Yılda 3 bin 500 kişi kayıp
Türkiye'de yılda ortalama 3 bin 500 kişi kayboluyor. Kayıpların üçte biri erkek, üçte ikisi ise kadın ve çocuk. En sık görülen kaybolma nedenini, zihinsel ya da bedensel engel nedeniyle kaybolan ya da kaçırılanlar oluşturuyor.
cumhuriyet.com.trTürkiye’de yılda ortalama 3 bin 500 kişi kayboluyor. İstatistikler, kayıpların üçte birinin erkek, üçte ikisininse kadın ve çocuklardan oluştuğunu gösteriyor. Kaybolan kişilerin yüzde 55’i 15-30 yaş grubunda iken, yüzde 59’u Marmara Bölgesi’nde kayboluyor. Kayıplar arasında okuma yazma bilmeyenlerle ilkokul mezunlarının oranı yüzde 71, yüzde 24 oranla en sık görülen kaybolma nedeni zihinsel ya da bedensel engel dolayısıyla kaybolma ya da kaçırılma oluşturuyor.
Zihinsel engelli oğlunun 1992’de kaçırılması üzerine kendisi gibi yakınlarını kaybetmiş ailelere yardım etmek üzere Yakınlarını Kaybetmiş Aileler Derneği’ni (YAKAD) kuran İsmet Özbilici’nin 1999 yılında vefat etmesi üzerinde bayrağı devralan Zafer Özbilici, 17-31 Mayıs Kayıplar Haftası kapsamında sorularımızı yanıtladı.
‘Kolluk kuvvetleri kayıpları aramıyor'
YAKAD Başkanı Özbilici, Türkiye’de kayıplar konusunda, “bir toplama merkezinin bulunmaması nedeniyle” çok büyük bir sosyal boşluğun olduğunu, “kaybolmanın suç olmaması nedeniyle kolluk kuvvetlerinin kayıpları aramadığını” dile getirdi. Yaşanan çaresizlik ve belirsizlik nedeniyle kayıp yakınlarının belli bir süreden sonra “kayıplarının ölüsünü arar hale geldiğini” ifade eden Özbilici, bu konudaki emniyet verilerinin de güncellenmediğini, bulunan kişilerin de kayıtlarda halen “kayıp” sıfatıyla geçtiğini belirttti.
Türkiye’deki kayıpların yüzde 75-80’i ilk 15 gün içerisinde bulunabiliyor. Kayıpların bulunmasında en çok ailenin çabası etkili oluyor. Geri kalan yüzde 20-25’lik kesimse ya hiç bulunamıyor ya da çok uzun yıllar sonra bulunabiliyor.
Organ ticareti kuşkusu
Özbilici, bulunamayan kayıplar konusunda “organ ticaretinden” kuşkulandıklarını belirterek “bazen özellikle deniz kenarlarında kol, bacak gibi uzuvların bulunduğu bilgisini alıyoruz. Bu uzuvlar buralara bırakılıyorsa vücudun geri kalan kısımları ne yapılıyor” sorusunu yöneltti. Özbilici, 1994’te faaliyete geçen 2004’e kadar 750 dolayında kişinin bulunmasını sağlayan “Kayıp Otobüsü”nün maddi imkânsızlıklar nedeniyle hareket edemediğini belirterek kayıplar arasında bulunması en zor olanların zihinsel engelliler olduğunu, bu kişilerin altını kirletmesi gibi nedenlerden ötürü insanların onlara yaklaşmadığını belirtti.
Adli uzmanlarla çalışma
Özbilici, YAKAD aracılığı ile 1994’ten bu yana kaybolan 950 kişinin bulunmasını sağladıklarını belirterek dernek olarak Adli Tıp uzmanlarıyla yaptıkları çalışmalar sonucu “resim yaşlandırma programı” kullandıklarını, bu programla 10 yıl önce kaybolmuş bir kişinin 10 yıl sonraki halinin görülebileceğini, bu sayede kayıpların bulunmasının kolaylaştığını söyledi.
