Yıldız Kumarhanesi ve Mercan Altunyan Çetesi

Cumhuriyetin ilk kumarhane baskını ve ilk kumpas davası...

Miyase İlknur

Yıldız Sarayı’nın Merasim Köşkü olarak kullanılan Şale Köşkü’nün Yıldız Gazinosu olarak açılmasının amacı, turistlerin İstanbul’a geldiğinde eğleneceği cazibeli bir mekânı ülkeye kazandırmak ve bir bölümü müzikli, danslı lokanta, diğer bölümü kumarhane olarak hizmet vermesiyle gelir elde etmekti.

 

Cumhuriyetin henüz 4. yılında meydana gelen birbiriyle bağlantılı iki polisiye olay nedeniyle Türkiye, Hollywood aksiyon filmlerini aratmayan günler geçirecektir. İtalyan Mario Serra’nın işlettiği Yıldız Kumarhanesi’nin savcılık tarafından suçüstü yapılarak mühürlenmesi ve ardından Tiyatro Sokağı’ndaki bir dairede Yıldız Kumarhanesi’ni soyma planı yapmak için toplanan Mercan Altunyan Çetesi’ne düzenlenen baskında çetenin iki elemanı ile iki polis müdürünün ölmesi gündemi aylarca meşgul eder.

Türk polisinin kendi vatandaşlarına ilk kumpası denebilecek Tiyatro Sokağı baskını ile ortaya saçılan skandallar zinciri devleti hayli müşküle sokar. Polisin devletten mükâfat almak için kurdurduğu hayali çete olayının Bolşeviklik propagandası, Gazi’ye suikast teşebbüsü sosuna bulanarak servis edilmesi Hollywood aksiyon filmlerini aratmayacak bir senaryoya dönüşür. Bütün bu olayları Murat Çulcu, “Yıldız Kumarhanesi ve Mercan Altunyan Çetesi” adlı kitabında bir polisiye roman tadında anlatıyor.

Yıl 1927; günlerden 13 Eylül Salı idi.

Ve her şey İstanbul’un sabah gazetelerinde yer alacak kısa bir haberle başladı:

“Yıldız Gazinosu Seddedildi (kapatıldı)
Saat 21.30’da Müdde-i Umumi (savcı) Nazif Bey ile muavinlerinden Selahaddin, Bahaeddin, Cemil, Beşiktaş merkez memuru Cemal beyler Yıldız Gazinosu’na giderek kumarhaneyi cürm-ü meşhud (suçüstü) halinde basmış ve burada sekseni mütecaviz Türk ve ecnebi zevat, rulet ve bakara oynamakta iken görülmüş; fişler ve mevcud 6 bin lira kadar evrak-ı nakdiye müsadere (el konularak) kumar salonu ile iç kasa taht-ı temhire (mühür altına) alınmıştır.”

Kumar oynayanlar arasında dönemin ünlü isimleri, sosyete mensupları, devlet adamlarının yakınları, zengin ve şık bayanlar, onların varlıklı ve tanınmış eşleri, tüccarlar, işadamları ve çok sayıda yabancı vardı. Hatta uluslararası skandala yol açabilecek elçilik mensuplarından diplomatlar bile vardı.

Turizm amaçlı açılmıştı...

Toplam 80 kişiden oluşan kumarbazlar hakkında zabıt tutularak haklarında dava açılır. Kumarhanenin kapatılmasına, kumar oynanan salona Türklerin de alınması neden olmuştu. Oysa Yıldız Sarayı’nın Merasim Köşkü olarak kullanılan Şale Köşkü’nün Yıldız Gazinosu’nu olarak işletmeye açılmasının yegâne amacı turistlerin İstanbul’a geldiğinde eğleneceği cazibeli bir mekânı ülkeye kazandırmak ve bir bölümü müzikli, danslı lokanta, diğer bölümü kumarhane olarak hizmet vererek şehremanetine gelir elde etmekti. Ancak Yıldız Gazino’yu işleten Mario Serra ile Şehremini Emin Bey arasında imzalanan mukavelede kumarhaneye sadece ecnebiler girebilecekti. Fakat gelin görün ki İstanbul’un yerli sosyetesi kumarhanenin müdavimi olmuştur. Sadece İstanbul sosyetesi mi? Bürokratlar, siyasiler ve askeri erkân da kumarhaneyi su yolu yapmışlardır.

