‘Yolculuk, varılacak yerden önemli’

Adını büyükannesi Fahrelnissa Zeid’den alan Lübnan doğumlu sanatçı Nissa Raad’ın ilk solo sergisi Dirimart Nişantaşı’nda ziyaretçilerini bekliyor.

Emrah Kolukısa

Nissa Raad kendisi henüz 10 yaşındayken hayata veda eden büyükannesi Fahrelnissa Zeid’in üzerindeki etkisini yadsımıyor. Adını da ondan alan ama kısaca Nissa olarak kullanmayı tercih eden sanatçı ile ilk solo sergisini açmak üzere geldiği İstanbul’da, serginin açıldığı Dirimart Nişantaşı’nda bir araya geldik ve kısa bir söyleşi yaptık. “Yarısı Dolu” (serginin orijinal adı olan “Sweetness of Lemons”ın tam kelime çevirisi “limonların tatlılığı”) başlığıyla iyimserlik imasında bulunan sergisine dair ilk sorumuz o meşhur “mutluluğun resmi”ne dair oldu elbette.

“İnsanları iyi hissettirmeyi seviyorum. Mutlu sanat... Bu sergi için ‘yaşam sana limon veriyorsa limonata yapacaksın’ deyişinden ilham aldım. Limonlar tatlı değil elbette, ekşi, onları tatlı yapacak olan sizsiniz. Hayatta da aynı şekilde, bazı zorluklar çıkabilir karşınıza ama olumlu olanı bulmak, iyiyi, güzeli, değerli olanı aramak zorundasınız. Ve kötü şeyleri de silmelisiniz. O yüzden işte resimlerimde bol bol beyaz alanlar kullandım, sevmediğim alanlar onlar, ve sevdiklerime konsantre olmaya çalıştım.

Kullandığınız renklere anlam yüklüyor musunuz?

Pek sayılmaz. Benim genel yaklaşımım çok rastlantısal, spontane... Ne yaptığım üzerine hiç düşünmüyorum, çünkü fazla kafa yorduğunuzda genellikle iş berbat oluyor. Beyninizi değil, kalbinizi, ruhunuzu ve duygularınızı kullanarak resim yapmalısınız bence. Ben biten ürüne değil, o sonuca giden yola odaklanıyorum daha çok. Çünkü esere odaklanırsanız çok fazla mükemmeliyetçi olup strese giriyorsunuz ve bütün süreçten zevk almayı başaramıyorsunuz. Yani yolculuk, varılacak yerden daha önemli.

‘Sanat güzel olmamalı’

Stres dışında mükemmellikten uzaklaştıran ne var sizi?
Bence mükemmeliyetçilik çok sıkıcı olabiliyor, oysa sanat güzel olmamalı, ilginç olmalı ve bir tepki yaratabilmeli. Kötü bir tepki bile -birisinin nefreti gibi- hiç tepki almamasından daha iyidir.

Bu sergideki 10 tablo bir serinin parçaları mı?
Aslına bakarsanız bunlar benim ilk soyut işlerim. Amman’daki ilk solo sergim “Hara” adını taşıyordu, yani “Mahalle”. Genel olarak Amman’dan ve oradaki küçük evlerden yola çıkan bir sergiydi. Sonraki sergim “Zen” adını taşıyordu ve büyük ölçüde doğadan ilham alıyordu. Doğadan figürler, organik formlar, kuşlar... Yani daha figüratif başladım ve burada ilk kez soyuta geçiş yaptım. Zorlayıcı ama bir o kadar da ilginç ve zevkliydi.

O zaman şunu sorayım, hangisi daha önce geliyor sizin için, renk mi, form mu?

Renk... Form hakkında hiç kafa yormuyorum, o en son aşamada geliyor. Sanıyorum renklere olan sevgim bana büyükannemden geçmiş. Onun güçlü ve ifadeli renklerini miras almışım sanki.
Zeid’in mirası

Onu ben de hissettim ama büyükanneniz Fahrelnissa Zeid’in son derece kontrollü soyut formlarına karşılık sizin... Nasıl söylemeli...

Daha esnek formlar diyebiliriz belki. Resme ilk başladığımda mükemmelliğe çok odaklanmıştım. Kafamda önceden oluşturduğum bir şeyi yakalamaya çalışıyordum. Bu da beni mutsuz ediyordu çünkü hiçbir zaman onu tam istediğim gibi aktaramıyordum. Kafamı kullanmayı bıraktığım anda, düşünmeyip sadece çizmeye başladığımda güdüsel olarak yaratmaya başladım. Aslında o aşamada resim benim efendim, ben de onun kölesi oluyorum. Ne yapmam gerektiğini bana o söylüyor.

Fahrelnissa Zeid sanat dünyasında çok önemli bir isim. Hiç onun gölgesinde kalmak gibi bir endişeniz oldu mu?

Elbette, nasıl olmasın. O öldüğünde ben çok küçüktüm ama büyürken etrafımda hep onun sanatı vardı. Hayatımda çok büyük bir etkisi vardır ve onunla aynı adı taşıdığımız için de ona layık olmak gibi bir endişem var hep. Keşke hayatta olsaydı da bu sergiyi görebilseydi... Eminim, daha doğrusu umarım, gurur duyardı benimle.

Nissa Raad’ın “Yarısı Dolu” başlıklı sergisi 4 Kasım’a dek Dirimart Nişantaşı’nda ziyaret edilebilir.