Zahrad’dan ‘Bir Başka Bahar’
Çağdaş Ermeni şiirinin önde gelen ozanlarından Zahrad’ın bütün şiirleri dilimize çevrilerek tek bir kitapta toplandı. Zahrad ve şiirini, çevirmeni Ohannes Şaşkal ile konuştuk.
Turgay Fişekçi / Cumhuriyet Kitap EkiGüler
yüzlü, düşünce derinlikli…
-
Zahrad’ın toplu şiirlerine yazdığın “Hayatı ve Dili Yücelten Şair” başlıklı
sunu yazında ‘İstanbul Ermeni Şiiri’ olarak da anılan “Çağdaş Ermeni Şiiri”nden
söz ediyorsun. Öncelikle bu iki kavramı biraz açar mısın: ‘İstanbul Ermeni
Şiiri’ ve ‘Çağdaş Ermeni Şiiri’ dendiğinde neleri anlamalıyız?
“Ermeni Şiiri” Türkiye’de, İstanbul’da,1930’lu
yılların sonlarına doğru bir yeniden doğuş yaşayarak ve Türk şiirindeki
yenileşmeye koşut olarak aynı dönemlerde çağdaşlaşmaya başlıyor. 1942’de Türkçe
yazıp yayımladıkları “Balkıs” adlı şiir kitabından da tanıdığımız Garbis
Cancikyan ve şair arkadaşı Haygazun Kalustyan’ın öncülük ettikleri bu oluşum daha
öncesinde yaşanamıyor. Zira zengin ve görkemli Ermeni kültürü, edebiyatı ve şiiri,
1915’te ölüm yolculuğuna çıkartılan aydınlarından ve şairlerinden yoksun
kalınca, büyük bir kültürel şok ve kopukluk yaşıyor. Uzunca bir suskunluktan
sonra Ermeni kültürel hayatı, İstanbul merkezinde ve diasporada yeniden hayat
bulmak ve toparlanmak için kendine yollar arıyor. “Çağdaş Ermeni Şiiri”ne
“İstanbul Ermeni Şiiri” de denmesinin nedeni, bütün bir Anadolu Ermeni
kültürünün, dili, lehçeleri ve gelenekleriyle yok edilmesinde yatıyor. Gazeteci,
yazar, şair, öğretmen ve aydınlarıyla Anadolu şehirlerinde kültür ve kültürel
hayat neredeyse yok olduğunda, yani Anadolu damarı kökten kuruduğunda bütün
kültürel hayat İstanbul’da biçimlenmeye başlıyor.
KENDİNE
ÖZGÜ YENİ ŞİİR DİLİ
-
Zahrad’ın şiirlerini Türkçeye çevirmek için uzun yıllardır çaba harcıyorsun. Zahrad şiiriyle nasıl tanıştın. Zahrad’ı şair
olarak bu denli önemli kılan özellikler nelerdir?
Zahrad’ı geç
keşfettim. İlk iki kitabını, 1990 öncesinde, Sahaflar Çarşısı’nda, bir
rastlantı sonucu edindim. Şiirleri bir solukta okuduğumu ve çarpıldığımı
hatırlıyorum. Şiirlerin her biri ayrı güzellikteydi. Büyülenmiş, bambaşka
âlemlere sürüklenmiştim. Sade bir dil kullanmaya özen gösteren Zahrad’ın
şiirlerinde yaygın kullanılmayan kimi sözcükleri çözmeye çalışırken, karşı
konulamaz bir biçimde, “bunları neden çevirmiyorum?” demeye de başlamıştım.
Onu önemli ve
ayırıcı kılan özellikler, her iyi ve büyük şairde olduğu gibi, kalıpların
dışına çıkarak şiire getirdiği yenilikler, yeni yaratım yöntemleri, insanlara
kolayca nüfuz edebilen o kendine özgü yeni şiir diliydi; parıltılı zekâsı, ironik
tavrıydı; şiirlerinde eksik olmayan güler yüzlü anlatımdı, felsefi derinlikti… İnsanın
iç dünyasının labirentlerine girebilmişti; görmezden gelinmiş, horlanmış,
incinmiş ruh hâllerini, umutlarını, hayallerini dizelerine içtenlikle ve ustalıkla
taşıyabilmişti.
GARİP ETKİSİ
- Zahrad’ın Türk şiirindeki yenilikçi
akımlar ve Batı şiirinden eş zamanlı olarak etkilendiğini söylüyorsun. Bu
etkilenmeler Zahrad şiirini nereden nereye taşıdı?