Gazetemizin kurucusu ve Başyazarı Yunus Nadi, verilere dayanarak çeşitli senaryoları gündeme getirmiş ve sorulara cevap aramıştır.

Yüzbaşının intiharı...

Hatta kumarhanenin mühürlenmesinden bir ay önce tanınmış bir aileye mensup genç bir yüzbaşı iddiaya göre kumarhaneye girmek istemiş, fakat içeri alınmamıştı. Yüzbaşı bu durumu onur meselesi yapmış; kumarhanenin önünde beylik tabancasını çekerek başına dayamış ve intihar etmişti. Bir başka iddiaya göre ise yüzbaşı o gece salona girmiş, kumar oynamış ve yüklü bir meblağ kaybetmişti. Bu nedenle de kurşunu başına sıkarak hayatına son vermişti.

Ancak bu olay, iki nedenle fazla büyütülmemiş, bir bakıma örtbas edilmişti. Öncelikle yüzbaşının mensubu olduğu aile ile silahlı kuvvetler olayın büyütülmesini ve rahatsız edilmeyi istememişti. İkinci olarak da; bu olayın kamuoyunda bir infiale yol açmasından çekinilmiş, Ankara ve İstanbul Belediyesi’nin önemli bir gelir beklediği Yıldız Kumarhanesi’nin boy hedefi yapılmasından kaçınılmıştı.
O gece olay yerine savcı muavini Cemil Bey gönderilmişti. Daha sonra intihar olayına gereken önemi vermemekle eleştirilecek olan Cemil Bey; “Bana sadece intihar olayı ile ilgili yasal işlemi yapmakla yetinmem, kumarhaneye girmemem söylenmişti” diyerek kendisini savunacaktı.

Beyoğlu bir anda karışır...

Savcının tahkikatı, kumarhane salonuna sokmaması talimatı çerçevesinde yapması çok önemliydi. Zira yüzbaşının o gece kumar oynadığının kesinleşmesi, kumarhanenin kapatılması için yeterli ve kesin bir kanıt oluşturacaktı.

Kumarhanenin kapatılmasıyla basında kumarhane işletilmesinin sakıncaları üzerine haftalarca süren bir tartışmayı da başlatmış oldu. Özellikle de İzmir gazetelerinde. Meğer Mario Serra, İzmir’de de bir kumarhane açmak için İzmir Belediyesi ile temasa geçmişmiş.

Yıldız Kumarhanesi’nin savcılık tarafından suçüstü baskınla kapatılmasından bir gün sonra İstanbul’daki bir başka baskın haberi gündeme bomba gibi düşer. Üstelik bu baskın, Yıldız Kumarhanesi ile ilgili olmasına karşın ilki gibi kansız da olmamıştır. Bu kez savcılık tarafından değil polis tarafından gerçekleştirilen bu baskın, dört ölümle sonuçlanmıştır.

14 Eylül 1927 günü öğleden sonra saat 16.30 sularında Beyoğlu bir anda karışmıştı. Galatasaray Lisesi’nin hemen karşısındaki Tiyatro Sokağı’nda bir cayırtı kopmuş, silahlar patlamaya başlamış, ortalık savaş alanına dönmüş ve adeta kan gövdeyi götürmüştür. Daha önce randevuevi olarak kullanılan ve bir süre önce polis tarafından mühürlenen Rasafe Apartmanı’nın birinci katında toplantı yapan Mercan Altunyan çetesine polis tarafından yapılan baskında ikisi polis ikisi de çete üyesi olmak üzere dört kişi yaşamını yitirmiştir. Ölenler arasında çete reisi Mercan Altunyan da bulunmaktadır.

