Yığınlar bilgelik düşmanıdır!

Konuşmak da gezmek gibi boşunadır. Karşına çıkan kimsenin sözünde düşünce bulmak istersin, boşunadır. “İnsanların çoğu başlarına gelenler hakkında düşünmezler ve öğrendiklerini kavrayamazlar, yalnızca kendi kanılarına inanırlar.”

Enver Aysever / Kurşun Kalem

1. İç içe geçmiş, usandıran insan kalabalığı nasıl da tedirgin edicidir. Kişiliği korumak için seni içine çeken bataklıktan bir an önce kurtulman gerekir. Yığınlar, başı kopmuş, ürkütücü, vahşi bir hayvan gibi oradan oraya savruluyor. Bilge yaşam sürmekten uzak, aptalca inanç, töre, gelenek içinde kaybolan yığınla alay eden Herakleitos haklıydı. Kalabalıklar düşünmeyi bilmez!

Doğuştan edinilen soylulukla alay ediyordu Herakleitos! Bilgelikle edinilen soyluluğa inanıyordu. Bir gün barış üstüne konuşma yapması istendiğinde bir bardak suya arpa unu sererek içmiş, tek söz etmeden ayrılmıştı. Az sözle, yalın ve bilge olarak edilen ifadeler önemli Herakleitos için. Ephesoslulara açgözlü olmamalarını göstermek istemişti. 

2. “Neden susuyorsun?” diye sorulduğunda; “Siz gevezelik edin” diye yanıtlamıştı.

Yığınların davranışlarına karışarak bayağılaşmak itemiyordu Herakleitos, çağdaşı filozoflar geziyor, gördükleri üstünden düşünce üretiyordu. Ona rivayet edilen öykü şöyle:

Öğrenciler -Sokrates öncesi dönem- gezgin filozofları göstererek “Biz neden gezip, görüp, diğerlerinin yöntemini uygulamıyoruz?” derler. Herakleitos yanıtlar: “Peki, Herakleitos da benimle gelecek mi?” Ona göre insanlar; “Dinlemeyi bilmedikleri için konuşmayı da bilmiyorlar”dı. 

3. Türlü görüntüler arasında kendine yaşam biçen kimselere bakıp, bu güruh karşısında umutsuz olmamak mümkün mü? Plajlarda, barlarda, ibadethanelerde yan yana, birbirine esir düşmüş olduğunun farkına varmadan, en ufak incelikten yoksun kalabalıklara herhangi bir sözle seslenmenin anlamı nedir? Bilgelikten haberi olmayan, karşıt fikirleri varmış gibi davranan bu düşkün kalabalık olsa olsa zaman kaybıdır, oysa yaşam biriciktir ve bir kez düşünmeyi öğrendin mi susmak giderek sığınak halini alır. Kalabalıklara şöyle seslenirsem haksız sayılır mıyım ki?

“Ahmak insanlar her söz karşısında şaşırmayı sever.”

4. Hele sosyal medyada sahte mutluluklar inşa ederek, karşısındakini kandıracağını sanan, oysa basbayağı kendini gülünç duruma düşüren insan için ne yapılabilir ki? Gezerek öğrendiğini sanan kişiye; gördükleri karşısında herhangi bir özgün düşünce üretmesinin mümkün olmadığını anlatmak gerek ya da onunla aynı havayı solumaktan hemen uzaklaşmalıdır. Ruhun sınırları hakkında en ufak fikri olmayan kişi, ona alkış tutmaya çalışan güruhun önderi olmaktan hoşnuttur. Oysa “eşekler samanı altına tercih eder!”

5. Konuşmak da gezmek gibi boşunadır. Karşına çıkan kimsenin sözünde düşünce bulmak istersin, boşunadır. “İnsanların çoğu başlarına gelenler hakkında düşünmezler ve öğrendiklerini kavrayamazlar, yalnızca kendi kanılarına inanırlar.” Görüntüsüne, sesine, kanaatlerine âşık biriyle söyleşmekten büyük zaman kaybı var mıdır? Kalabalığın uzantısı olan o kimseye neden saygı duyacakmışım? Üstelik dağ, taş gezerek görülecek yeni bir şey yoktur; kişi, ancak ruhunun derinliklerine fener tutarak aydınlanır ve her karanlık odanın ardından bir yenisiyle karşılaşır. Başkasıyla zaman kaybeden, boş gevezelik yapan kişilerden sakınmak gerekir kendini. 

6. Yığınların beğenisi değer taşımaz, onlarla bir arada olarak avunan kişi ya da yöneterek kendini bilge, erdemli sayan biri gülünçtür. Kendileri için yasalar yapmasını isteyen Ephesoslularla anlaşmaktansa çocuklarla oyun oynamayı tercih edeceğini söyler Herakleitos. Site devletlerinde yasaları bilgeler yapıyordu, belli ki Herakleitos yasayı hak edecek bir güruh görmüyordu karşısında. Evreni kavrama arzusundan uzak insanlar için kılını kımıldatmadı, dedi ki;

“Bütün yollarını yürüsen bile ruhun sınırlarına ulaşamazsın, öylesine derindir ruhun logosu.”

7. Düşünme yetisinden yoksun, güdüyle hareket eden kalabalıklar “farklı” olandan hoşlanmaz, yargılar, tecrit etmek ister. En saldırganlar “kahraman” yapılır. Oysa: “Kana bulanarak arındırmaya çalışıyorlar kendilerini, çamura batmış birinin, kendini çamurlu suyla yıkaması gibi. Çamurla yıkanan birine herkes deli der. Karşılarındaki tanrı heykellerine yakarıyorlar, konuşur gibi duvarlarıyla evlerin. Ne tanrılar ne de kahramanlar hakkında bildikleri bir şey var”dır.

Herakleitos: “Bana göre bir insan çok iyi ise bin kişidir” derken, bir başkasına neden gereksinim duymamamız gerektiğini de özetler. “Güneş her gün yenidir” ve bunun değerini bilerek bir başkasının kuyruğuna takılmadan, boş yollarda vakit kaybetmeden yaşamak gerekir. 

NOT: Alıntılar yaptığım Herakleitos’un; fragmanlarını Eski Yunancadan Cengiz Çakmak çevirdi ve aslıyla birlikte Alfa yayımladı. Tartışmalı metinlerin de bulunduğu kitap, yorumlarıyla da ayrıca değerli. MÖ 520 ile 490 arasında yaşadığı düşünülen filozof çağdaşlarından bambaşka bir çizgideydi ve bugün düşünce biçimimizi derinden etkileyen kavramlara, yöntemlere büyük katkı yapmıştır. Öneririm.