Yeni yılda Dünya gündemini bekleyenler
Yeni yılda Avrupa Birliği ülkeleri ile ABD'deki gündemi büyük ölçüde ekonomik sorunlarla mücadele belirlerken Kuzey Afrika ve Ortadoğu Asya'da ise gündeme seçimler ve siyasi krizlerdamgasını vuracak.
cumhuriyet.com.tr2013'te ABD Kongresi'nde, stratejik kararlara darbe vuran Cumhuriyetçi-Demokrat çekişmesinin sürmesi beklenirken, yeni yıla ilişkin pek çok gelişmenin kaderini, saatler kalan "mali uçurum" tayin edecek. Obama kabinedeki isimlerden dış politikaya kadar, önemli bir dizi karar alacak. Avrupa Birliği'ni ise, ekonomik krizin Birliğin entegrasyonuna zarar vermemesi için yürütülecek çetin bir mücadele bekliyor.
ABD'yi 2013'te hem siyasi hem askeri hem de ekonomik alanlarda çok zorlu kararlar, adımlar ve mücadeleler bekliyor. Bunların başında ekonomi geliyor. ABD Başkanı Barack Obama ve Kongre'nin hala bütçe konusunda anlaşamaması nedeniyle, ülkenin "mali uçuruma sürüklenmesi ihtimali artıyor. Dolayısıyla ABD'yi 2013'te, 1 Ocak tarihi itibarıyla ülkenin "mali uçurum"a sürüklenip sürüklenmemesine göre farklı tablolar bekliyor. Avrupa'daki finansal kriz ve ABD'nin mali politikaları nedeniyle Amerikan ekonomisindeki riskler 2013'te de devam edecek. Bu arada işsizlik rakamlarının yavaş bir hızla düşmesi bekleniyor. Ekonomide en çok tartışılan konulardan biri de yeni bir vergi sistemi oluşturulması. İyi bir beklenti olaraksa, emlak ve otomotiv sektörlerindeki iyileşme tahmini öne çıkıyor.
İç politikada da ABD'yi hareketli bir yıl bekliyor.
Obama, başkanlığa tekrar seçilmesinde çok etkili olan Latinler için ilk dönem gerçekleştiremediği "kapsamlı göçmenlik reformu" sözünü bu yıl yerine getirebilir. ABD Başkanı, bir röportajında bu konunun ikinci dönemindeki en öncelikli konular arasında yer alacağını belirtmişti.
Connecticut saldırısının ardından, 2013 yılının ilk aylarının önemli gündem maddelerinden biri de, bireylerin silah kullanımı ve satın alımının sınırlandırılmasına yönelik yasa çıkarılması tartışmaları olacak.
Obama, 2013'te "ulus inşası" stratejisi gereği, özellikle altyapı, enerji yatırımları ve eğitim gibi konulara ağırlık verecek.
ABD'nin yeni kabinesi ise 2013'ün ilk aylarında belli olacak. Obama'nın, Dışişleri Bakanlığı için aday gösterdiği John Kerry'nin yanısıra, savunma, hazine ve adalet bakanlıkları gibi bazı makamlarda değişikliğe gitmesi bekleniyor. Obama'nın, David Petraus'ın istifasıyla boşalan CIA Başkanlığına ise, şu an vekaleten bu görevi yürüten yardımcısı Michael Morell ile mi devam edeceği, yoksa yeni bir isim mi atayacağı önümüzdeki günlerde görülecek.
Kasım ayındaki seçimler sonucunda ABD'de yönetim ile Kongre'nin güç yapısında değişiklikler olmadığından, son 2 yılda olduğu gibi Obama ile Cumhuriyetçiler arasındaki bitmek tükenmek bilmeyen çekişme ve çıkmazlar, olağanüstü bir gelişme olmazsa, 2013'te de sürecek.
Dolayısıyla, ülkenin belki de en büyük sorunu, hemen her konuda birbiriyle çekişen kendi siyasetçileri olmaya devam edecek.
Dış politikada ise ABD'yi zorlu stratejiler bekliyor.
