Yıkık ama özgür

Kobani'de 134 günlük işgal ve savaş nedeniyle taş taş üstüne kalmamış ama IŞİD'den temizlenen sokaklarda kadınlar ve gençler özgürce dolaşıyor. Sayıları az da olsa yıkıntıların arasında oyun oynayan, bisiklete binen çocuklar var. Direnmek için kalanlar Türkiye'ye sığınanlara "Artık dönün" diye sesleniyor. YPG ve peşmerge güçlerinin köyleri de kurtarmak için başlattığı operasyon sürüyor.

Mahmut Oral /Cumhuriyet

IŞİD’in 15 Eylül’de ağır silahlarla saldırdığı Kobani 134 gün sonra artık özgür. Üçüncü kez gittiğimiz Kobani’de yıkık, özgür ama umutlu bir kent bulduk. Artık kadınlar ve gençler özgürce sokaklarda dolaşabiliyor, çocuklar yıkıntılar arasında oyun oynuyor. 134 gündür direnen Kobanililer, gidenlere “artık dönün” çağrısında bulunuyor.

Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinin Kobani’ye açılan kapısı olan Mürşitpınar’dan Kobani’ye giderken HDP milletvekilleri Nursel Aydoğan ve Ayla Akat Ata’nın makam otomobillerinde bulduk kendimizi. HDP milletvekilleri 30 kişilik kalabalık bir ekiple, Kobani’ye giderek 134 gün sonra gelen zaferi ve özgürlüğü kutlayacak hem de Kobani kantonunun kuruluş yıldönümü etkinliklerinde yer alacaklardı.

Ayla Akat Ata, Kobani’nin yeniden inşası için çok büyük bir maliyet gerekeceğini söylerken bunun için tüm duyarlı kesimlere yakında çağrı yapmak gerekeceğini ifade ediyordu. Nursel Aydoğan da aynı görüşte idi.

Bir süre sonra Kobani’nin bu yıkık haliyle kalmasının, bir açık hava müzesi haline getirilmesinin daha doğru olacağı fikri doğdu. Böylece insanlık Hitler Nazizminden sonra Kobani’de de savaşı tüm çıplaklığıyla görebilecekti.

Derken Mürşitpınar Kapısı’na geldik. Engel çıkarılmadan Kobani’ye geçtik. Kapıda Kobani kantonu hükümeti en üst düzeyde HDP heyetini bekliyordu.

PYD Eşbaşkanı Asya Abdullah, Kobani Kantonu Yürütme Meclisi Başkanı Enver Müslüm, PYD ve YPG yetkilileri karşıladı heyeti. HDP milletvekilleri, kendilerini karşılayanlara yanlarında getirdikleri çiçekler ile baklavaları verdi.

 

Artık dönün...

Heyetten ayrılarak Aşiti (Barış) Meydanı’na doğru yürüyoruz. Adı Barış Meydanı ama barış sanki buralara hiç uğramamış gibi sağda solda ne varsa yerle yeksan olmuş. Elinde silah bulunan bir genç ile konuşuyoruz.

Adı Mihamed Halit olduğunu belirten Kobanili, kentlerini çetelerden temizledikleri için onur duyduklarını söylüyordu.

Türkiye’ye sığınmak zorunda kalanlara da bir çağrısı vardı Mihamed’in: “Artık dönün”. Dünyanın buradaki yıkımı görmesini de istiyordu. Nihat Hamza adındaki asayiş görevlisi ise Aşiti Meydanı’nda bugün zaferi yaşadıkları için son derece mutlu olduklarını anlatıyordu.

Az ileride IŞİD’e karşı Kobani’yi savunan YPG’lilerle karşılaşıyoruz. O gençlerden birinin de adı Nihat. 134 günün nasıl geçtiğini soruyoruz ona: “Taş taş üstünde kalmadı ama yılmadık, korkmadık ve topraklarımızı savunduk. IŞİD’i köylerden de temizleyeceğiz. Buradan gidenlere şunu söylemek istiyoruz, gözümüz yollarda ve sizi bekliyoruz. Gençlerimizi, arkadaşlarımızı bekliyoruz” diyor. Beride bir başka YPG’li Agir Şehit adlı Kobanili bir genç var. Savaşta yaralanınca Türkiye’de 20 gün tedavi görmüş sonra yine Kobani’ye dönmüş. “Savaşmaktan başka bir çarem yoktu çünkü bu benim için onurdu” diyor.

