Yoksulluk alarmı!
Hak-İş, ekonomik kriz ortamında, yoksulluk artışının 2009'da önemli bir risk olarak görülmesi ve buna karşı önlem alınması gerektiğini belirtti. Sendika, yoksulluktan en çok etkilenecek düşük gelir gruplarına yönelik sosyal koruma politikalarında ''pozitif koruma ayrıcalığı'' anlayışının geliştirilmesini talep etti.
cumhuriyet.com.trHak-İş, 28 Ocak Çarşamba günü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, işçi ve işveren konfederasyonlarının temsil edildiği Üçlü Danışma Kurulu toplantısına sunulmak üzere bir rapor hazırladı.
Türkiye'nin ortalama her 5 yılda bir kriz yaşadığına dikkat çekilen raporda, bu nedenle krizlere alışılması, hazırlıklı olunması ve soğukkanlı davranılması gerektiği görüşüne yer verildi. Raporda, çalışma hayatının ve siyaset dünyasının korku, kaygı ve tedirginliğe hapsolmak yerine, el birliği, güç birliği ve karşılıklı güvenle bu süreci en az hasarla atlatmaya odaklanması gerektiği kaydedildi.
İşverenlerin karşı karşıya kaldıkları sıkıntıların tek ve ilk çözümünün ''işçi çıkarmak'' olmadığı vurgulanan raporda, kriz nedeniyle pazarı daralan işletmelere, ''öncelikle maliyetleri ve kar marjlarını düşürerek satışları zorlamaları'' önerildi.
Raporda, bunun da çare olmaması durumunda işçi çıkarmak yerine sırasıyla çalışanların ücretli izin haklarının kullandırılması, üretime 1 hafta ara verilmesi, kısa çalışma ve kısa çalışma ödeneği gibi enstrümanların kullanılması gerektiği belirtildi.
Raporda, ''Bu hukuki süreci izlemeden kriz bahanesi ile işçinin işine son veren işverenlerin iyi niyetinden söz edilemez. Bu durum hem hukuki, hem de ahlaki değildir. İşten çıkarmalara ilişkin açılacak işe iade davalarının sonuçları itibariyle işletmelere çok ağır faturaları beraberinde getireceği ise unutulmamalıdır'' denildi.
''Kriz tellağı'' ve ''Kriz ticareti'' yapanların eleştirildiği raporda, kısa sürede bazı tedbirlerin yürürlüğe konulması, uygulamada da iyi niyetli ve samimi davranılması halinde kriz ortamından ülke olarak kazançlı çıkılacağı ve ''Krizin bir fırsata çevrilebileceği'' görüşü dile getirildi.
''Bakanlıktan kriz masası oluşturulmalı"
Ekonomik ve siyasi önlemlerle beraber Hükümet'in kısa vadede ve eş zamanlı olarak bazı sosyal önlemleri hayata geçirmesi gerektiği ifade edilen raporda, ekonomik krizin etkilerini ortadan kaldırmaya yönelik şu önerilerde bulunuldu:
-3 Kasım 2008 tarihinde yapılan Ekonomik Koordinasyon Kurulu toplantısında, krize ilişkin alınacak tedbirlerin ortak akılla belirlenebilmesi için bir alt komite oluşturulmasına karar verilmişti. Bu kararın hayata geçirilmemiş olması bir eksikliktir. Konfederasyonların, meslek örgütlerinin ve ilgili sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan bu alt komitenin bir önce çalışmalarına başlaması önem arz etmektedir.
-Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın basına ve sendikalara yansıyan işten çıkarma haberlerini ihbar kabul etmesi ve üzerine gitmesi gerekmektedir. Çalışma Bakanlığında tüm konfederasyonların temsilcilerinden oluşan bir ''kriz masası'' oluşturulması, yaşanan işten çıkarmalar ya da diğer sorunları izlemek yerine konuya müdahil olunmasını sağlayacak, caydırıcı bir etki yapacaktır.
-İşsizlik Sigortası Fonu'ndan yararlanma koşulları iyileştirilmeli, işsizlik ödeneği, artırılmalı ve süresi yeniden gözden geçirilerek uzatılmalıdır. İşsizlik sigortasına ilişkin yapılacak çalışmalarda işçi kesiminin görüşleri alınmalıdır. İşverenlere kaynak transferi yapmak yerine, tüketici politikalarını destekleyecek önlemlerin alınması gerekmektedir.
-Kısa çalışma ödeneğinin kapsamı genişletilmeli, süresi uzatılmalıdır.
-İşten çıkarılan işçilerin kıdem tazminatları önemli bir sıkıntıdır. İflas eden veya faaliyetlerinden tamamen vazgeçen iş yerlerinde çalışan işçilerin kıdem tazminatları konusunda büyük mağduriyetler oluşacaktır. Hak kayıplarına yol açmadan, kazanılmış hakları güvence altına alacak Kıdem Tazminatı Fonu'na ilişkin çalışmalar acilen başlatılmalıdır.
''Dar gelirli ve yoksula pozitif koruma"
-Emekli aylıkları ile kamu çalışanı ve işçi ücretlerinde enflasyonun üzerinde ciddi iyileşmeler sağlanmalıdır. Asgari ücrette, çalışanlar, aileleri ile birlikte ele alınmalı ve asgari ücret, çalışanların asgari yaşam standardını sağlamanın bir aracı olarak belirlenmelidir.
-Krizden en çok etkilenecek olan kesim düşük gelir grupları ya da yoksul kesimlerdir. Bu nedenle sosyal koruma politikalarında 'pozitif koruma ayrıcalığı' anlayışı geliştirilmelidir. Özellikle krizin yoksul kesimler üzerindeki tahribatını en aza indirmek için doğrudan gelir desteği, aile yardımı sigorta kolu gibi uygulamalar planlanmalı ve uygulamaya konulmalıdır.
-Yoksulluk artışı 2009'da önemli bir risk olarak görülmeli ve önlem alınmalıdır. BM Kalkınma Programı desteğiyle hazırlanan bir raporda, Türkiye'de yoksulluk sınırındaki 5 milyon kişiye aylık mali yardım yapılması gerektiği belirtilmiş ve bunun maliyeti hesaplanmıştır. Raporda, her ailenin ortalama 7 kişiden oluştuğu öngörülerek, aylık 150 TL mali yardımla, toplam 714 bin ailenin yıllık maliyetinin sadece 771 milyon TL olacağı belirtilmiştir. Türkiye, bu kadar bir maliyetle nüfusunun önemli bir bölümüne karşı hem sosyal devlet olmanın bir gereğini yerine getirecek, hem de krizin yoksul kesimler üzerinde yaratacağı ağır tahribatı ve bunun beraberinde getireceği toplumsal sorunları azaltabilecektir.
-İstihdam Paketi, tanıtım yetersizliği ve kriz söylemleri nedeniyle beklenen etkiyi yaratamamıştır. Bu nedenle İstihdam Paketi'nde yer alan istihdamı artırmaya yönelik teşviklerin uygulama süresi uzatılmalı, yeni politika tedbirleri uygulamaya konulmalıdır.
-Kanuni süreleri aşan fazla çalışmanın önüne geçilmelidir.
-Sendikal mevzuat biran önce değiştirilmelidir.