Zamanın ruhunu yakalamış bir film
Kahramanlarını çocuksu yetişkinlerle yaşını başını almış ergenlerin oluşturduğu Wes Anderson sinemasından çıkagelen kaçırılmayacak bir animasyon seyirlik: ‘Köpek Adası’.
Sungu Çapan4 yıl önce, yedinci filmi “Büyük Budapeşte Oteli”ni ayıla bayıla, zevkle seyrettiğimiz, Bağımsız Amerikan sinemasının en yaratıcı yönetmenlerinden Wes Anderson’a son Berlin Festivali’nde en iyi yönetmen ödülünü kazandıran yeni eseri “Isle of Dogs-Köpek Adası” bugün gösterime giriyor. Bütün Wes Anderson hayranı sinemaseverleri kuşkusuz yine mest edeceğini sandığım “Köpek Adası” stop motion tekniğiyle çekilmiş, Bill Murray, Jeff Goldblum, Edward Norton, Bryan Cranston, Bob Balaban, Greta Gerwig, Frances McDormand ve Yoko Ono gibi ünlülerin seslendirdiği, her karesi bir tablo özeni ve grafik zevkiyle oluşturulmuş, ayrıntı zenginliğiyle iz bırakan, içeriği biçemine cuk oturmuş, harika bir animasyon. 1998 yapımı ilk filmi “Rushmore”u izleyen “Tenenbaum Ailesi” (2001), “Suda Yaşam” (2004), “Darjeeling Limited” (2007), “Yaman Tilki” (2009), “Moonrise Kingdom” (2012) ve “Büyük Budapeşte Oteli” (2014) gibi kalabalık kadrolu, özgür ve kendine özgü filmlerini sığıştırdığı, şimdilik 20 yıllık, sıra dışı bir filmografiye sahip Wes Anderson’a, açılış filmi olduğu Berlin Festivali’nde en iyi yönetmen ödülünü kazandıran ve ufak çapta bir Japon davul konseriyle başlayan “Köpek Adası”, günümüzden 20 yıl sonrasında, Japon kenti Megasaki’de geçiyor. Kedilerin sevilip köpeklerin düşman bellendiği, zalim bir düzende, (tıpkı 1910’un İstanbul’unda kentteki bütün köpeklerin Hayırsız Ada’ya götürülüp bırakılarak açlığa mahkûm edildikleri o feci olayı anımsatırcasına), Megasaki’nin diktatör bozuntusu valisi Kobayaşi, taşıdıkları çeşitli hastalıklar nedeniyle salgınlara yol açacakları gerekçesiyle sahipli- sahipsiz tüm köpekleri dünyadan tecrit ederek kentin karşısındaki çöp adasına postalayıp sürgün edince valinin evlatlık edindiği, Atari adındaki öksüz-yetim bir genç de, sadık dostu ve koruyucusu olan köpeği Spots’u bulmak için çöp adasına uçuyor ve açlık susuzluk içinde hayatta kalma içgüdüsüyle (adeta Nazi toplama kampından farksız) adada yaşam mücadelesini sürdüren bir köpek çetesiyle de dayanışarak Spots’unun izini sürüyor. Alımlı dilber Nutmeg’le flört eden sokak köpeği, bıçkın Chief’in liderlik ettiği, Jupiter, Rex, King ve Duke gibi elemanlardan oluşan çete, Kobayaşi ordusunun üstlerine saldığı Drone köpeklerle ölümüne kapışmaktan da geri durmazlar..
“Yaman Tilki”den sonra Anderson’un ikinci animasyonu olan “Köpek Adası”, aşırı özenilmiş ayrıntıcılığı, parçalı anlatı yapısı ve simetrik kadrajlardan taşan, kalabalık oyuncu kadrosuyla Wes Anderson’a özgü masalsı bir görselliğin ürünü olarak birkaç kez görmelere layık, farklı bir animasyon. Bunca zamandır süregelmiş insan-köpek ilişkisi bağlamında, içerdiği faşizm tarihine göndermeleri ve ırkçılık, göçmen(lik) sorunsalı, dikta-baskı yönetimlerine direnme, vb. gibi günümüzün dünya gündemine ilişkin tüm çağrıştırdıklarıyla yönetmenin en politik okkalı filmi bu şaşırtıcı “Köpek Adası” şimdilik. Ele aldığı temalarla günümüzün gündemini yakalayan, göz alıcı bir ayrıntı çabasıyla, masalsı, naif bir yaklaşımın da itkisiyle, sığ bir didaktizm çukuruna düşmeksizin, ona özgü bir mizah öğesinin baştan sona ağır bastığı, son derece eğlencelikli, şenlikli, görkemli bir animasyon seyirlik ortaya koymuş “Bağımsızlar”ın genç ustası “Köpek Adası”nda. Gülmece eşliğinde baskı-şiddet sarmalını animasyon aracılığıyla tasvir etmeye girişen bu film, meraklısının her seyredilişinde yeni keşiflerde bulunacağı, ayrı keyifler alacağı, yeni anlamlar çıkaracağı, finalde bazı kolaycı çözümlere yönelse de sonuçta, beylik deyişle bu film, kaçırılmayacak, usta işi, çok zengin bir animasyon özetle.