Yüksekova'dan geriye kalan

Sokağa çıkma yasağının 78 gün sonra kaldırıldığı Yüksekova’da yanmış ve yıkılmış evler, duvarlarda hakaret ve küfür dolu yazılar karşılıyor bizi. Saatler süren ve çileye dönen yolculuğun ardından ilçeye ulaşanlar gördükleri manzara karşısında dehşete düşüyor.

Mahmut Oral

 Yüksekovalı Ferhat Düşünmez , “Bunun adı düşmanlıktır ve bu bir katliamdır. Burası sözün bittiği yer.  8 yaşındaki kızımın bir gitarı vardı, onun gitarıyla birlikte hayallerini kırdılar. Bunun hesabını kim bana verecek? Karımın okuduğu Kuran açıktı.Evlilik cüzdanım bile yanmış. Fotoğraflarım yok, geçmişim yok.” diyor.   Evlerinde güvenlik güçlerinin kaldığını söyleyen Güzel Akal, güvenlik güçlerinin yattığını iddia ettiği yatakları göstererek,  “Evimde bize hakaret ettiler. Evimiz pislettiler bizi kirlettiler” diyor. 

Mahmut Oral'ın objektifinden Yüksekova - FOTO GALERİ

Aklımızda tek bir soru “Bunca yıkım onarılabilir belki, asıl yüreklerdi yıkım nasıl onarılacak?” Yıkımın en çok olduğu Cumhuriyet Mahallesi’ne ulaştığımızda  yakılmış ve yıkılmış evler, yol boyunca molozlar, patlatılmış pencereler, ortaya saçılmış elektrik telleriyle karşılaşıyoruz. Sanki savaş filmlerinden bir kare gibi. Tek tük rastladığımız insanlar evlerine bakıp kara kara düşünüyorlar.  10 kardeşiyle birlikte aynı apartmanda yaşayan Ferhat Düşünmez, yasatandan önce evlerinden ayrıldıklarını geri döndüklerinde dehşet verici bu manzarayla karşılaştıklarını anlatıyor.  Binanı her yerinde duman izleri var, içerideki kesif yanık kokusundan dolayı içeri girmek ise imkansız.  İçeride birkaç kadın artakalan eşyalarını bulmat için çabalıyor ama nafile. Bunun adı düşmanlıktır Ferhat Düşünmez çok öfkeli. Bunun bir vahşet olduğunu söylüyor. Yüksekova’ya geri döndüğünde böyle bir tabloyla karşılaşabileceğini düşündüğünü ama vahşetin bu kadar olmayacağını tahmin ettiğini ifade ediyor. Düşünmez, “Bunun adı düşmanlıktır ve bu bir katliamdır. Burası sözün bittiği yer. Belki diyebilirler ki biz yakmadık. Burada örgüt mensupları vardı onlar yaktı ama bu evin öünde daha önce tanklar bekliyordu ve o anda da burada PKK’liler yoktu. Dolayısıyla da bu evi yakıp, evi kullanarak eşyalarımızı zarar verenler kesinlikle güvenlik güçleriydi” dedi. Fotoğraflarım yok geçmişim yok bunun hesabını kim verecek “8 yaşındaki kızımın bir gitarı vardı, onun gitarıyla birlikte hayallerini kırdılar” diyen Düşünmez, sözlerini şöyle sürdürüyor: “ Bunun hesabını kim bana verecek? Ben o evden çıkarken fotoğraflarımı, anılarımı alamadım. Karımın okuduğu Kuran açıktı. Geldim gördüm ki Kuran da yok, kalorifer petekleri de, diğer eşyaları da. Nasıl bir ilaç atıp yakmışlarsa her şey yok olmuş. Evlilik cüzdanım bile yanmış. Fotoğraflarım yok, geçmişim yok.” Düşünmez’in evin önünde tank duruyor iddiasını destekleyen işaretler de var çünkü çok büyük tekerlekli, ağır tonajlı araçlar bahçeye girmiş. Belli ki uzun süre de beklemişler, çünkü tekerlek izleri de oldukça derin. Ve etrafta MKE damgalı pek çok mühimmat kalıntısı var. “Siz utanmayın devlet sizden utansın” Az ileride birkaç kadınla birlikte evine daha doğrusu evinden geri kalanlara bakmaya gelen Ertan Bellier ile karşılaşıyoruz.  Kadınlar bizi görünce utanıyorlar ancak Ertan Bellier onları uyarıyor. “Bu sizin utancınız değil. Siz neden utanıyorsunuz? Bunu yapan devletti. Devlet sizden utansın” diyor. Bellier, evinde hiçbir eşyanın artık kullanılamayacağını, 18 dairelik bu 2 apartmanda kalan bütün akrabalarının da bundan böyle bir daha gelemeyeceğini söylüyor. Çünkü evleri çok ağır hasarlı.  “Evimiz pislettiler bizi kirlettiler” Biraz daha ileri gittiğimizde Güzel Akal ile karşılaşıyoruz. Eşini uzun yıllar önce yitirmiş Güzel Hanım. Çocuklarıyla birlikte bu evde yaşıyormuş. Çocukları kimi zaman İstanbul’da inşaat malzemesi ticareti yapmak için gidip kimi zaman da Yüksekova’ya geri dönüyormuş. Varsıl bir aile oldukları belli. Evlerinde güvenlik güçler i“konaklamış”. Her tarafta güvenlik güçlerinin yediği yiyeceklerin, konservelerin, balların, tereyağlarının kalıntıları var. Buzdolabına konan yiyecekler belli ki elektriksizlik nedeniyle bir süre sonra çürümüş.Çok yoğun bir koku var. O yüzden kadın, buzdolabını açtığı gibi kapatıyor. Güzel Hanım çok öfkeli. “Pasaportumu almışlar, ortada yok” diyor. Pasaportunu 10 yıl önce hacca gitmek için çıkartmış. Hac deyince aklına geliyor, hac elbiselerini de bulamıyormuş. Bir de bu elbiselerin içine sakladığı 6 bin 500 doları yok. “Evimde bize hakaret ettiler” diyor güvenlik güçlerinin yattığını iddia ettiği yatakları göstererek. Yanmış odaların içinde gezinirken “Evimi pislettiler, bizi kirlettiler. Yemek yapmışlar, burada yatmışlar” diyor. Duvarlardaki nefret... Sokaklar biraz daha kalabalık hale gelmeye başlıyor.Onlarla konuşunca da aynı şeyi tekrar ediyorlar. Hepsi çok öfkeli, hepsi çok tepkili. Yıkıntılarla ilgili olarak dava açacaklarını söylüyorlar. Sokakta çok sayıda çocuk oyuncağı var; bisiklet, araba, bebek... Ve tabii sokağa çıkma yasağı uygulanan birçok ilçede olduğu gibi ırkçı duvar yazıları görüyoruz. “Etekliler biz buradayız”, “Apo p...”, “Apo’nun annesi k.... , Yüksekova genelevi”,  bir evin duvarında  “Aşk Yüksekova’da yaşanıyor güzelim BÖH-PÖH”. Roboski’ye gitmek için ayrılırken aklımızda tek bir soru “Bunca yıkım onarılabilir belki, asıl yüreklerdi yıkım nasıl onarılacak?” YÜKSEKOVA