Yoros Kalesi'ndeki kazı çalışmaları
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Asnu Bilban Yalçın başkanlığında, İstanbul'un tek antik kalesi olan Yoros Kalesi'nde sürdürülen kazı çalışmalarında gündelik yaşamla ilgili, seramik, keramik, su ve yemek kapları, pipo lüleleri, lazımlık ile Osmanlı dönemine ait sikkeler bulundu.
cumhuriyet.com.trKazı ekibi başkanı Yalçın, İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Emre Bilgili ve Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek ile Yoros Kalesi kazı alanında yapılan çalışmalar hakkında, basına bilgi verdi. Yalçın, Kültür ve Turizm Bakanlığının izni, İÜ'nün önderliği ve Bakanlar Kurulu kararı ile yürütülen kazı çalışmalarının önemine değinerek, ''Kalenin tarihini ortaya çıkarmak, yaşatmak ve gereken tüm sağlamlaştırma ve konservasyon çalışmalarını yapmak için buradayız'' dedi. Yunan ve Roma dönemlerinde, ''Hieron (kutsal alan)'' adını taşıyan bu bölgede, Zeus adına bir tapınak bulunduğunu söyleyen Yalçın, antik dünya insanı için bilinmeyen bir deniz olan Karadeniz'e açılacak gemilerin son uğrak yerinin, Yoros Kalesi olduğunu ifade etti.
Yalçın, şunları söyledi: ''Dolayısıyla, buradan tanrılara en iyi şekilde adak verip denize açılıyorlar. Sağ salim gidip dönmek için. Yüzyıllar boyunca burası önemini korumuş kutsal alan diye. Siyasi açıdan da çok önemli. Herkes buraya sahip olmak istemiş. Ticari açıdan da çok önemli bir yer olmuş. Hieron antik dönemde, bütün deniz yollarındaki mesafelerin alındığı yer olmuş. Eskiden limanların uzaklığı Hieron'a göre hesaplanırmış. Tüm antik kaynaklarda ismi geçen bu yer, Orta Çağ'da bir gümrük yeri olarak karşımıza çıkıyor. Karadeniz'den gelen gemilerin gümrük vergilerinin toplandığı yer olduğunu görüyoruz.''
14. yüzyılda Osmanlı himayesine giren Yoros Kalesi'nin, uzun yıllar garnizon olarak kullanıldığını ifade eden Yalçın, birçok gezgin ve yazarın da bundan bahsettiğini, 1800'lü yılların başlarına kadar burada 20 haneli bir köyün olduğunu, bir cami ile bir hamam bulunduğunu ve bir grup yeniçerinin burada yaşadığını anlattı. Bu kazıların, buradaki yaşamı ve kalenin yapılış tarihçesini ortaya çıkarma amacını taşıdığını belirten Yalçın, ikinci aşamada da kalenin konservasyonu ve günümüze daha sağlam bir şekilde gelebilmesini sağlayacak tüm tedbirlerin alınması amacıyla çalışma yapılacağını kaydetti. Yalçın, buradaki kazılarda ortaya çıkarılanların, çoğunlukla buradaki askerlerin yaşamlarına dair çok sayıda seramik ve keramik kaplar, lazımlık, su içilen ve yemek yenilen kaplar, askerlerin sıkça kullandığı pipo lüleleri, Osmanlı dönemine ait sikkelerin ve günlük yaşam alanları olduğunu belirtti.
'Buranın kültürel potansiyeli çok yüksek'
İstanbul Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Emre Bilgili de İstanbul'un kültürel mirasının potansiyelinin çok yüksek olduğunu, ancak değerlendirilemediğini ifade ederek, ''Bu bir realite, bir tespit. Tabii ki, bu tespit işimize bakmamızı gerektirecek'' dedi. Bu alanda, Kültür Ve Turizm Bakanlığının izni ile 2 yıldır kazı çalışması yapıldığını belirten Bilgili, ''Kazı uzun vadeli bir iştir. Bir dönemde bitmez. Ama kazı bir gerekçedir. Dikkatleri çekmektir. Bugünkü basın toplantısı da bunun için yapılıyor. Burası kamuoyunun gündemine gelsin ki, burayı daha ileri noktalara götürebilelim. Buranın kültürel potansiyeli çok yüksek. İstanbul çok ciddi bir turizm destinasyonu haline gelebilir. Hem kültürel miras olarak buranın değerlendirilmesi hem ortaya çıkan objelerin, hem de çevre olarak değerlendirilmesi açısından ciddi bir proje arayışı içerisinde olacağız'' şeklinde konuştu.
Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek de Beykoz'da koca bir tarih yattığını ama bu tarihi şu ana kadar kamuoyuna veya dünyadaki tarihe meraklı insanlara sunamadıklarını söyledi. Çelikbilek, buraların çok özel yerler olduğunu, istenilse de buraların kurulamayacağını ve yenisini yapma şansının hiç olmadığını belirterek, ''Buralar yüz yıllar önce yapılmış, bizlere kadar gelmiş mirastır. Böyle bir mirasa sahip olmak Beykoz için büyük bir şans. Beykoz, Asya'nın Avrupa'ya bakan yüzü. Beykoz'un bu şekliyle dünyaya tanıtılması gerekiyor. İnanıyorum ki, buralar daha da güzelleşecek'' diye konuştu.
Öte yandan, kazı çalışmalarının 20 kişilik bir ekiple yürütüldüğü bildirildi.
Kalenin tarihçesi
Anadolu Kavağı'nda bulunan Yoros Kalesi, Karadeniz ile Marmara Denizi arasındaki geçiş noktasında yer alıyor. İstanbul'un bu tek Bizans kalesi, Antik Çağda ''Tanrıların Dağı ve Kutsal Dağ'' anlamlarına gelen Hieron bölgesinde bulunmakta. ''Yoros'' ismi 1371'de Yıldırım Beyazıd'ın kaleyi fethetmesinin ardından Türkler tarafından da kullanılmaya başlanmış. Garnizon olması amacıyla yapılan kale, gümrük kontrollerinin yapılmasını sağlamasının yanı sıra, İstanbul'a yönelik Karadeniz'den gelebilecek saldırıları da önleme görevini uzun yıllar üstlenmiş. Hatta bu nedenle karşı kıyıya yapılan bir başka kale ile Yoros Kalesi arasına boğaz geçişini kapatmak için zincir bile çekilmiş.
Genellikle Cenevizliler tarafından yapıldığı sanılan kalenin tarihi kaynaklara göre, 12. yüz yıl Bizans dönemine kadar uzanmakta. Antik kayıtlarda denizcilerinin rüzgarlardan yararlanmak ve fırtınalara karşı gemilerini koruyabilmek için tanrılara adak sundukları Roma dönemine ait bir tapınağın bu bölgedeki varlığından bahsedilmesi de bölgenin tarihini daha da erkene çekmekte.