Yunuslara özgürlük

Yazar Buket Uzuner’in sözcülüğünü yaptığı ve yunus parklarının kapatılmasını talep eden geniş katılımlı kampanyanın öncelikli hedefi Bodrum’daki yunus parkının kapatılması. Uzuner, “Onlar 15 milyon yıldır burada, biz ise sadece 200 bin yıldır” diyor.

Emrah Kolukısa

Buket Uzuner'in kitaplarını okuyanlar bilirle aslında, usta yazar tam bir doğa aşığı, hayvan dostu ve çevre gönüllüsüdür. Bir süredir farklı çevre kuruluşları ile birlikte çalışmalar yürüten Uzuner şu sıralar Bodrum Belediye Başkanı'nın kapısını aşındırıyor; amacı Bodrum'da faaliyet gösteren Yunus parkının kapatılması. bakın neler söylüyor Uzuner bu konuda...


* Sizin Yunus parkları ile ilgili çalışmalarınız, kampanyalarınız bir süredir biliniyor ama bilmeyenler, duymayanlar da vardır muhakkak, ne zaman başladınız çalışmalara ve bu kampanyaları tetikleyen ne oldu sizin için?
Biliyorsunuz hepimiz karıştırıyoruz ama yunuslar balık değiller. Yunuslar çok zeki deniz memelileri ve yaklaşık 15 milyon yıldır bu gezegende yaşıyorlar. Biz Sapiens denen insanlarsa sadece 200bin yıl kadardır buradayız. Dünyanın yaşı da 4,5 milyar yıl. Bunları şunun için söylüyorum. Marmara Denizi’nde ailecek yüzen o şişe-burunlu yunuslar biz buralarda yokken de vardılar. Şimdi tutmuş, yunusları, başka deniz memelilerini akvaryumlarda, yunus parklarında cezayla, dayakla, uyuşturucu ilaçla esir ediyor ve para karşılığında başkalarını eğlendiriyor, üzerlerinden para kazanıyoruz. Bunlar, insanın insanlığımdan utandığı işler! Sadece yunuslar değil, yaban hayatına ait aslanlara, fillere, develere, ayılara falan sirklerde, hayvanat bahçelerinde cansız mal gibi davranıyor, esir ediyoruz. Oysa bizim eski kültürümüzde canlılar İnsan, tabiatın sadece bir parçası olduğunu unuttuğundan beri şöyle 5bin yıldır efendilik taslıyor, kendi türümüz dâhil bunun sonucudur. 