İçinden çıkılmaz bir krize dönüşen Suriye konusunda ABD yönetimi halen temkinli. Suriye muhalefetine yardımlarını insani yardımlar ve silah unsuru içermeyen yardımlarla sınırlayan ABD'nin, askeri bir adım atmak istemediği biliniyor ama bu noktadaki kırmızı çizgisi ise Esed rejiminin kimyasal silahlara başvurması. Dolayısıyla, ABD'nin Suriye krizine bakışı, muhalefeti ne kadar kapsayıcı gördüğü ve kimyasal silah sorunu ile daha çok netlik kazanacak.
Beyaz Saray, İran konusunda 2013'te de, bir yandan yaptırımları daha da sertleştirmeye devam edecek diğer yandan diplomatik çözüm arayışlarını sürdürecek ancak İran sorunun nereye varacağını şu hiç kimse kestiremiyor.
Arap Baharı'yla dönüşüm sürecine giren ülkeler ABD'nin 2013 gündeminde olmayı sürdürecek. İsrail-Filistin arasında doğrudan barış müzarekelerin başlaması için daha somut adımlar atıp atmayacağı belli olmasa da, ABD Afganistan'dan askerleri çekme ve güvenliği Afgan yetkililere devretme sürecini devam ettirecek.
Bu arada, Hillary Clinton'dan boşalacak dışişleri bakanlığı koltuğuna aday gösterilen deneyimli senatör John Kerry'nin de, Obama'nın ikinci dönemindeki dış politikaya ne gibi etkilerde bulunacağı merak konusu.
Avrupa Birliği
Avro Bölgesi'ndeki borç kriziyle mücadele 2013 yılında AB'nin en önemli gündemi olmaya devam edecek. AB'de ekonomik, mali ve siyasi entegrasyonu derinleştirecek radikal adımların Almanya seçimlerinin ardından hızlanması bekleniyor. Öte yandan kemer sıkma önlemlerine karşı protestoların 2013'te daha da yaygınlaşarak devam etmesi beklentiler arasında.
İngiltere'nin AB üyeliğinin gerek Birlik gerek İngiltere tarafında giderek daha fazla sorgulanacağı görülüyor. AB'de Avro Bölgesi'nin öncülüğündeki ekonomik ve siyasi entegrasyon çabalarına destek vermeyen İngiltere'nin süreçten daha fazla dışlanması söz konusu olabilir.
Fransa'nın da, ekonomik gücüne paralel olarak Birlik genelinde etkisi artan Almanya'yı dengeleyebilmek için AB içinde destek arayışını sürdürmesi muhtemel. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'ın eli, Almanya seçimlerinde Sosyalistlerin koalisyon hükümetine dahil olmaları halinde rahatlayabilir.
İspanya, piyasa şartları zorlamadıkça borç kriziyle mücadeleyi AB desteğiyle başarmayı hedefliyor. Rekabet gücünü artırmaya ve emlak piyasasını canlandırmaya yönelik reformları yoğunlaştıracak olan İspanya yeni yatırımlarla ekonomisini toparlamaya çalışacak.
Türkiye-AB gündeminde ise 2,5 yıldır beklemede olan katılım müzakerelerinin 2013'ün ilk yarısındaki İrlanda dönem başkanlığında yeni fasıllar açılarak yeniden canlandırılması için çabalar yoğunlaştırılacak. Fransa'nın Nicolas Sarkozy'nin cumhurbaşkanlığı döneminde tek yanlı olarak engellediği bazı fasıllarda blokajı kaldırması bekleniyor. Diğer yandan Türkiye'ye vize muafiyeti eylem planını sunması beklenen AB'yle vize pazarlıkları yoğunlaşacak. Avrupa Adalet Divanı'nın 2013'ün ilk yarısında Demirkan davasında vereceği karar, Türkiye'nin vizesiz Avrupa hedefinde kritik önem taşıyor.
Türkiye'ye Patriot füzeleri gönderme kararının ardından 2013'te NATO'nun Suriye krizine ne ölçüde müdahil olacağı sorusuna da cevap aranacak. NATO, Afganistan'da güvenliği Afgan makamlarına devretmeyi 2013 ortalarında tamamlayacak ve uluslararası gücün bu ülkeden geri çekilmesi hızlanacak.