‘29 Şubat Kayıplar Günü olsun’
Aileler ne yapmalı
29 Şubat tarihinin 4 yılda bir yaşanıyor olması nedeniyle “Kayıplar Günü” ilan edilmesini istediğini ifade eden Özbilici, bir çocuk kaybolmadan önce ve kaybolduktan sonra yapılması gerekenleri şöyle anlattı: “Çocuk kaybolmadan önce alınması gereken önlemler arasında; çocuğa dair en son çekilen fotoğrafın saklanması, arkadaşlarının tanınması, günlük programlarının bilinmesi, saç teli, kan gibi DNA’sını belirleyecek bir parçasının muhafaza edilmesi bulunuyor. Çocuk kaybolduktan sonraysa çocuğun arkadaşlarıyla arkadaşlarının ailelerine haber bırakılması, okul ya da kreşinin bilgilendirilmesi, polise haber verilmesiyle olayla ilgili gelişmelerin takip edilmesi, çocuğun en son görüldüğü yerde kapsamlı bir araştırma yapılması, çocuğun en son ne giydiğinin bilinmesi, bölgesel hizmet gruplarına başvurulması, ev telefonuna yanıt verebilmesi için evde sürekli birinin bulundurulması gibi hızlı ve bilinçli çözümler geliştirilmesi gerekiyor.”
Kaybolanların çoğunluğu genç
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre:
• Kayıpların yaşlara göre dağılımı: 0-15 yaş yüzde 19, 15- 30 yaş yüzde 55, 30-45 yaş yüzde 14, 35-60 yaş yüzde 6, 60 yaş üstü yüzde 6.
• Kayıpların bölgesel dağılımı: Marmara Bölgesi yüzde 59, İç Anadolu Bölgesi yüzde 10, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi yüzde 10, Ege Bölgesi yüzde 9, Karadeniz Bölgesi yüzde 6, Akdeniz Bölgesi yüzde 6.
• Kayıpların eğitim durumları: Okuma yazma bilmeyenler ve ilkokul mezunları yüzde 71, lise mezunları yüzde 25, yüksekokul yüzde 4.
• Kaybolma sebepleri: Özür nedeniyle kaybolma ve kaçırılma yüzde 24, evden kaçma yüzde 15, psikolojik nedenlerle yüzde 8, aile içi şiddet nedeniyle yüzde 7, alzheimer, bilinç kaybı ve bunama nedeniyle yüzde 7, kandırılma ve kaçırılma vakaları yüzde 6, maddi sıkıntı nedeniyle yüzde 4, depremde kaybolma yüzde 3, askerlikten kaçma yüzde 2, alkol bağımlılığı nedeniyle yüzde 1, diğer sebepler ise yüzde 23.
Yakad'ın Kuruluş Hikayesi
Otizm rahatsızlığı nedeniyle zekâ yaşı 7 olan Abdülhamit Özbilici (23), 6 Eylül 1992 tarihinde evinin kapısında oynarken önünde bir taksi durur. Taksinin arka koltuğunda oturan ve kimliği belirlenemeyen bir adam, onu içeri davet eder. Nedenini bilmeden ve kavramadan taksiye binen Özbilici böylece kayıplara karışır. Baba İsmet Özbilici’nin bütün arama ve araştırmaları sonuçsuz kalır. Olayın ardından yüz binlerce el ilanı bastırarak bütün Türkiye’yi şehir şehir, köy köy, kapı kapı dolaşır. Bir yıl sonra Abdülhamit’in küçük kardeşi ve yine zihinsel engeli olan Özgür, abisini beklediği pencerenin yanındaki yatakta ölü bulunur. İsmet Özbilici, bu acı olay üzerine kendini kayıplara adar. Oğlunu ararken kendisi gibi yakını kaybolmuş pek çok insanla tanışır ve düşüncesini anlatır. Böylece Türkiye genelinde aynı acıyı yaşayan birçok ailenin bulunduğu fark edilir. Aileler birleşerek 1994’te Yakınlarını Kaybetmiş Aileler Derneği’ni (YAKAD) kurar. Yakınlarını kaybetmiş aileler, o günden bu yana YAKAD çatısı altında oğullarını, kızlarını, eşlerini ve diğer sevdiklerini hep birlikte aramaya başlarlar. Üstelik bu insanlar akraba ya da hemşeri değiller, onları buluşturan ortak nokta yakınlarının kaybolması.