“Bunlar eskiden de vardı, şimdi mi gündem oldu, başka derdiniz yok mu?” diye konuyu küçümseyenler çok sayıda var. Şimdi ve burada bir yanlışı düzeltmek, canlıların acı çekmesi için mücadele etmenin neresi kötü? Asıl kötülük, olayları sadece seyredip, haksızlık ve kötülük için kılını kıpırdatmaktır. Biz yunuslar için, siz de atlar, siz de çocuklar, siz de ağaçlar, siz de kadınlar öldürülmesin diye yapılan mücadelelere destek olun! Zaten canlı hakları ve özgürlükleri için mücadele bir bütündür, yunuslar da bunun bir parçasıdır.
Biz insanlar hayvanların, ağaçların, börtü böceğin de canlı olduğunu yeniden hatırlamaya başladığımızdan beri, onlara ettiğimiz zulüm konusunda bir çeşit uyanış yaşanmaya başladı. Ben de 15 yıl önce tabiatla insanın bozulan ilişkisini merkeze alan bir “Tabiat Dörtlemesi” yazmaya başladım. Dizinin ilk romanı “SU” için hayvan sembolü özellikle bir İstanbullu olarak hayran olduğum yunusu seçtim. Tabii roman yazarken araştırma yapıyorsunuz, yunusların bilinmeyen yönlerini keşfederken, sesle yön bulan gelişmiş radar gibi çalışan beyinlerinin o yunus parklarında nasıl acı çekerek öldüklerini Türkiye’nin ilk yunus –deniz memelileri uzmanı- veteriner hekimi Dr. Erdem Danyer’den öğrendim. Beni saatlerce karşılık beklemeden çalıştırdı, var olsun! Yunusların otizmli çocukları tedavi ettiğine dair söylentinin bir palavra olduğu, buna dair hiçbir bilimsel, tıbbî bir dayanak olmadığı aksine havuzlarda yunuslarla yüzdürülen çocukların bulaşıcı hastalık ve aslında vahşi bir hayvan olan yunusun saldırı tehlikesine maruz kalma riski taşıdıklarını öğrendim.
Roman yayımlandıktan sonra bana sosyal medyadan yazan okurlar arasında yunus bilinci artmaya başladığını fark ettim. Change.org başkanı, Good4Trust kurucusu, Tema ve Greenpeace Türkiye eski başkanı dostum Dr. Uygar Özesmi’nin önerisiyle bu kampanyaya katıldım. O sırada dünyanın en büyük kampanya platformlarından Change.org sitesi, “Yunuslara Özgürlük” platformu, Kaş hayvan hakları dernekleri ve çevre sorunları için mücadele eden duyarlı gruplarla beraber Kaş Yunus Parkı'nın tamamen kapatılmasını ve bir daha açılmamasını talep ettik.
Kampanyaya hayvan severlerin ilgisi büyük oldu. Çünkü insanlar artık yunusun sadece bir yunus olmadığını, yunus parklarının esaret altındaki hayvanları temsil ettiğinin bilincindeler. Bence yunus parklarının kapanmasını isteyenler aslında “Biz insanlar haddimizi aşıyoruz, yeter artık, başka canlılara zulme son verelim!” diyoruz. Kaş Belediyesi bizi kabul etti, dinledi ve 2012’de Kaş Yunus Parkı kapatıldı.

* Talepleriniz neler peki, Bodrum Belediye Başkanı'na götürdüğünüz imzaların ve kampanyanın nihai hedefi ne olacak?
Hindistan yunus parklarını kapattı ve yunuslara “kişi” ünvanı verdi. Böylece yunusa zarar veren insana zarar vermiş gibi ceza alacak. Birleşmiş Milletler’e bu konuda tüm dünyadaki yunuslara kişi ünvanı verilmesi konusunda talrepte bulunan Amerikalı bağımsız yunus dernekleri var. Oysa kadim Kamlık (Şamanlık) geleneğimiz zaten geyikten kartala, karıncadan ağaca, tüm canlıları kişi olarak kabul ediyor. Biz tabii bu güzel gelenekleri çoktan unutmuşuz, ya da unutturulmuşuz.

Benim ve kampanyama destek veren 80.000’in üzerinde insanın talebi çok net: Bodrum Dolphin Park’ın bir an önce kapatılmasını, orada esaret altında olan ve çalıştırılan tüm canların koruma altına alınmasını talep ediyoruz. Belediyenin yunus parkları konusunda bir karar almasını ve bir daha Bodrum’da böyle bir vahşete izin vermemesini istiyoruz. Böylece, başta TBMM çevre komisyonu ve hayvan hakları izleme komisyonu olmak üzere yetkili tüm mercilere örnek olacağını biliyoruz. Daha da önemlisi, Türk Ceza Kanunu’nda hayvanları mal sayan maddenin değişmesi vicdanlı her vatandaş gibi bizlerin de talebi, hayali ve amacıdır. Hayvanların, ağaçların, suyun, toprağın da bir etiği vardır. Çünkü namus, ahlak, etik: insan dâhil tüm diğer canlılara nasıl davrandığımızla ilgili bir vicdan ve hukuk konusudur.

'BAŞKAN BİZİMLE GÖRÜŞMÜYORDU'

*Bodrum'un bir önceki belediye başkanı size randevu vermiş ama görüşme yapılamamıştı... Ne olmuştu, anlatır mısınız?