Gazi Paşa’ya suikast...

Günlerce haftalarca basını ve kamuoyunu meşgul eden olay hakkında binbir yorum ve şayia ortaya atılmıştır. Yurtdışında Osmanlı döneminde görev yapmış birçok üst düzey yöneticinin Ermeni suikastlarına kurban gitmesi ve eski bir sabıkalı olan ve ABD’de bir süre bir FBI polisinin hizmetinde çalışmış olan Mercan Altunyan’ın da Ermeni oluşu, ABD’den Türkiye’ye dönüş yapması ve içinde Vahan ve Ohannes adlarında iki Ermeni ile birkaç sabıkalı Türk’ün de bulunduğu bir çete oluşturması zaten başlı başına bir şayiaydı. Bir de yakın zamanda Kuşçubaşı Eşref’in kardeşi Çerkes Sami’nin Yunanistan’ın Sisam adasından Kuşadası’na gizlice girmesi ve Madran Yaylası’nda karşılaştığı Tahtacı Aleviler tarafından “Gazi Paşa’ya suikast yapacak” diye şüphelenilerek öldürülmesi de Altunyan çetesine daha bir şüphe ile bakılmasına da yol açacaktır.

Baskında çete mensuplarının yanında silah, sahte polis aracı plakaları ve alet edavat ele geçirilmesi, sağ ele geçen çete mensuplarının verdiği ifadelerde Mercan Altunyan’ın Yıldız Kumarhanesi’ni soyma amacıyla kendilerini topladığını, bunun dışında Bolşeviklik propagandası yaptığını ve Lenin’den sıklıkla bahsettiğini söylemesi olayı iyice karmaşık bir hale sokacaktır. Zira 1927 yılında ilk komünist tevkifatı da yapılmıştır.

Bu arada çatışmada şehit düşen polisler büyük bir cenaze töreni ile son yolculuğuna uğurlanmış, şehitlerin aileleri için yardım kampanyaları düzenlenmiş, Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal de İstanbul polisini takdirname ile ödüllendirmiştir. İstanbul polisi takdirname yanında bir de devletin verdiği ikramiye ödülüne de mazhar olmuştur.

Olayı inceleyen savcılık, merakla beklenen soruların yanıtını çook sonra verecektir. Büyük bir titizlikle incelenen dosya sonucunda ortaya çıkan gerçekler şok etkisi yaratacaktır. Mercan Altunyan çetesini içinde bulunan iki polis muhbirinin teşviki ile kurduran, toplandıkları randevuevini, sahte plakaları ve soygun için gerekli alet edavatı ayarlayan, çatışmada silahları bulunmadığı halde ölü ele geçirilen Mercan Altunyan’ın yanıbaşına silahları koyan ve bu arada şehit düşen iki polisi de yanlışlıkla vuran İstanbul polisinin kendisidir.

Komik para cezaları...

Bu davada sorumlu polis müdürlerine görevden el çektirilir ama skandal daha büyümesin diye bir ceza almazlar. Ceza almaları ancak bir başka olayda rüşvet ve haraç aldıkları ortaya çıkınca gerçekleşir.

Yıldız Kumarhanesi davası ise çok komik para cezaları ile geçiştirilecektir. Zira kumarhanenin mukavelesinde Şehremini Emin Bey tarafından İtalyan Mario Serra lehine usulsüzlük yapılmış ve çıkar sağlanmıştır. Sonuçta kumarhane kapatılır, Mösyö Serra İtalya’nın yolunu tutar.
Murat Çulcu, bu kitapla hiçbirimizin bilmediği iki olayı aksiyon filmi gibi ince ince işleyerek anlatmış. Keyifli bir roman tadındaki “Yıldız Kumarhanesi ve Mercan Altunyan Çetesi” adlı kitap “e” yayınlarından çıktı. Macera seven okurlar için ideal bir kitap.