Yıkımın gölgesinde

Yüksekova’da neredeyse bütün binalar delik deşik. Operasyonların ardından ilçede ayakta kalabilen az sayıda bina da yıkılmayı bekliyor.

Seyhan Avşar

Yüksekova’ya en son 2013 yılının Ağustos ayında bir düğüne gitmiştim. Sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği günlerde gördüğüm fotoğraflar Yüksekova’nın içler acısı halini her ne kadar gözler önüne serse de içimdeki merak duygusu dinmek bilmiyordu. Geçen perşembe günü Yüksekova’ya doğru yola koyuldum. İlçe merkezine varır varmaz dikkatimi çeken tek şey, zırhlı araçlar ve polisler oluyor. Yıllar önce de Yüksekova’da polis ve Mobese kameralarının çok olması dikkatimi çekmişti ama artık nereye baksanız polis araçları ve polis memurları görüyorsunuz. Çarşıdaki yurttaşlarla ve esnaf ile sohbet etmeye başlıyorum. Yurttaşlar dertli... Polisin durmadan trafik cezası yazdığını iddia ediyorlar. Hepsi aynı şeyi şöylüyor: Bıktık. Esnaf ise Yüksekova’nın il yapılacağı yönündeki söylemler nedeniyle umutlu... “Burda çatışmalar yaşanırken, merkezde yaşayanlar bizlere hiç sahip çıkmadı. Şimdi gelip burdan dükkân almaya çalışıyorlar. Hiç satar mıyız?” diyorlar. İlk durağımı 2013’te gittiğim düğünün yapıldığı Cumhuriyet Mahallesi olarak belirleyip, bir araçla hareket ediyoruz. Yol boyunca delik deşik olmuş, boş evler dikkatimi çekiyor. Hepsinin üzerinde kırmızı boya ile kocaman “mahkemeliktir” yazıyor. Şoför yolu işaret ederek “İşte burda hendekler açıldı. Bu hendeklerin altında sahipsiz cenazeler var” diyor. İçimi ürperti sarıyor. Cenazeleri düşünürken şoför bir anda “Gelmek istediğiniz yer işte burası geldik” deyince şok geçiriyorum... Moloz yığınlarıyla dolu boş bir arazideyim. Koskoca mahallede sadece iki ev kalmış. Bir de düğünlerine konuk olduğum aileye ait elma ağacı. Kalan iki ev yeni onarılmış. Çaldığım kapıları açan teyzeler keder ve gözyaşıyla anlatıyor: “Komşularımız göçüp, gitti. Evimizi tamir ettik. Ancak cenazemiz çıkar bu mahalleden” diyorlar. Mahalleden ayrılınca yol boyunca su taşıyan kadınlara rastlıyorum. Mahalleye günde birkaç saat su verildiğini öğreniyoruz.

Askerin sitemi

Yüksekova’dan ayrılırken üç farklı arama noktasından geçiyoruz. Kimliklerimizi toplayan bir er, gazeteci olduğumu öğrenince sitem ediyor. “Bizler burda ölümle burun burunayız. Televizyonlar, ‘Vuruldu. Şehit oldu. Uğurlandı’ diyor. Hepsi 45 saniye sürüyor” diyor..