Yüksekova diken üstünde

Yüksekova diken üstünde. Halk güvenlik güçlerinin halkı kışkırttığını söylüyor.

Mahmut Oral/Cumhuriyet

Hakkari’nin Yüksekova ilçesindeki gerginlik, geçen yıl çatışmalarda öldürülen PKK’liler için yapılan mezarlığın güvenlik güçleri tarafından tahrip edilmesiyle başladı. 6-7 Aralık’ta ilçede yaşanan çatışmalarda Mehmet Reşit İşbilir yeğeni Veysel İşbilir ve Bemal Tokçu öldü. Sık sık polis ve göstericilerin karşı karşıya geldiği ilçede 26 Ekim’de 3 askerin yüzleri maskeli kişilerce sokak ortasında başlarından vurularak şehit edilmesinin ardından, son bir ayda 4 kişi de şüpheli şekilde öldürüldü. Cinayetleri “çözüm sürecine karşı provakasyon” olarak nitelendiren Yüksekovalılar, güvenlik güçlerinin de tutumunu eleştiriyor. Panzerlerden, “Ölürüm Türkiyem” ve “mehter marşı” çalındığı, halka hakaret eden anonslar yapıldığı gerekçesiyle daha önce de gerginlik yaşanan Yüksekova’da, son dönemde ilçenin içinden sık sık askeri sevkiyat yapılmasının da tansiyonu arttırdığı belirtiliyor. Kaymakam İbrahim Çenet ve diğer yetkilerle ise tüm taleplerimize karşın görüşemiyoruz. Cumartesi günü 1 kişinin öldüğü 1 kişinin yaralandığı olaylardan önce konuştuğumuz yerel yöneticiler, Yüksekovalılar, yaşananları şöyle anlatıyor.

 

Katliam yaşanmasından korkuyorum!

Yüksekova Belediye Başkanı Ruken Yetişkin, “Yüksekova için açıkçası biz ‘İmdat’ diyoruz, çünkü 12 Eylül dönemini andırıyor”sözleri, ilçede yaşanan gerilimin dozuna işaret ediyor. Yetişkin “Yüksekova’da son üç ayda gerilim 6-7 Ekim ile birlikte tırmandı. İlçede 3 askerin öldürülmesi ile de doruğa çıktı. Zaten bir süreç varken 3 silahsız insanın öldürülmesinden insanlar rahatsız olmuştur” diyor. Geçtiğimiz günlerde, 22 yaşındaki Barış G.’nin başından vurularak, ayaklarından bağlanmış olarak bir gölette bulunduğu ilçede son dönemde yaşanan cinayetlere dikkat çeken Yetişkin, “Bir hacı öldürüldü mesela, ilçede herkes tarafından seviliyordu. Biz kaymakama polis şiddetini ve diğer endişelerimizi, durumu anlattık. Önceki kaymakamla daha çok konuşabiliyor, fikir alışverişinde bulunuyorduk. Ama yeni gelen kaymakamla, olaylar böyle giderse herhalde artık konuşamayacağız. Çünkü ben burada bir katliam yaşanmasından korkuyorum. Bingöl’de 33 silahsız askerin öldürülmesi gibi karanlık güçler mi devrede? Her gün evden çıkarken ‘acaba eve döner miyim?’ diye düşünüyorum. Bu camdan bakıp dakika başı onlarca panzerin gelip geçtiğini görünce ne demek istediğimi anlardınız. Gecenin saat 9’unda benim evimin önünden ‘Ölürüm Türkiyem’ şarkısı eşliğinde panzerin geçmesi hiç doğal değil bence” diye konuştu.

