Yıldız: Yaşananlar hukuki soykırım
Tahliye olan gazeteci Müyesser Yıldız, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne yaptığı ziyarette tutukluluk sürecine ilişkin açıklamalarda bulundu.
cumhuriyet.com.trTahliye olan gazeteci Müyesser Yıldız, dün Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ni (TGC) ziyaret etti.
TGC’ye eşi Naci Uğur ile birlikte gelen Müyesser Yıldız, TGC Başkanı Orhan Erinç, Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Sayman Gülseren Ergezer Güver, Genel Sekreter Yardımcısı Zafer Atay ve Yönetim Kurulu Üyesi Recep Yaşar’la görüştü.
Görüşmede Müyesser Yıldız, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ne kendisine verdiği destek ve tutuklu gazeteciler sorununun takipçisi olması nedeniyle teşekkür etti.TGC Başkanı Orhan Erinç, meslektaşlarının gazetecilik faaliyetleri nedeniyle yargılandıklarına inandıklarını ifade etti.
Gazeteci Müyesser Yıldız ise cezaevinde hiçbir zaman inancını kaybetmediğini ifade ederek şunları söyledi:
“Orada yaşananlara topyekün hukuki soykırım diyorum ben. Hukuka tüm Türkiye’nin ihtiyacı var. Tabii ki dik duruyoruz, tabii ki çözülmüş değiliz. Ama iç dünyamızda yaşananları biliyorum. Ben içerdeyim şu anda, sadece bedenim burada. Özgürlüğüme kavuşmuş olarak hissetmiyorum. Bu da ayrı bir ısdırap. Bütün operasyonlar toplu yapıldı ve tek tek tahliye oluyoruz. Bizim bu dava bitmeliydi bence. Silivri aydınların toplandığı bir cezaevi. Orada biz gazeteciler meslek örgütlerin ve kamuoyunun desteği sayesinde bir nebze olsa da sesimizi duyurabildik. Ancak Silivri ve diğer cezaevlerinde haksız yere yatan birçok kesim çok daha kötü koşullarda yaşamasına rağmen sesini duyuramıyor.”
Erinç: Terör tanımı yozlaştırıldı
Görüşmede TGC Başkanı Orhan Erinç, meslektaşlarının gazetecilik faaliyetleri nedeniyle yargılandıklarına inandıklarını ifade etti.
Erinç, “Türkiye’de terör tanımının yozlaştırıldığını ve onun silahlı terörle mücadeleyi de olumsuz etkilediğini düşünüyoruz. Gazetecilikte başarının denetlenmesinin iki yolu var. Birincisi özel arşivinizin zenginliği, ikincisi telefon rehberinde çok kişinin olması. Bu iki özellik gazetecilik açısından suç delili olarak ortaya çıkmaya başladı” dedi.
"Sıkıntılı bir süreç"
“2005’de yasalar değiştirilirken artık sanıktan delile değil, delilden sanığa gidilecek denmişti” diyen Erinç, şöyle devam etti:
“Şimdi bakıyoruz meslektaşlarımızın tutukluluğunun devamı için delilleri karartma ihtimalinden söz ediliyor. O zaman demek ki deliller toplanmamış. Deliller toplanmadan nasıl dava açılmış? Bu süreç hukuk açısından sıkıntılı bir süreç. Ben gazeteciliğe 1957’de başladım. Yassıada duruşmalarını izledim. Sıkıyönetim Mahkemeleri’nde yargılandım. Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde meslektaşlarımız yargılandı, onlarla ilgilendim. Şimdi de olağanüstü görevli mahkemelerde yine meslektaşlarımız yargılanıyor. 55 yıllık gazetecilik yaşamımda başladığımız yere dönmüş gibi hissediyorum kendimi. O açıdan Müyesser Yıldız’ın tahliyesine seviniyoruz. Ama daha içeride muhtemelen 101 meslektaşımız daha var. Onların da dışarıda olmalarını ve meslekten men edilmelerinden vazgeçilmesini istiyoruz.”
Yıldız: “Yaşananlar hukuki soykırım”
Gazeteci Müyesser Yıldız ise cezaevinde hiçbir zaman inancını kaybetmediğini ifade ederek, “16 ay önce sıfır noktasında başlamıştık bu davaya sıfır noktasındayım ben hala. Hiçbir ilerleme olmadı. 15 gün önce tutukluluğun devamı yazısı geldiğinde bana aylık uzatmalar, kaçma ihtimali, delilleri karartma ihtimali gerekçe gösterilerek tutukluluğun devamına deniliyordu. 15 gün sonra ben tahliye edildim. Neden, nasıl oldu, ne değişti?” dedi.
Yıldız: Operasyonlar toplu, tahliyeler tek tek
Yıldız konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bütün operasyonlar toplu yapıldı ve tek tek tahliye oluyoruz. Bizim bu dava bitmeliydi bence. Şimdi dijital veriler için TÜBİTAK raporu bekleniyordu ise bu benim için de geçerli. Benim bilgisayarıma da virüs attılar. Devlet içinde bir çete var. Ben aylardır bu çeteyi bulun diye bağırıyorum. Bu çeteyi bulun ki ondan sonra yargılamayı sağlıklı yapın. Ama o konuda da bir gelişme yok. Savcılar delilleri toplamıyor. 16 aydır ne yapıyor savcılar?
"Nevresimler cezaevlerinde 15 günde bir yıkanmıyor, biz yıkıyoruz"
Bakan diyor ya, nevresimler cezaevlerinde 15 günde bir yıkanıyor. Yok öyle bir şey. Biz yıkıyoruz. O nevresimler iğrenç, leğende yıkamak çok zor, kışın onları kurutmak bir facia. Ayaklarımla tepiniyorum 40 kiloluk kadının tepinmesi ne olur nevresimin üzerinde. Hiçbir cezaevinde 15 günde bir alınıp, yıkanan, değiştirilen nevresim yok. Eve yıkansın diye de gönderemiyorsunuz, yeni nevresim de getirtemiyoruz.”