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, DTK Genel Başkanı ve Bağımsız Mardin milletvekili Ahmet Türk ile yardımcısı bağımsız Van milletvekili Aysel Tuğluk’un da katıldığı toplantıda deklerasyonu Leyla Zana Kürtçe okudu.


Kürtler'e Kürdistan'da idari ve siyasi statü verilmeli

Yaptıkları toplantıda Ortadoğu’da Kürtler’i bekleyen risk ve avantajlar, birlikte mücadelenin temel ilkeleri, yeni Anayasa, Kürtler ve ulusal konferans konularının ele alındığını ve toplantı sonunda ise ortak mutabakatla bu deklerasyonun hazırlandığını söyledi. Kürtler’in ulusal sorununun, halk olmaktan kaynaklı haklarını kullanamamasından kaynaklandığını öne süren Leyla Zana, şöyle dedi:

"Kürdistan coğrafyasında son 90 yıldır hakim olan bugünkü dahil tüm iktidarlar, Kürtler’i bir halk olarak görmemiş ve henüz görmemektedir. Bizler açısından Kürt ve Kürdistan sorunu, Kürdistan coğrafyasında Kürtlere idari-siyasi statü verilmeden çözülemez. Adalet, özgürlük, birlikte yaşam ve onurlu barış ancak bu talebin gerçekleşmesiyle mümkün olacaktır."


"Güney Kürdistan fırsatların ilk halkası"

Dünyadaki değişmeye paralel olarak Ortadoğu’da meydana gelen gelişmeler baskı altındaki halklar açısından önemli fırsatlar ortaya çıkardığını belirten Leyla Zana, şunları söyledi:

"Güney Kürdistan parçası bu fırsatlardan ilk halkayı oluşturmaktadır. Tarihin geriye döndürülemez akışı içinde seyreden gelişmeler, dikta rejimlerinin, baskı rejimlerinin ret ve inkar politikalarının artık sonuç doğurmayacağını göstermektedir. Nüfusu 40 milyonu aşan kadim bir halkın siyasal statüden yoksun yaşamayı zorla ve baskı yoluyla dayatmak günümüz dünyasında artık mümkün değildir. Unutulmamalıdır ki, Kürtler’in tüm siyasal hakları tanınmadan başta Kürtler’i baskı altında tutan devletler olmak üzere, Ortadoğu coğrafyasında kalıcı bir barış tesis edilemez. Özellikle yanı başımızdaki Suriye’de meydana gelen gelişmeler Kürtler bakımından yeni olanakları içermektedir. Katılımcılar olarak, Suriye’de yaşayan Kürt halkının söz konusu olanakları ulusal demokratik gelişme yönünde başarılı bir biçimde sonuçlandırmasını Güney Batı Kürdistan’daki Kürt politik güçlerin ortak hareket etmesine bağlı olduğunu belirtir, Güney Batı Kürdistanlı güçlerin birlik çabalarını destekler, onların özgürlüğünü kendi özgürlüğümüz, onların acısını kendi acımız olarak gördüğümüzü tüm dünyaya deklere ederiz."

Türkiye’nin Suriye ile ilgili politikalarını eleştiren Leyla Zana, geleneksel Türk dış politikasının Kürt karşıtı politikalarının bir devamı olarak AKP Hükümeti’nin Suriye Kürtleri’nin statüye kavuşmasını önleyici politika geliştirmesi halinde bunu Kürtler’e karşı düşmanlık olarak tanımladıklarını söyledi. Zana, şöyle devam etti:

"Kürdistan’da yaşayan tüm halklar görüş, inanç, siyaset ve şahsiyetler kadim Kürdistan halkının zenginliğidir. Farklı fikirlere sahip siyasi parti, grup, oluşum ve şahsiyetlerin varlığı birlik önünde engel değil, tam tersine çoğulcu demokratik toplumsal yapımızın gereği ve olmazsa olmazıdır. Bu çerçevede; Kürdistan coğrafyasında siyaset yapan her siyasi parti, grup, oluşum, inanç ve şahsiyet, biri birinin varlığını tanıdığını, biri birine yönelik kullanacağı dil karşılıklı tanıma, saygı ve yapıcı eleştiri temelinde olmalıdır. Kürt halkının özgürlük, eşitlik ve demokrasi davasına zarar verecek tarzda biri birini karalayan, halkın moral değerlerini kıran bir dil ve üslup kim tarafından kullanılırsa kullanılsın tasvip edilmeyecektir."


