Yıldırım: 'O' sözlere çok şaşırdım!
AKP milletvekili Binali Yıldırım, Erdoğan Bayraktar’ın bakanlık görevinden ayrılırken Başbakan Erdoğan için “İmar işlemlerini Başbakan’ın bilgisi dahilinde yaptım, kendisi de istifa etmelidir” şeklindeki sözlerinin kendisini şaşırttığını söyledi. Yıldırım, “Bir anlık kızgınlıkla yapılmış bir açıklama” dedi.
cumhuriyet.com.trUlaştırma, Habercilik ve Denizcilik Bakanlığı görevini devreden AKP İzmir Milletvekili Binali Yıldırım, NTV'nin canlı yayınına konuk oldu.
Erhan Ertürk'ün sorularını yanıtlayan Binali Yıldırım’ın şu ifadeleri kullandı:
“11 yıl, dile kolay çok uzun bir süre, arkadaşlarınıza, projelerinize bir bağımlılığınız oluyor. Her şeyin bir başlangıcı olduğu gibi sonu olduğunu da biliyorduk. Bu siyesi bir görevdir. Bırakabileceğim gerçeğini de göz ardı etmedim. İşleri uzun vadeli gerçekleştirecek projeler olarak gördüm. Ama bu işlerime hiç yansımadı. Buna göre de güzel bir ekip kurdum. Türkiye’nin yüzünü ağartacak, güzel bir ekip kurduğumu düşünüyorum.
Türkiye, bir demokratik hukuk devletidir. Erkler bellidir; yürütme, yargı yasama. Gerçek güç millettir. Millet her şeyin sahibidir. İster yürütmede ister yargıda ister yasamada olalım, Türk milleti adına yapıyoruz. Millet tabiri caizse herkesin patronudur. Yargı ile yürütme arasında yaşanan sıkıntı bugünün meselesi değil. Hatırlayın yakın tarihimizde, cumhurbaşkanlığı seçiminde yargının 367 meselesinde yürütmeye, yasamaya etki ettiğini, anayasa değişikliğini referanduma götürdüğünü herkes biliyor.
Zaman zaman kurumlar kendi yetki alanlarından çıkmaya başladılar mı ülkede kaos oluşuyor. Bugün biraz böyle olduğunu düşünüyorum. Yolsuzluk, herkesin hassas olduğu bir konudur. Yolsuzlukla suçlamak ciddi bir suçlamadır. Bunun boyutları yolsuzluğun çok ötesindeki bir noktaya geldi.
10 gün içinde yaşanan gelişmelere baktığınız zaman şimdi başka bir yerdeyiz. Yolsuzluk varsa, yolsuzlukla itam edilenler varsa, bunun arkasında durmak, bunu savunmak asla ve asla akıl, hizan sahibi hiç kimsenin hakkı olamaz, haddi olamaz. Bunların hepsinin ortaya çıkartılması lazım, buna hiçbir itirazımız olamaz. Bu algının arkasında daha büyük bir oyunu oynandığını Türkiye, Türk milleti açık seçik görüyor.
Borsa’daki düşüşe bakalım, dövizdeki artışa bakalım ve Türkiye’nin borçlanma faizine bakalım. Türkiye daha fazla bedel ödeyecektir. Doğalgaza daha fazla para ödeyecek, enerjiye daha fazla para ödeyecek. Dolayısıyla Türkiye ekonomisi bundan olumsuz etkilenecek. Şirketlerin değerleri aşağıya düştü. Şirketleri satın almak isteyen yabancı büyük finansal çevreler, çok iyi fırsat yakaladı. Bu olayın kısa vadede kaybettirdiği 120 milyar liradır. Ulaştırma Bakanlığı olarak 10 yılda yaptığımız yatırımın tutarı bu kadardır.
Soruşturmanın seçim havasına girildiğinde yapılması çok anlamlı. Soruşturmada 14 aydan fazla zaman geçmiş. Suçun işlendiğini anlamak için 14 ay beklenmez. Sonucu aynı olabilirdi, itirazımız yok. Siyasetin işine herkes karışıyor, siyaset kimsenin işine karışamıyor. Bu algı yanlıştır.
İtham ne? Rüşvet ve yolsuzluk. Bunu nerede inceliyor? Terörle Mücadele Kanunu’nda. Türkiye’nin rejimini değiştirmek için çete kurmak, örgüt kurmak, silahlanmak işiyle rüşvet işi araştırılıyor. Neden böyle araştırılıyor? Çünkü savcının eli güçleniyor. Dolayısıyla ciddi anlamda bir hukuk hatası var. Başka hatalar da var.
Gizlilik ihlali var. Soruşturmalar gizli, kime gizli? Şüphelilere gizli, medyaya serbest. Bu yanış, savunmuyorum. Şüpheliler yargı önüne çıkmadan mahkum oluyor.
Savcı diyebilir ki ‘Polis sızdırdı’. Polis kimin emrinde çalışıyor, savcının emrinde çalışıyor. Savcı onun hesabını polisten soracak. O sormuyorsa HSYK soracak. Sen dosyanın sahibisin niye kamuoyunda yayınlandı, sızdırıldı? Gizlilik ihlal olduysa savcı görevini yapamamıştır.
