Yılmaz Güney hakkında her şey

Tahir Yüksel, mektubuna “Ben bir yazar değilim” diye başlıyor. Lakin bu mektup, onun imzasıyla yayımlanan 600 sayfalık bir kitabı takdim etmek için! Paketinden çıkarmaktan zorlandığım bu gayrımenkul kitap, Adana Belediyesi’nin ve tabii ki Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın himayesiyle basılmış.

Yazgülü Aldoğan

Çünkü söz konusu olan, Adana’nın medarı iftiharı, Yılmaz Güney’in “evrak-ı metrukesi”. Adana deyince akla bir Yaşar Kemal gelir, bir de Yılmaz Güney; bu iki sanatçı, Adana’nın kebabı kadar acılı ağabeyine unutulmaz hayatlar yaşadı. Tahir Yüksel ilk kez 1966 yılında “Kanlı Buğday” filmini izledikten sonra vurulmuş Yılmaz ağabeyine Kendi deyimiyle “Ondan sevmeyi, saymayı, hak yememeyi, hak aramayı, adaletli olmayı öğrendim. Boyun eğmemeyi, dik durmayı, en önemlisi vicdanlı olmayı öğrendim!” Gerisi bir tür fanatiklik. 

Yılmaz Güney fanlığı, bütün filmlerini izliyor. Medyada çıkan bütün yazı ve fotoğraflarını kesip saklıyor. İstanbul, İzmir, Uşak’taki bütün film şirketlerine defalarca gidip Güney’le ilgili depolarındaki bütün film, afiş, fotoğraf ne bulduysa satın alıyor. 

Yılmaz Güney’in Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye aldıktan sonra askeri yönetimin bütün filmlerini, fotoğraflarını toplatıp yasaklaması ne kadar doğru bir iş yaptığını kanıtlıyor. Hatta yurtdışından video kasetlerini satın aldırtıyor. Sonunda elinde ciddi bir arşiv malzemesi birikiyor ve bundan Yılmaz Güney’in de haberi oluyor, yıllar içinde dost da oluyorlar, Güney’i cezaevlerinde bile ziyaret ediyor. Hatta Yılmaz Güney ona “Güney’e filme git, ne bulursan al, sakla. İleride ben onları senden alırım, adada da bazı dergi ve broşürler var, onları da yollarım” diyor. 

Ne yazık ki bunu yapmaya ömrü yetmiyor ama Tahir Yüksel, elindeki malzemeyi hem onarıyor hem on yıldan uzun bir süre koruyarak saklıyor. Sonunda bütün bu süreç içine yayılan çalışma, Zeydan Karalar’ın Adana Büyükşehir Belediye Başkanı seçilip Menderes Samancılar’ı Altın Koza Festivali’nde görevlendirmesiyle olumlu bir evreye geçiyor. Samancılar’ın takdimiyle Tahir Yüksel elindeki paha biçilmez malzemeyi komiteye anlatıyor, kitabın basılmasına karar veriliyor. Tahir Yüksel’in emeğine, sabrına ve maddi manevi çabasına, Zeydan’ın ona inanıp Adana’ya ve bütün sinemaseverlere değerli bir armağan kazandırmasına teşekkür etmek de bize düşüyor. 600 sayfalık eser, müthiş bir koleksiyonculuk, arşiv çalışması. 

Kitap beş bölümden oluşuyor: 1.Abim Yılmaz Güney, burada kitabın yapım öyküsü anlatılıyor. 2. Yılmaz Güney, yaşamı; 3. Filmleri: 4. İsmi değiştirilen filmleri! (Yılmaz’ın bazı filmleri ismi değiştirilip, malzemesi kullanılarak yeniden gösterime sokulurmuş, onlar ve asılları) 5. İkinci Sezon Afişleri, yani yenileri.  Yılmaz Güney’in çektiği bütün filmlerin afişleri, fotoğrafları, gazete haber ve kupürleri, filmlerin öyküleri, “Karanlıktaki Işık, Yılmaz Güney” kitabının içinde yer alıyor. 

Bunların içinde sinemaseverleri en çok gülümsetecek olanlar, hiç kuşkusuz varlığından bile haberimiz olmayanlar, Çirkin Kral dönemi. Vuran, kıran, silah çeken, çıplak kadınlarla yakın plan çekimleri olan sanatçı ki “Güney Ölüm Saçıyor” afişlerine ağzım açık kaldı. Sürü, Duvar gibi filmlerin yurtdışı afişlerini de görmemiştik. 

Yine hiç bilmediğimiz fotoğraflar. Eski kuşakları geçmişe götürecek, yenilere çok şey öğretecek, akademik çalışmalara kaynak oluşturacak, Türk sinemasının en büyüklerinden biri olan Yılmaz Güney’in, Tahir Yüksel’in iyi niyetli çabasıyla kurtarılmış, kotarılmış arşivi, Adana Büyükşehir Belediyesi katkılarıyla tarihe armağan ediliyor.