 

Sıra köyleri kurtarmaya geldi

Kobani’nin IŞİD’den temizlenmesinin ardından YPG, peşmerge ve Kürt güçleri köylere operasyon başlattı. Kentin doğusunda Helince köyü IŞİD militanlarından temizlendi, güneyde ise Minaze köyü YPG’lilerce kuşatıldı. ABD öncülüğündeki koalisyon ülkelerinin savaş uçakları saat 13.00 sıralarında Minaze’ye IŞİD militanlarının bulunduğu bölgeye hava operasyonu düzenledi.

 

Taş üstünde taş kalmamış

Savaşın yıkımı daha Kobani’ye ilk adımımızı attığımız andan itibaren görülüyordu. Savaş devam ederken iki kez geldiğimiz Kobani’de yer yer sağlam kalan binaları görmüştük. Ancak şimdi, tam anlamıyla taş taş üstünde kalmamıştı. Yıkılmış binaların molozları altında kalmış otomobiller, caddelere saplanmış ama patlamamış devasa bombalar arasından geçip giderken bir zamanlar iğne atılsa yere düşmez denilen çarşı merkezine geldik.

Arada sırada toz bulutu kaldıran arabalar, “Ey Rakip” marşını çalarak süratle geçiyor yanımızdan. Dükkânlar yıkık. Kaçmak zorunda kalan sahipleri kepenkleri kapatmışlar ama IŞİD’in attığı bombalar nedeniyle darmadağın olmuş dükkânlar. Bazılarının raflarında hâlâ mallar duruyor. Bir binanın en üst katına çıkıp baktığımızda tam bir hayalet kent ile karşılaşıyoruz.

 

Çocuklar artık sokakta

Kobani’nin doğusuna doğru geldikçe sokaklar daha kalabalıklaşıyor. Sivillerin sayısı da giderek artıyor. Sayıları az da olsa sokaklarda oyun oynayan, bisiklete binen çocuklar var. Sanki savaş hiç olmamış gibi arkalarındaki yıkıntılar gerçek değilmiş gibi eğleniyorlar. Kucağında bir bebek, yanındaki sandalyede oturan yaralı bir gencin başında bir kadını görüyoruz. Emine Mihamet Şeho sevinçle anlatıyor; “Gabelek köyündenim. IŞİD bize saldırıp evimizi talan edince Kobani’ye geldim ve buradan da gitmedim asla. Hiç korkmadım onlardan. Bir gün kazanacağımızı biliyordum. Aylarca üzerimize bomba yağdı ama yine de gitmedim. Bugün bu zafer bizim başımızı yüceltti” diyor. Yanındaki yaralı genç ise oğlu. İki gün önce IŞİD’in keskin nişancıları kolundan yaralamış onu. Belki de pansuman yapacak malzeme bile bulamamış, gömleği kan içinde, “Ben böyle de mutluyum, yeter ki zafer olsun” diyor.

Bir evin önünde torunları ve çocukları ile duran bir kadın var. Genç kızlar evlerin önünü temizlerken o telefonla konuşuyor. Kulak misafiri olunca Türkiye’de bulunan akrabalarıyla konuşup artık tehlike kalmadığı için onları geri çağırdığını anlıyoruz. Adı Sıdıka Halil. Şöyle diyor yaşlı kadın: “Ben de Türkiye’ye gitmek istemedim, evim hemen sınırın üzerindeydi ama Türkiye’ye gitmedim. Bu 4 ay çok büyük zorluklarla geçti. Her gün, her gece bomba yağdı üzerimize çok şükür ölmedik.”

Kobani’nin yıkık sokaklarında dolaşıyoruz. Ellerinde silah bulunan 3 genç uzaktan el sallayıp Diyarbakır şivesiyle “Ne yapisen” diyor, “Seni çekiyem” deyip fotoğrafını çekiyorum. Onlar Türkiye’den savaşmak için gelen 3 Kürt genci. Biri Diyarbakırlı, biri Şırnak diğeri ise Vanlı. Diyarbakırlı olan “Hamza Amed” kod adını kullanıyor.

IŞİD’e karşı düzenlenen Kobani’deki son operasyonda yer almış. 30 kişilik bir grubu sıkıştırıp 20 kadarını öldürmüşler, geri kalanlar ise kaçmayı başarmış. 10 saat sürmüş çatışma, sadece 1 kayıp vermişler. Bu anlattıklarının ardından gelen telsiz anonsu ile göreve çağrıldığını belirtip ayrılıyor.

 

134 gün sonra aynı tepede

134 gün sonra yıkıntılar arasında ama bu kez özgür ve umutlu bulduğumuz Kobani’den yeniden Türkiye’ye dönüyoruz. Sınırdan geçerken arkamıza dönüp baktığımızda bu kez ne uçakların ne de aylardır susmayan bombaların sesini duyuyoruz...