Öğrencilik yıllarında kaleme aldığı ve
gün yüzüne çıkartmadığı, fakat arşivinde sakladığı klasik tarz şiirler,1939’dan
başlayıp 1948’e dek sürüyor. İlk şiiri 1943’te yayımlanıyor. Onun yenilikçi
tarzdaki şiirlerini ise1945’te görmeye başlıyoruz. Garip Şiiri, dönemdeşleri
gibi Zahrad’ı da etkiliyor. Bir yandan da, sanırım ya Tercüme dergisinde ya da
aslından okuyarak, özellikle Fransız şiirinden etkileniyor. Sonra kısa zamanda
kendi sesini bulmaya başlıyor zaten.
ÇEVİRİDE CAN YÜCEL’DEN EL ALDIM
- Şiir çevirme serüvenin nasıl
başladı?
Zahrad şiirlerini çevirmeye cüret
etmemin en belirgin nedeni, benim de şiir yazıyor olmamdı. Çevirdiklerim bir
kitap oluşturacak sayıya eriştiğinde, onları Can Yücel’e götürmeye karar verdim.
Zahrad’ın Kınalıada’dan yakın komşusuydu, arkadaşıydı, dahası Zahrad’ın o güzelim
“Yapracığı Gören Balık” ve “Ayrım” şiirlerini İngilizce çevirisinden Türkçeleştirmişti.
Çeviriler de muhteşemdi. Kuzguncuk’ta oturan ressam arkadaşım Artin Demirci’yi,
Can Yücel’den randevu alması için aradım. Kuzguncuk sahilindeki kafede
buluştuk. Can Yücel şiirleri okudu, kimi sözcükler ve dizeler için önerilerde bulundu.
Şiir çevirdiğime göre, bir nevi ehliyetimi sorgulama adına, şiir yazıp
yazmadığımı sordu, “yazdığımı, ama hiç yayımlatmadığımı” söyledim. Şiirlerimi
de görmek istediğini, çevirilerin düzeltilmiş hâlleriyle birlikte haftaya beklediğini
söyledi… Şiirlerimden biri Can Yücel’e ithaf edilmişti. Onları okuduktan sonra
“sen de şairmişsin, yahu” dedi, yazmayı sürdürmemi salık verdi. Gerçi, şiirden
vazgeçmemiştim ama, artık karikatür ön plandaydı. Nihayetinde, Zahrad çevirilerinin
son hâlini dosya olarak kendisine
getirmemi, Cevat Çapan üstada göndereceğini, kitabın “İyi Şeyler Yayıncılık”tan
çıkacağını söyledi. Adını da “Yağ Damlası” koydu. Dünyalar benim olmuştu,
habere Zahrad da çok sevinmişti. Çeviri serüvenim böyle başladı.
- Çevirinin zorlukları üstüne düşüncelerin
neler, Zahrad şiirinin dünyasını ve dil tadını Türkçeye ne denli
aktarabildiğini düşünüyorsun?
Şiir çevirmek,
belalı, müşkül bir uğraş! Hele de, “söz”ü, “kelam”ı kutsallık düzeyinde
görüyorsanız. Hint-Avrupa dil kümesinde yer alan Ermenicede bileşik sözcük ve
tanımlar fazlasıyla var; onların karşılığını bulmak kimi zaman zor oluyor.
Türkçenin de kendine özgü dilsel ve yapısal zorlukları var elbet. Bir sözcük ya
da dize için haftalar, aylar uğraştığım oluyor. Bazen takıldığım bir dizeyi, zihnimde,
istemsizce evirip çevirirken buluyorum kendimi.
Şiirin özgün
dünyasıyla ondaki dilsel tadı yansıtabilmek benim her daim birincil hedefim... Çevirinin
akıcı olması için sözcük seçimi ve sıralanışına özen gösteriyor, güçlü bir ses
ve ritm yakalamaya gayret ediyorum. Gönlümün rahat olduğu bir konu varsa, o da
şu: Zahrad çevirilerimde öne çıkan üslubun Cancikyan’ı çevirirken de tekrar etmesinden
endişe ediyordum; endişem yersizmiş, ne mutlu ki! Olsun Cancikyan, olsun Taniel
Varujan şiiri, Türkçe çeviriye, ayrı ayrı kendi özgün üsluplarıyla geldiler. Bu
beni son derece memnun etti.
- Zahrad şiirinin 20. yüzyıldaki
toplumsal hareketlerle nasıl bir ilişkisi oldu?
Zahrad bir eylem adamı değildi.
Bildiğim, her zaman dürüst ve namuslu bir aydın sorumluluğu ve bilinciyle
hareket etti. ”Işıltı” şiiri, “Sohbet” şiiri bunun en güzel örneklerindendir.
Özgürlükçü, eşitlikçiydi; oldum olası hayatı ve var olmayı savundu; öteki
olmanın derin acısı, içinde hep bir yara olarak kaldı. “Yağ”, “Ağlamak” ve nice
şiirinde bu, apaçık ya da üstü örtük biçimde görülebilir.
Bambaşka Bir Bahar / Zahrad / Çeviren: Ohannes Şaşkal / Aras Yayıncılık / 440 s. / Şubat 2020.