"Arap Baharı"
Arap Baharı" adı verilen değişim rüzgarının etkisindeki Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında 2013'ün kaderini, yıl içinde yapılacak seçimler belirleyecek. İsrail'de Şubat ayındaki seçimlerden sonra İran'a askeri müdahale tartışmalarının kızışması bekleniyor. Çin'de üst düzey yönetimdeki görev değişimi sürecek ve ülke yeni yılda yeni liderlere kavuşacak. Suriye krizinde Esed yönetiminin muhaliflerin saldırılarına ne kadar dayanabileceği, geçiş yönetiminin nasıl kurulacağı ve muhaliflere silah yardımının başlayıp başlamayacağı tartışmaları hız kazanacak. Rusya'da ise ordu reformlarına hız verilmesi bekleniyor.
2013'te uluslararası politika gündeminin ilk sıralarında olacağına kesin gözüyle bakılan Suriye'de, 2012'nin son günlerinde geçiş yönetimi kurulması tartışmaları yoğunluk kazandı. Bu konunun yeni yılda da tartışılmaya devam etmesi beklenirken, Moskova yönetimi Beşşar Esed'siz bir formüle direnmeye devam ediyor. Suriyeli muhalifler, Türkiye ve Batı ülkeleri ise geçiş yönetiminde Esed'in rol almasının artık imkansız olduğuna vurgu yapıyor. Son aylarda silahlı muhaliflerin kazanımlarını artırmaları ise Esed yönetiminin dayanma gücünün azaldığı, yakın zamanda ülkede yönetim değişikliği olabileceği görüşlerine ağırlık kazandırdı. Birleşme yönünde önemli mesafeler kat eden muhalifler ise tek taraflı ilan edecekleri geçiş yönetiminin ilanını erteliyor. Ancak, ABD ve Batı ülkelerinin dışladığı ve "radikal" olarak niteledikleri gruplarla yollarına ayırmış görünmelerine karşın, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Koalisyonu'nun (SMDK) silah yardımı konusundaki beklentileri halen karşılanmış değil. Dolayısıyla, 2013'te Suriye krizi konusunda en fazla tartışılacak konular arasında, Esed yönetiminin daha ne kadar ayakta kalabileceği, geçiş yönetiminin nasıl oluşturulacağı ve içinde kimlerin yer alacağı, muhaliflere silah yardımı ve ülkedeki kimyasal silah stoklarının durumu gösteriliyor.
Öte yandan Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da, son iki yılda halk ayaklanmalarının ardından rejimleri değişen Tunus, Libya ve Mısır, değişim ve reform taleplerinin yüksek sesle dile getirildiği Ürdün ile değişen bölgesel koşullar çerçevesinde yeni yol haritasını belirlemeye çalışan İran'da halk sandık başına gidecek. 2013'te bölgesel ve küresel ölçekte etkileri olması beklenen diğer bir seçim ise İsrail'de yapılacak.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da 2013'ün siyasi gündemini belirlemesi beklenen muhtemel gelişmeler, ülkeler özelinde şu şekilde sıralanabilir:
Tunus
"Arap Baharı"nın merkez üssü Tunus'ta İslami eğilimli Nahda Partisi liderliğindeki koalisyon, 23 Haziran 2013'te cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin yapılacağını açıkladı. Ancak başta kronik işsizlik sorunu olmak üzere derinleşen ekonomik sorunlar, keskin siyasi kamplaşmalar ve güvenlik zafiyeti nedeniyle 2013'ün Tunus için çalkantılı bir dönem olması bekleniyor. Tunus'u bekleyen hassas süreçte hükümet içindeki görüş ayrılıklarının, iktidardaki koalisyonun çökmesine yol açacak kadar derinleşmesi, öte yandan ülkedeki olumsuz hayat koşullarının kitlesel protesto hareketlerini tetiklemesi de ihtimal dahilinde görülüyor.
Mısır
Anayasa eksenli siyasi kamplaşmalar nedeniyle gergin geçen referandum sürecinin ardından Mısır'ın Şubat 2013'te parlamento seçimi için sandık başına gitmesi bekleniyor. Mübarek rejimi sonrasında, demokratik çoğulculuğun kontrolden çıkarak şiddete ve sokak gösterilerine dönüşmesini önleyecek mekanizmaları henüz oluşturamayan Mısır'ın, siyaset düzlemindeki keskin ayrışmaların yanı sıra ülke genelinde kitlesel eylemlere tanık olacağı tahmin ediliyor. Yatırım ortamının bozulması ve kritik önem taşıyan IMF ile kredi görüşmelerindeki gecikmenin, kırılgan Mısır ekonomisi üzerindeki baskıları daha da artırması bekleniyor. Hükümetin ekonomiyi rayına yerleştirmek için başvurmak zoruna kalacağı kemer sıkma önlemlerinin de ülkedeki gerilimi artıracağı tahmin ediliyor.