HSYK’yı bu hale getiren biziz. Referandum yaptık, HSYK’yı bağımsız yaptık. Alınan karar, görülen davada taraf olmak anlamına geliyor. 13 imzayla yayımlanmış bildiri, 9 kişiyi yok sayabilir miyiz? Danıştay, etki altında kalmıştır. HSYK, açıkça Danıştay 10. Dairesi’ne talimat vermiştir. Bir gün önce HSYK, 'bu yanlıştır' diyor. Danıştay da bir gün sonra HSYK’nın doğrultusunda karar veriyor. Korsan bir şekilde topluyor, karar veriyor.
İddialara vakıf değilim. İki bakanın oğlu tutuklandı, biri serbest bırakıldı. Süreç devam ediyor. İran-Irak ilişkileri, ticareti devlet de yapıyor. Bu ABD’yi rahatsız etti, uluslararası boyut da işin içine girdi. Maalesef işin arkasında başka şeyler çıktığı da görülüyor. Yolsuzluktan başka Türkiye’nin ne kaybettiği konuşuluyor.
Mahkeme süreci tamamlanmadığı için masumiyet karinesi esastır. Siyasetle hesaplaşma arzusunda olanlar buna balıklama atladılar.
İkinci soruşturmadaki iddiaların bir kısmı bizim bakanlığımızı ilgilendiren iddialardır. Bir tanesi Viranşehir yolu, 89 kilometrelik asfalt kaplama işi var. İhale katılan 32 tanesi yeterli görülmüş. Yeterli görülmeyenlerin itirazı üzerine 29’a düşürmüş. 18 firmadan teklif gelmiş. Yaklaşık bedelin altında bir ihale olmuş. Yaklaşık bedeli 112 milyon iken altında bir değere verilmiş. Marmaray’daki iddia da komik, evlere şenlik. Bütün yatırımları 10 günlük kayıp olarak ödedi gitti, bu kadar kolay olmamalı.
Simit sarayı ihalesi yapılmış, teklif gelmemiş. Tekrar ihale yapılmış, tek teklif gelmiş. Ama ihale verilmemiş. Benim işim büfecilik değil.
Marmaray hattında, Sirkeci girişinin yakında bir arsa var. Bir kısmı, Marmaray’ın etki alanında. Daha karar çıkmamış, bina yapılmamış.
TCDD hakkında soruşturma yapıldığını öğrendik. Herhangi bir talimat yok. Savcının uktesinde. O da gizli olması lazımken gizlilik ihlal edilmiştir. Her iddia ciddidir, her iddianın da en ciddi şekilde araştırılması ortaya çıkartılması şarttır.
Amaç, Türkiye’nin gerçekleştirdiği büyük projeleri akamete uğratmaktır. Üçüncü köprü, yeni havalimanı, İzmit körfez geçişi… Hedef bu projelerdir. Akamete uğratmak isteyen kim sorusunun cevabını arıyoruz.
Bazı firmaların malvarlıklarına tedbir konuldu. Bunun tercümesi bu projeleri baltalamaktır. O firmaları değil, ülkenin ekonomisini de öldürür.
Hükümet seçimle geldi, seçimle gider. Amaç başbakan, bakanlar değildir. Milletin verdiği oyun desteğin, başkaları tarafından elinden alınmasıdır. Millet bunun hesabını 30 Mart’ta görecektir.
Biz beraber çalıştığımız arkadaşları değiştirebiliyoruz. Emniyet’te bir yapılanma var. İçişleri Bakanlığı bir yapılanma olduğunu görüyor. Demek ki ihtiyaç nedeniyle böyle bir değişikliğe gidiliyor.
Sanal dünya yalan dünya değil. Gerçek hayatta bir şey suçsa sanal alemde de suçtur. İnsanlar ikiye bölündü.
Ben kendi görevden ayrılma dilekçemi kendim yazdım. Erdoğan Bayraktar’la iki genel müdür olarak arkadaştık. Erdoğan Bey'in bu açıklamasına doğrusu şaşırdım, niye böyle bir açıklama yaptı. Bir gün sonra da sanki onu düzeltir bir açıklama da yaptı. Öyle bir anlık kızgınlıkla yapılmış bir açıklama olduğunu düşünüyorum. ‘Başbakan’ın talimatıyla yaptım’ lafını kimse bir yere çekip uzatmasın, oraya kimse atlamasın. Talimat gelse de bürokrat yasadışı bir iş yapmaz çünkü başına gelecekleri bilir. Bürokrasi mevzuata göre hareket eder.
İzmir’in bir tane kalesi var, o da Kadife kaledir. İzmir’in kalesi kendisidir. İzmir aslında demokrasinin tek partiden çok partili sisteme geçişinin de sembolüdür. İzmir’in radikal sol kimliği yok. Sol ağırlıklı değil, liberal bir seçmeni var. İzmir’de hizmet odaklı bir çalışma yürüteceğim.
İzmir en önemli sorunu ulaşım ve yatırım eksikliği, çevre kirliği ve körfez kirliliği. Bunlar İzmir’in kangren olmuş sorunlarıdır. Biz baştan kaybedeceğimiz bir yolculuğa çıkmayız. İzmir’de 35 projeden bahsettik, bunlardan 17’si yapılıyor. Fiilen 30 milyarlık projeyi başlattık, yapıyoruz.
Siyasi iktidarlar, seçimle gelir seçimle gelirler. Kimse heveslenmesin. Biz yaptıklarımızın hesaplarını veriyoruz" dedi.