YÖK, Danıştay'ın kararına itiraz etti

YÖK, Danıştay 8. Dairesi'nin, YÖK'ün üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesinin durdurulması kararına ilişkin itiraz etti. Dilekçede, öncelikle davacının dava açma ehliyeti bulunmadığına ilişkin usul itirazında bulunuldu.

cumhuriyet.com.tr

İptali istenilen işlemin konusu ile davacı "İstanbul Barosu" arasında, uzak veya yakın, açık veya gizli hiçbir "menfaat ilişkisi" bulunmadığı belirtildi. Dilekçede, şöyle denildi:
"Bu nedenle davanın ilk inceleme aşamasında reddi gerekirken yürütmenin durdurulması yolunda karar verilmesi hukuka aykırıdır. Nitekim davacı kamu kurumu niteliğinde meslek teşekkülü olan İstanbul Barosu, bu durumdan endişe ettiği için, dava dilekçesine ek olarak bir "Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu" kararı eklemek suretiyle her zaman ve her işlem bakımından dava açma ehliyetinin olduğu ve menfaat ihlalinin kendisi için gerçekleşmiş sayılacağı iddiasındadır. Bu yaklaşım doğru ve istikrar kazanmış kararlarınıza uygun bir yaklaşım değildir. Genel olarak davacı olabilmek ehliyeti ayrı bir husus, somut bir davada menfaatinin ihlal edilmiş olması dolayısıyla davacı olabilmek şartını haiz olmak ise bir başka husustur."

İstanbul Barosu'nun "hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak, korumak" ibarelerinden yola çıkarak, iş bu davayı açma ehliyetlerinin var olduğunu iddia ettiği belirtilen dilekçede, "Ancak söz konusu hükmün yer aldığı Kanun 'Avukatlık Kanunu', Kanunda düzenlenen kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu olan barolar, Kanunun bütününde yer alan düzenleme ise avukatlık mesleği ile ilgilidir. 1136 Sayılı Kanunun 76. maddesi uyarınca; kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan barolar, avukatlık mesleğine mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, avukatlık mesleğinin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini, iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak amacıyla kurulmuştur" denildi.
 

Davanın incelenmeksizin reddi gerektiği, fakat yürütmenin durdurulması yönünde verilen kararın "usul açısından hukuka aykırı" olduğu ileri sürülen dilekçede, "Dava dilekçesinin, davacının talebinin açık olmaması nedeniyle 2577 sayılı Yasanın 3. maddesi ve aynı Kanunun 15. maddesi uyarınca dilekçe ret kararı verilmesi gerekirken Danıştay Sekizinci Dairesi davacının yerine geçerek ve usul hükmünü çiğneyerek davanın kapsamını re'sen belirlemek suretiyle adeta tarafmış gibi davranmıştır. İtiraza konu kararın bu gerekçeyle de kaldırılması gerekmektedir. Anayasa ve İdari Yargılama Usulü Kanunu tarafından açıkça yasaklanmış olan "idari işlem ve eylem niteliğinde yargı kararı" verilmesi mümkün olmadığından davanın incelenmeksizin reddi gerekirken işin esasına girilerek verilen Daire kararı hukuka aykırıdır" denildi.

Dilekçede, itiraza konu Daire kararının "yöneltme" ilkesine dayalı gerekçesinin de hukuka aykırı olduğu ifade edildi. Dilekçede, 1739 sayılı kanunun 31. maddesinin birinci fıkrasında "Lise veya dengi okulları bitirenler, yükseköğretim kurumlarına girmek için aday olmaya hak kazanır" hükmü hatırlatıldı. Yasaya göre ile "lise ve dengi okulları bitirenlerin doğrudan ya da dolaylı olarak üniversiteye girişlerinin engellenmesi ihtimalini düşünen yasa koyucu bu hakkı teminat altına almıştır" denilen dilekçede, yasa koyucunun tüm lise mezunları için teminat amacıyla sevkettiği bir hükmün, meslek lisesi mezunlarının tercih değiştirmelerini sınırlayıcı bir hüküm gibi yorumlanması mümkün olmadığı vurgulandı.

Eğitim öğretim hakkı ve bireyin kendini geliştirme özgürlüğünün "Anayasa ile de güvence altına alınmış temel haklardan" olduğunu altı çizildi.

Dilekçede, davaya konu olan işlemin, "iddia edilenin aksine, tümüyle hukukun temel ilkeleri, kamu yararı ve hizmet gerekleri ile ülkenin ve ekonominin ihtiyaçları gözetilerek tesis edildiği" savunuldu.


