'Yüreğim yangın yeri'
Işıl Yücesoy’un single çalışmasının kapak fotoğrafında, geçen yıllara atıf olarak, 1979 yılında İzmir Fuarı’nda kuliste çekilen bir fotoğrafı ve aynı pozu verdiği günümüzden bir fotoğrafı kullanıldı.
Öznur Oğraş ÇolakEski kuşak, onu 1975’lerde çıkardığı 45’lik plağı “Çalamazsın Mutluluğu/Köye Geldi Bir Gelin” ile hatırlar belki ya da sinema filmleriyle. Bense 2004 yılında Çağan Irmak’ın dizisi “Çemberimde Gül Oya”da canlandırdığı Sema karakteriyle; replikleri, düzgün Türkçesi ve oyunculuğundaki ustalığıyla.
Hiç durmadan üreten bir sanatçı Işıl Yücesoy. Pandemi günlerinde de evini stüdyoya çevirmiş: 10 şarkıdan oluşan “Sezen Aksu Sokağı” isimli projenin açılış single’ı söz ve müziği Sezen Aksu’ya, düzenlemesi besteci ve piyanist Murat Aşkan’a ait olan “Kaybolan Yıllar” ile çıkıyor sevenlerinin karşısına.
ZOR GÜNLER...
Sanat ve sanatçılar için zor bir dönem olduğunun altını çizen sanatçı, “Müzisyen çocukların ellerinde aletleri, sokak sokak dolaşarak müzik yaptıklarını ve para topladıklarını gördüm. Yüreğimin bu kadar yandığını hatırlamıyorum. Devlet desteği ve çare üretmesiyle buna izin vermemeliydi” diyor.
Yücesoy ile şarkıları, oyunculuğu ve Türkiye’yi konuştuk.
- Babanızın da müzik öğretmeni olması sebebiyle belki de çocukluğunuzdan bu yana müzik hayatınızda hep olmuş. Neden konservatuvarda oyunculuk eğitimi almayı seçtiniz?
Devlet Tiyatrosu sanatçısı Muazzez Kurdoğlu halamdır. Liseyi bitirdikten sonra onun önerisi üzerine konservatuvar sınavlarına girdim. Kalabalık bir aileydik, dünya kadar yeğen, kuzen ama hiç ilgim olmamasına rağmen bir tek beni tiyatroya yönlendirdi. Neden ben diye sorduğumda “Senin bu meslekte başarılı olabileceğini sezinledim. Fiziksel donanımının dışında özverili olacağını biliyorum. Çok çalışkansın. Düş gücün fazla.”
Haklı olabilirdi. Hayat çizgimi bu rotada tutmaya karar verdim. Ama ne sınavlarımda, ne okul yıllarında beni karşısına alıp da bir tirat çalıştırdığını bilirim. Bir gün sitem ettiğimde “Yavrum, genlerimiz, elimiz kolumuz, duruşumuz çok benziyor. Seni çalıştırmam senin ister istemez beni rol model olarak seçmene neden olabilir. Bu da senin aleyhine olur” demişti. Düşününce hak verdim. Küslüğüm de bitti.
- Müzik ile aranıza çok uzun yıllar girmiş. Bunun sebebi neydi?
Ülke, 70’li yılların sonlarında her konuda darboğaza girmişti. Alıştığımız her şey alabora oluyordu. Bütün değerler, müzik zevki, bizi dinleyenlerin profili, sizden arz ettikleri şeylerle sizin sunmak istediğiniz arasında dağlar kadar fark oluşmaya başladı. Hele bir gece çalışan görevli, peçeteleri çiçek niyetine kafamdan boca edince vazgeçmeye karar verdim. Yaptığım işle ters düşmüştük. O yıldan sonra dost meclislerinde bile şarkı söylediğimi anımsamıyorum.
- Çemberimde Gül Oya’daki karakteriniz çok başarılıydı. Oyunculuk mu? Müzik mi?
Benim de çok severek, inanarak oynadığım ve emek verdiğim bir dizidir.
Hiçbir dalın birbirinden ayrılması mümkün değil. Hepsinde başarılarım, başarısızlıklarım var. İkisi de sözden hareket ediyor. İkisinin de alt metinleri yazılmazsa, anlatmak istediğin şeyin altı çizilmezse dinleyicine ya da izleyicine ulaşmak çok zor oluyor.
- Neden Sezen Aksu şarkıları?