Libya
Kaddafi rejiminin ardından sırasıyla Ulusal Geçiş Konseyi ve Milli Genel Kongre tarafından yönetilen Libya'da 2013'te parlamento seçiminin yapılması bekleniyor. Hazırlanacak yeni anayasanın da yıl içinde halkoyuna sunulması öngörülüyor. Ancak devrime katılan grupların silahlarını teslim etmemelerinden kaynaklanan güvenlik zafiyeti ve asayiş sorunlarının yanı sıra, işlerliği olan devlet kurumlarının henüz oluşturulamaması da Libya'nın önündeki başlıca zorluklar olarak görülüyor. Libya'nın, büyük petrol rezervleriyle ekonomisini ayakta tutabileceği ancak bu kaynakların, ayrılıkçı hareketler için itici güç olabileceği de belirtiliyor. Meclis seçimleri ve yeni anayasanın hazırlanması sürecinde, daha önce özerlik ilan eden petrol zengini Berka bölgesiyle ilgili tartışmaların yeniden gündeme geleceği tahmin ediliyor.
Yemen
Açlık sınırına varan gıda krizi, aşiretler ve mezhepler arası mücadele, Güney Yemen'in bağımsızlığını savunan ayrılıkçı hareketler, bölünmüş bir ordu, El-Kaide saldırıları ve kronik ekonomik sorunlarla, Ortadoğu'da geçiş dönemindeki ülkeler arasında en zor durumda bulunan Yemen'ii 2013'te de sıkıntılı bir gündem bekliyor. Devlet Başkanı Abid Mansur Hadi liderliğinde, milli uzlaşma programı hazırlayan ancak farklı siyasi, dini ve etnik grupları içerecek görüşmeler için henüz tarih belirlemeyen Yemen'de hükümet, başkanlık ve yerel seçimlerin ardından 2014'te meclis seçimlerini yapmayı hedefliyor. Bununla birlikte Yemen'de özellikle yeni anayasanın hazırlanması sürecinde siyasi ve toplumsal fay hatlarının keskin biçimde ortaya çıkacağı tahmin ediliyor.
Ürdün
Bölgede değişen siyasi dinamikler, artan ekonomik sorunlar ve reform talebiyle başlatılan protestolar sonucunda son 2 yılda 4 kez başbakan değiştirmek zorunda kalan Ürdün Kralı Abdullah, parlamentoyu feshederek 23 Ocak 2013'te seçim kararı aldı. Uzun süredir bölgesinde "istikrar adası" olarak gösterilerin Ürdün'ün, 2013'te bir yol ayrımına gelebileceği belirtiliyor. Kral Abdullah'ın, halkın çoğulcu demokrasi ve anayasal güvence taleplerine karşılık verecek kapsamlı bir reform projesini hayata geçirebileceği ya da statükonun devamından yana adımlar atacağı, ülkedeki siyasi ve toplumsal dengelerin de bu gelişmelere göre şekilleneceği tahmin ediliyor. Öte yandan Suriye'deki krizin ülke sınırlarını aşacak ölçüde genişlemesi halinde, yüzbinlerce Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapan Ürdün'ün de yeni dengeleri gözetmesi gerekecek.