YÖK'ün kararı ideolojik değil, ekonomiktir"

Öte yandan, dilekçede, "öğrencilerin yetenek ve kapasitelerinin belirlenmesine ilişkin rehberlik hizmetinin bulunmadığı bir sistemde ilköğretim sekizinci sınıftaki bir çocuktan geleceği ile ilgili temel ve gerçekçi bir tercihte bulunmasının beklenilmesi haksızlık" olacağı belirtildi. Dilekçede şöyle denildi:
"Mevcut katsayı uygulaması ilköğretim sekizinci sınıf sonunda mesleki eğitimi seçmekle birlikte, daha sonra yetenek ve kapasitesine uygun farklı bir mesleğe yönelmek isteyen kişilere geçiş imkanı vermemektedir. Dava konusu işlem ile tek katsayı uygulamasına geçilmekle, eğitim ve öğrenim hakkı ile meslek seçme ve çalışma özgürlüğüne aykırılık teşkil eden bu uygulamanın düzeltilmesi amaçlanmıştır. Yeni uygulama ile kişisel başarı göstererek farklı mesleklere geçiş yapmak isteyen adayların önündeki engel kaldırılmıştır.

Dava konusu işlemle, yukarıda izah edilen amaç ve kapsam dahilinde üniversite puanının hesaplanmasında lise türü gözetilmeksizin tek katsayı uygulamasına geçilerek, hem çok başarılı ve yetenekli meslek lisesi öğrencilerine istemeleri halinde diğer alanlara yönelme şansı verilmiş, hem de, meslek lisesi mezunlarının üniversiteye giremediklerine dair kanaat ve algılama kırılmak istenmiştir. Kararın alınma sebebi davacıların iddia ettiği gibi ideolojik sebepler olmayıp, yukarıda açıklanan ekonomik ve sosyal sebeplerdir. Meselenin doğru anlaşılması ve doğru tartışılması gerekmektedir."

Dilekçede, birinci savunmada "Eşitlik ilkesi 'benzerler arasında eşitlik' kavramıyla karşılanmaya çalışılmıştır" denildiği hatırlatılarak, ""Benzer" olanın ne olduğunun belirlenmesi yasa konusu olup, kişisel değerlendirmeye bağlı olarak subjektif olarak tespit edilebilecek bir husus değildir. 1739 sayılı yasanın 26. maddesi ortaöğretimi, 'ilk öğretime dayalı, en az üç yıllık öğrenim veren genel, mesleki ve teknik öğretim kurumlarının tümü' olarak tanımlamış, aynı kanunun 29. maddesinde 'ortaöğretim çeşitli programlar uygulayan liselerden meydana gelir' denilerek bu tanım teyit edilmiştir" denildi.

1739 sayılı kanuna göre, "üniversite sınavına giren adayların tümü, genel ya da mesleki eğitim görmüş olmalarına bakılmaksızın ortaöğretimi bitirmiş kişiler" olarak sayıldığı belirtilen dilekçede, "öğrencilerim aynı sınava girmeleri ve aynı sorulara tabi tutulmaları bu benzerliği teyit etmekte" olduğu ifade edildi. Dilekçede, yasa koyucunun "benzer" olarak tanımladığı kişilerin "yargı kararıyla farklı statüde değerlendirilmesi, yasa koyucunun iradesi ile çelişen ve yeni bir kural ihdası anlamına gelen ağır bir hukuka aykırılıktır" ifadesine yer verildi.

"Klasik lisede okuyanlar ile meslek lisesi mezunlarının durumunun eşitlenmesi ile daha önce katsayı avantajı olan klasik lisede okuyanların kazanılmış haklarının ellerinden alındığı iddiası gerçeğe ve hukuka aykırı" olduğunu altı çizilen dilekçede, şu ifadeleri yer verildi:
"Danıştay'ın kazanılmış hak konusundaki istikrar kazanmış kararları malumunuzdur. İdare hukukunda kazanılmış bir haktan söz edilebilmesi için, bir genel düzenleyici işleme dayalı olarak tesis edilmiş birel işlemle oluşmuş müesses bir durumun söz konusu olması gerekmektedir. Oysa söz konusu uyuşmazlıkta böyle bir oluşum söz konusu değildir.

Katsayı ile ilgili olarak şimdiye kadar tesis edilen tüm işlemler, genel düzenleyici nitelikte işlemler olmayıp, her yıl yeniden alınan genel karar niteliğindedir. Katsayı uygulaması bir önceki senenin genel kararına atıf yapmak suretiyle her yıl yeniden alınan kararlara dayalı olarak yapılmaktadır. Bu durumda hiçbir zaman, gelecek senelerde de uygulanması gereken bir katsayı düzenlemesi olmamış, bu düzenlemeye dayalı olarak birel statüler gerçekleşmemiştir. Bütün bu hususlar Danıştay'ın kriterlerine göre bir kazanılmış hakkın bulunmadığını göstermektedir.