 

“Esnaf o poşuyu indiremez ama ya kendi çocuğuysa”

Başkan Yetişkin, Yüksekova’ya bağlı 183 köyden sadece 59’unda yaşamın devam ettiğini, diğer köylerin tamamen boşaldığına dikkat çekerken, tarım ve hayvancılığın bittiğini, köylerde tutunamayan insanların ilçeye taşınmak zorunda kaldığını vurguluyor. Yüksekova Esnaf ve Sanatkarları Odası Başkanı İrfan Sarı da “Durum iyi değil” diyerek başlıyor söze. İlçede bin kadar kayıtlı esnafın üçte birini SGK pirimlerini bile ödeyemediğini belirtiyor. Olayların esnafı çok tedirgin ettiğini, işlerini aksattığını da vurgulayan Sarı, “Ama esnaf o yüzünü poşuyla kapatan çocuğun yüzündeki bağı indirmekten çekiniyor. Çünkü kendi çocuğu çıkma olasılığı var. Bu nedenle de görmezden geliyor. 6-7 Ekim olaylarından sonra hiçbir şeye tahammül edemeyen bir polis ve onun karşısında yine hiçbir şeye tahammül edemeyen bir gençlik çıktı ortaya. Esnaf çaresiz, çekler dönüyor, senetler protesto ediliyor. Esnaf kredibilite sorunu yaşıyor” diyor.

 

“Panzer görünce hâlâ kaçıyoruz”

İlçenin ekonomik merkezlerinden en önemlisi İran Pasajı. Esnaf İsmail Taş (33), “Yüksekova soğuğuna iyi gelir” diyerek bizi misafir ediyor. “Kışın aslında bizim çarşıda işler durgundur ama bu olaylar yüzünden hepten durdu” diyerek gerilimin ekonomiyi nasıl bir anda vurduğunu belirtiyor. Askerler köylerini boşaltınca Yüksekova’ya taşınmak zorunda kaldığını anlatan Taş, “Köyüm boşaltıldı. O zamanlar asker köye panzerle gelip insanları kadınlar, çocuklar ayırmadan köyün meydanına toplardı. Rezil bir baskı vardı. Daha iyi olacak diye buraya geldim. Şimdi yine aynı şey oluyor. Panzer görünce kaçıyoruz, eski günler geliyor aklıma. Bir çocuk panzere taş atsa, 10 panzerkenti gaza boğuyor” diyor.

 

'Savaşla büyüyen çocuklar'

Yüksekova Çetesi’nin 1990’lı yıllarda katlettiği Yüksekova’nın önemli işadamlarından Abdullah Canan’ın oğlu İHD Hakkari Şubesi Denetleme Kurulu üyesi Tayyüp Canan ise Yüksekova gençliğinin içinde yaşadığı sıkıntılara ve uzun süren çatışma koşullarında dikkat çekiyor. “Savaşlarla büyüyen çocuklar çok tehlikeli olur” diyen Canan, şunları anlatıyor: “Bu bölge gençliğinin gözleri önünde kapılar kırılarak evlere çamurlu potinlerle girilerek analar babalar gözaltına alındı. Babalar, sadece iç çamaşırlarıyla bekletilerek çocuklarının gözleri önünde itibarsızlaştırılmak istendi. Böyle bir nesil geliyor. Devlet eğer şu anda etkili olan siyaset yapıcı nesil ile görüşüp sorunu çözmez ise gelecek nesillerle görüşme şansı olmayacaktır. Bugünün gençliği beni, ‘Senin baban öldürüldü neden onu (cinayettte adı geçen Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul) öldürüp intikamını almıyorsun?’ diye eleştiriyor. Şimdiki gençlik sırf arkadaşı gözaltına alındığı için dağa çıkabiliyor. Çok tehlikeli bir gençlik yetişiyor.”

 

Çözümü içselleştirmeyen bürokratlar kimler?

İHD Hakkari Şube Başkanı avukat İsmail Akbulut, Hakkari ve özel olarak da Yüksekova’da “çözüm sürecini içselleştiremeyen”bürokratların görev yaptığını söyledi. Kürt sorununun demokrasi çerçevesinde çözülmesini istemeyen bir çevrenin sürekli provokasyon peşinde olduğunu dile getiren Akbulut “ Süreci bozacak olan PKK de olsa halk yine tepki gösterecektir. Kobani eylemlerinde hükümet sadece ‘vandallık’ söylemine takıldı ardından da ‘kamu düzeni’ demekten öteye geçmedi. Eğer çözüm süreci yürütülüyorsa bu karakollar neden yapılıyor, bu güvenlik yolları neden inşa ediliyor? Eskiden gece giden askeri sevkiyatlar neden artık gündüz yapılmaya başladı?” diyor.