Sezen Aksu, bu ülkede her yaştaki insana dokunmuş, sözleriyle ve müziği ile anı oluşturmuş bir sanatçı. Hangi repertuvarı yapsanız yolunuz onunla kesişir. Ben de seçtiğim 10 beste ve sözü bu yaşımın demlemesiyle yorumlamak istedim. Şarkılarda kendi yaşanmışlıklarımdan yola çıkarak sözlerle buluşmaya çalıştım.
- Projenin adı neden “Sezen Aksu Sokağı”?
İzmir’de bir sokağa adını vermişler. Hayal ettim. Bir sokak düşünün; evler apartmanlar. Her kapı Aksu’nun bir şarkısıyla size ev sahipliği yapıyor. Düşler, anılar sokağı gibi. Sokak ve evler Aksu’nun besteleriyle ve sözleriyle ve dokunduğunuz herkesin anısıyla yaşıyor...
UMUDU HİÇ YİTİRMEDEN...
- “Kaybolan Yıllar” mı? “Kazanılan Yıllar” mı?
Yaşanan hiçbir şeyin kaybedildiğine inanmıyorum. Hayatın her anı hatamız ve sevabımızla bizim seçtiğimiz anlar. Elbette kader de var; ama ben kaderin de bizim tarafımızdan yoğrulduğuna inanıyorum. Çünkü akıl da var. O yüzden umudumu hiç yitirmeden her kaybettiğim şeyin kazanç olarak dönmesi için uğraştım.
- Sezen Aksu şarkılarından seçimi neye göre yaptınız?
Şarkı sözlerinin benimle bağdaşması, duygularımı alabora etmesi yetti. Projeyi ortaya koyduğumuzda danışmanım Hakan Eren’in büyük yardımları oldu. Bu projede dikkat ettiğimiz; şarkıların altyapı çalışmalarında değişik müzik türlerini denememizdi. Her şarkının altında ayrı bir tür, ayrı bir müzik stili görülecektir. Bu konuda piyanist ve besteci dostum Murat Aşkan’a sonsuz teşekkür ediyorum.
KADIN CİNAYETLERİ, GÜVENSİZLİK VE UMUTSUZLUK...
- Türkiye’nin en büyük sorunu sizce nedir?
Kadın cinayetleri, kadınların yaşam alanlarının toplumumuzdaki darlığı, zorlu ekonomik koşullar, pandemi koşulları, liyakat sorunları, ülkece yaşadığımız çevre kaygıları, adalet sisteminin toplumda yarattığı güvensizlik duygusu, kutuplaşma. Bunlar insanımızı benim gözlemlediğim kadarıyla mutsuzluğa, umutsuzluğa ve çaresizliğe itiyor.
‘SANATI KISITLAYAN BAKIŞ, SANATI KÖRELTİR’
- Devletin sanat politikasını nasıl buluyorsunuz?
Sanat toplumun aynasıdır. Elbette devlet, sanatın ve sanatçının yanında olmalıdır. Ama kültür ve sanat kurumlarının bir destekçisi, paydaşı olurken sanata ve sanatçıya özgür alanlar bırakmalıdır. Sanat özgürce icra edildiğinde sanat olur. Sanatı kısıtlayan bakış açıları sanatı köreltir.
- Sanata ve sanatçıya yeteri kadar değer veriliyor mu?
Devletin sanata ve sanatçıya verdiği değer başka, toplumun sanata ve sanatçıya verdiği değer başka.
Pandemi döneminde binlerce sanat emekçisi işlerinden oldu. Sanatın her kolu durma noktasına geldi. Biz tiyatrocular birleştik, 100 oyuncu 100 şiiri seslendirdi. Ama köklü çözüm getirmeyen çabalar problemi aşmaya yetmez. Çare üretmek, kanayan yaraya tampon yapmak bana göre değer vermektir.
Bir Yıldız Kenter Tiyatrosu’nu düşünün. O tiyatroyu yaşatabilmek için ne acılar çekilmiş. Şartlar ne olursa olsun o binanın, o emeğin miras gibi saklanması gerekirdi. Orada bir tiyatro tarihi yatıyor. Buna da izin verilmedi.
Toplumun sanata ve sanatçıya verdiği değere gelince. Ben halktan çok şükür ki sevgiden, saygıdan ve takdirden başka bir şey görmedim. Alkışları benim en büyük mesleki mutluluğum ve onurumdur.