Kaldı ki, dava konusu kararla, davacının iddia ettiği gibi klasik lise mezunları aleyhine bir durum yaratılmamaktadır. Klasik lise mezunları, üniversite sınav sorularının klasik lise müfredatına yatkın olmasından kaynaklanan ayrıcalıklı konumlarını bu sistemde de korumaktadırlar. Değişen tek şey kişisel başarı gösteren meslek lisesi mezunu ile klasik lise mezunu arasında yaratılan yapay eşitsizliğin giderilmiş olmasıdır.

Davacılar adeta yapay olarak yaratılan bu eşitsizliği kazanılmış bir hak gibi değerlendirmekte ve bu adaletsizliğin devamını savunmaktadırlar. Kaldı ki bu uygulama ile sadece üstün başarı gösterebilen sınırlı sayıda meslek lisesi mezunu alan değiştirme şansını yakalayabilecektir.. Buna mukabil, meslek liselerine tercih etmeme yönündeki psikolojik direncin kırılması ve işgücü yapısının ülke ihtiyacına uygun biçimde yeniden şekillenmesiyle daha üstün bir kamu yararı gerçekleşmiş olacaktır."

 

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Danıştay 8. Dairesi'nin, YÖK'ün üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesini durdurmasıyla ilgili YÖK'te gerçekleştirilen Yürütme Kurulu Toplantısının ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

Karara itiraz için bugünün son olduğunu anımsatan Özcan, ''İtirazımızı hazırladık ve Danıştay'a teslim ettik'' diye konuştu.

Prof. Dr. Özcan, itirazla ilgili hazırlanan özet bir metnin basın mensuplarına dağıtılacağını ifade ederek, her bir itiraz maddesinin nedenlerinin de daha sonra açıklanacağını bildirdi.
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, sözlerine şöyle devam etti:
''Ben tekrar bu meseleden en çok mağdur olan velilerimize ve özellikle öğrencilerimize seslenmek istiyorum. Onlar hiç merak etmesinler, biz bu konunun üzerinde çoktandır çalışıyoruz. Alternatifler de geliştirmiştik, her halükarda lazım olur diye. O alternatiflerden birisi, ki her zaman onların yararına olacaktır ve uygulamaya konacaktır. Onun için lütfen çalışmalarına ara vermesinler ve motivasyonlarını kaybetmeden çalışmalarına devam etsinler. Onların mağdur edilmesi gibi bir durum kesinlikle söz konusu değil.''


''Alternatiflerin biri gerçek olacak"


Alternatiflerin neler olduğunun sorulması üzerine Prof. Dr. Özcan, ''O alternatifleri şimdi söylemeyeyim, kurulumuz çalışıyor. Yakında da bir toplantımız olacak. O toplantıya kadar biz bütün alternatifleri hazırlayıp Genel Kurulun dikkatine sunacağız. O alternatiflerden bir tanesi gerçek olacak'' dedi.

Özcan, bir gazetecinin, ''Öğrenciler katsayı uygulanmadan sınava girebilecekler mi?'' sorusuna, ''Mümkün olduğu kadar şimdi kullandığımız sisteme yakın bir sistem olacak'' yanıtını verdi.

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan'ın sınav kılavuzlarının en geç 20 Aralıka kadar basılması gerektiği yönündeki açıklamasının hatırlatılması üzerine Prof. Dr. Özcan, ''O tarihi biraz ileri atabiliriz zannediyorum. Zannediyorum Danıştay da işin bu kısmını düşünerek kararını daha çabuk verecektir'' diye konuştu.

''Danıştay'ın kararı beklenecek mi?'' sorusuna karşılık Özcan, ''Biz çözüm için beklemeyeceğiz, biz bunu yapmak zorundayız, o bizim işimiz. Onlar ne zaman karar verir bilmiyorum, ama ne kadar çabuk karar verirlerse o kadar herkesin yararına olur'' dedi.

Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, ''Katsayı konusunda bir yasa mı çıkacak?'' sorusu üzerine, ''Hayır, biz karar vereceğiz'' diye konuştu.

17 Aralıkta yapılacak Genel Kurul toplantısının öne çekilmeyeceğini ifade eden Özcan, bir gazetecinin, ''Başbakanlıkta görüşme yaptığını'' ifade etmesi üzerine, ''Başbakanlıkta önemli bir görüşme yapmadık. Mutat bir görüşmeydi. Ben özellikle Türk-Alman Üniversitesi konusunda kendisine bilgi verdim. Çünkü dün Türk-Alman üniversitesi yetkileriyle İstanbul'da bir toplantı yaptık, o üniversiteye yer bulmak, geçici bir mekan bulmak gibi ciddi sorunlarımız var. O konularda kendisinden yardım istedik'' dedi.