Kaş’tan sonra ikinci durağımız Bodrum Yunus Parkı’ydı. 2014’de sıcak bir yaz günü zamanın Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon’dan randevu alarak imzaları götürdük. Ancak Başkan Kocadon randevu vermesine rağmen bizimle görüşmedi. Bodrum Belediyesi’nin önünde desteğe gelen yüzlerce Bodrumluyla, biz İstanbul’dan gelenler saatlerce bekledik. Aniden hastalandığı söylenen başkanın aynı gün sosyal medya hesabında çiftlik ziyaretinde olduğunu bizzat kendisi fotoğrafladı. Başkanın bu tavrının kendine göre nedenleri vardır muhakkak. Ancak ne partisi, ne de kendisi çok ısrar etmemize rağmen bize henüz tek bir açıklama yapmadı.

* Dünyada da bu konuda ciddi bir tepki var aslında değil mi?

Dünyada hayvanlara zorla yaptırılan gösteri ve eziyetlere karşı bir bilinçli uyanış var. İnsanlar artık hayvanlı gösterilere gitmek, aldığı bir biletle esarete ortak olmak istemiyor. Sirkler hayvan içermeyen gösteriler çıkartıyor, yunus parklarının kapatılması için insanlar bir araya geliyor. Sosyal medyada sadece insanlığa ait olan okyanusları ve okyanuslarda yaşayan canlıları, hayvanları ve doğayı korumak için mücadele eden ve yüzbinlerle desteklenen pek çok grup-aktivist var. Bunlar eskinin Şamanları aslında! Dünyaca tanınmış oyuncu, sanatçı ve yazarlar bu konularda öncülük ediyor.
Ülkemizde faytona koşulan atlar için yükselen ses sayesinde bazı belediyeler harekete geçti ve faytonlar kaldırıldı. Bir benzerini de, süreç uzun olsa da yunus parkları için yaşayacağımızı umuyorum. Önce Kaş, şimdi Bodrum derken ülkemizde tek bir yunus parkı kalmayana kadar devam etmeye kararlıyız. Bu yolda en büyük kazanım, insanların bilinçlenmesi ve suça ortak olmak istememeleri.


* Sizin edebiyatınızda çevre ve doğa duyarlığı her zaman öne çıkan temalardan. Sanatın, edebiyatın dünyayı değiştirme, dönüştürme potansiyeline inandığınızı düşünüyorum, değil mi?

Çok haklısınız. Ben çocukluğumdan beri çevremde daha sonra seyahatlerimde dünyanın bütün kıtalarında insanların en iyi ve en çok hikâyeden öğrenip, ders, kıssa aldıklarını gördüm. Zaten bütün büyük anlatılar ve hatta kutsal metinler de derdini ve fikrini hikâye ederek anlatır. Sinema, resim, müzik, dans gibi çok önemli sanatların hepsi bence edebiyatın yani hikâyenin farklı duyu ve duygularla dışa vurumlarıdır. İnsanlara vicdanları olduğunu hatırlatmak ve iklim değişikliğinden, aşırı tüketime, kibir ve hırsa kadar kötülük kadar, karşılıksız iyilik ve sevginin şifa etkisini ancak sanatlarla, yani hikâye ederek hatırlatabiliriz. Ben kendim de sanatla, edebiyatla yani hikâye yoluyla daha iyi anlayan bir Sapiens’im tabii.

DEFNE KAMAN DİZİ OLABİLİR

* Şu sıralar hem bir İstanbul belgeselinde yer alıyorsunuz, hem de Tabiat Dörtlemesi”nin dördüncü romanı “Ateş”i yazıyorsunuz. Yakın gelecekte neler bekliyor okurlarınızı, takipçilerinizi?

“Ateş” romanı Mardin’de geçiyor. Dizinin başkarakteri olan kadın gazeteci Defne Kaman ve Eczacı-otacı anneannesi Umay Nine’nin peşinden ben de Mardin’e gidiyor ve o muhteşem şehri daha iyi tanımaya, öğrenmeye ve araştırmaya çalışıyorum. “Defne Kaman’ın Maceraları”nın bir Netflix dizisi olma olasılığı var, onun çalışmaları da devam ediyor. Kesinleştiğinde detayları sevenleriyle paylaşacağım.