"Kürtler'in cezaevlerinde çürümesine razı değiliz"

Kürt halkının hiç bir evladının cezaevlerine çürümesine razı olmayacaklarını dile getiren Leyla Zana, şöyle dedi:

"Kürdistan’da siyasi nedenlerden dolayı cezaevinde bulunan Kürt halkının hiçbir evladının cezaevinde çürümesine razı olmadığımızı, olmayacağımızı, cezaevinde siyasi nedenlerle tek bir Kürt kaldığı müddetçe kendimizi özgür görmeyeceğimizi deklere ederiz. Bu kapsamda Kürtlere dönük baskı ve tutuklama politikalarına karşı olduğumuzu ve ortak tutum alacağımızı ifade etmek isteriz. Türkiye ve dünya kamuoyuna yüksek sesle ifade etmek isteriz ki, Kürt halkı eskisi gibi örgütsüz bir halk değildir. Kürtleri kendi aralarında çatıştırarak, zenginlik olan farklılıklarını kullanarak bölmeyi amaçlayan tüm çabalar beyhudedir. Gerek yurt içinde gerek yurt dışında Kürt siyasi partilerimiz, grup, oluşum ve şahsiyet diplomasi yürütürken birliğe hizmet edecek tarzda bir dil ve tutum içinde olmalıdır. En kısa zamanda siyasi partilerimizin, grup, oluşum ve inanç temsilcilerinden oluşacak bir heyet ulusal birlik ve ulusal birlik mekanizmalarını oluşturmak için çalışmaya başlayacaktır. Kürt halkının sevinçte, acıda ortaklığı aynı zamanda Kürt siyasetlerinin de sevinçte ve tasada ortaklığını gerektirmektedir. Birlik, teklik değildir. Ulusal ittifak farklı oluşum ve fikirlerin bir arada ortak paydalarda, ortak çaba göstermesidir. Bu minvalde yeni Anayasanın oluşum sürecinde ortak mücadele başlattığımızı ve 4 maddelik talebin Anayasaya işlenmesi için milyonlarca imza toplamayı hedeflediğimizi kamuoyuna duyururuz. Kürdistan’da adalet, özgürlük, statü ve onurlu barışa ulaşmak için Kürdistan Konferansı’nın olabilecek en kısa zamanda gerçekleştirilmesi amacıyla çabalarımız hızlanarak devam edecektir."

BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, toplantıdan sonra gazetecilerin, Emniyet’ten yapılan açıklamada Öcalan’ın avukatlarına verdiği talimatlar doğrultusunda siyaset akademilerinde örgüt ideolojisine yönelik dersler verildiği iddiasına ilişkin soruyu yanıtladı. Kışanak, ’sayın’ diye söz ettiği Abdullah Öcalan’ın, hükümete ’Kürt sorunun barışçıl yollarla çözümü’ için bir çağrı yaptığını öne sürerek, şöyle dedi:

"Hükümet de bu çağrıya uyarak iki yıl boyunca görüşmeler yaptı. Eğer Sayın Öcalan’ın söylediği felsefik, ideolojik ve teorik söylemlerine bir şekilde denk düşen herhangi bir faaliyeti suçlamak istiyorlarsa önce hükümeti sonra bizi suçlasınlar. Siyaset Akademisi bütün partilerin yürüttüğü bir faaliyettir. Siz yürütünce hak oluyor, BDP yürütünce suç oluyor. AKP’ninde siyaset akademileri var, onlar da aynı perspektifte kuruldu. O zaman onlarda aynı talimat üzerine kurulmuştur. Sayın Öcalan demokratik cumhuriyet ve barışçıl bir çözüm istiyor. Barış ve demokratik çözüm istemeyelim. En iyisi AKP’nin bu zihniyetinden kurtulalım. Öcalan’ın söylediği bütün çözüm önerileri her şey hayatta bir şekilde konulara dokunuyor. Bunu burayla ilişkilendirip kriminalize etmek mantığı ortaçağ zihniyetinin cadı avı zihniyetidir. Biz siyaset akademilerimizde partimizin yönetmeliğini hazırladığı Cumhuriyet başsavcılığına gönderdiği bir faaliyeti yürütüyoruz. Faaliyetler içinde demokratik cumhuriyet eğitimi, demokratik özerklik, Kürt sorunun çözümü ve Türkiye’nin yakın siyasetini konuşuyoruz. Diyarbakır’ın ortasında adı sanı belli tabelası belli bir yerde gizli bir faaliyet yürütülebilinir mi? bunun bir mantığı var mıdır?. Bunlar düşüncelerimizi ve bizi terörize etmek istiyorlar ve çalıştırmak istemiyorlar. Eğer bunlar suçsa artık kimse ağzına barışı almasın. Bunların tamamı Öcalan’ın yol haritasında ve görüşme notlarında var, o zaman bunların tamamını yasaklasınlar bizde kurtulalım."

Kışanak, BDP’nin siyaset akademilerinde dinin istismar edilerek Zerdüştlüğün benimsetilmeye çalışıldığıyla ilgili iddialarına da değinerek, "Bu Emniyet’in konusu değildir. Halk neye isterse ona inanır. Halk isterse Zerdüştlüğe inanır, isterse Alevi, isterse Sünni, isterse Hıristiyan olur. Bu Emniyet’in karar vereceği bir konu mudur? Bu kadar rezalet olamaz" dedi.