İran
İran'da iç siyasi dengelere etkilerinin yanı sıra bölgesel ölçekte de yansımaları olacak cumhurbaşkanlığı seçimi 14 Haziran 2013'te yapılacak. İkinci dönem cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Mahmud Ahmedinejad'ın aday olamayacağı seçimin, dini lider Ali Hamaney ile "Putin modeli"ni izleyerek halefini belirlemeye çalıştığı iddia edilen Ahmedinejad arasında iktidar mücadelesine sahne olması bekleniyor. 2009'daki protesto hareketlerinin ardından büyük ölçüde baskı altına alınan muhalefet cephesinin seçimde varlık göstermesi muhtemel görünmüyor. Hamaney yanlılarının çoğunlukta olduğu meclisin, seçim yasasında "yaş ve deneyim" gibi kriterleri esas alarak yapmayı planladığı yeni düzenlemelerin, Ahmedinejad yanlılarının elini zayıflatacağı tahmin ediliyor. Tartışmalı nükleer programı nedeniyle Batı'nın ağır ambargolarına maruz kalan İran'daki seçim ve ardından şekillenecek yeni yönetim, küresel ölçekteki gelişmeler açısından da belirleyici olacak. İsrail, nükleer müzakerelerde mesafe alınamaması halinde İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırı tehdidinde bulunurken, ABD yönetimi de "bütün seçeneklerin masada olduğunu" belirterek saldırı ihtimalini gündemde tutuyor.
İsrail
İsrail'de 22 Ocak 2013'te yapılacak seçimin, aşırı sağcı partilerin koalisyonuyla oluşan İsrail hükümetini daha da sağa kaydırması bekleniyor. Kamuoyu araştırmaları, Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki Likud'un seçimden galip çıkacağını ancak hükümeti oluşturmak için koalisyona ihtiyaç duyacağını gösteriyor. İki devletli çözüme kesin olarak karşı çıkan ve barış görüşmeleri önündeki en büyük engel olan Filistin topraklarındaki Yahudi yerleşimlerine güçlü destek veren aşırı sağcı "Yahudi Evi" partisinin de seçimden güçlenerek çıkması bekleniyor. İsrail'de iktidar kompozisyonunun anketler doğrultusunda çıkması halinde tıkanmış durumdaki İsrail-Filistin barış müzakerelerinin çöküşün eşiğine geleceği, komşu ülkelerle gerilimin artacağı ve İran'a yönelik askeri müdahale tehditlerinin gündemi belirleyeceği tahmin ediliyor.
Körfez'de birlik arayışları
Bahreyn'de Şii çoğunluğun başını çektiği protestolar dışında değişim rüzgarlarına karşı nispeten korunaklı kalan Körfez ülkelerinde, özellikle İran'a karşı birlik arayışlarının 2013'te hız kazanması bekleniyor. Körfez İşbirliği Konseyi'nin son zirvesinde, birlik yönünde ilk somut adım atılarak ortak askeri komuta merkezinin kurulması kararlaştırıldı. Bu yöndeki arayışların, gümrük birliği, ortak para birimi ve tam ekonomik entegrasyonu içerecek şekilde genişlemesi, 2013'te de Basra Körfezi bölgesinin başlıca gündem maddesi olması bekleniyor.
Afrika'da çatışma alanları
Batı Afrika ülkesi Mali'de, ülkenin kuzeyini ele geçiren gruplara karşı 2013 boyunca, bölge ülkelerinin birliklerinden oluşan ve ABD ile Fransa gibi Batı ülkelerini de desteklediği bir askeri müdahale için hazırlık yapılacak. Ülkenin yarısı büyüklüğünde bir alanı kontrol eden silahlı gruplardan bazıları siyasi müzakarelere başlasa da, silahlı müdahalenin dini inanışlara dayalı yönetim kurmak isteyen diğer grupları hedef alacağı belirtiliyor. BM Güvenlik Konseyi'nin yetkilendirmesiyle, müdahalenin 2013 sonbaharında gerçekleşmesi öngörülüyor.
Bu arada kıtada Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Orta Afrika Cumhuriyeti başta olmak üzere kıtanın bazı ülkelerinde merkezi yönetime karşı ayaklanan silahlı grupların çatışmayı sürdürmeye devam etmesinin bu ülkelerde insani krizleri tetiklemesinden endişe ediliyor.
Çin'de yeni nesil kadrolar işbaşına geliyor
Büyük bir siyasi dönüşümün başladığı Çin'de yeni yılda bu süreç hız kazanacak. Ülkede Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) üst düzey kadrolarının değiştiği son kongrenin ardından 5 Mart'ta devletin yeni liderleri görevi devralacak. Bu minvalde ÇKP Genel Başkanı ve Çin Devlet Başkanı Yardımcısı Şi Cinping Devlet Başkanlığı görevini Hu Cintao'dan, ÇKP daimi politbüro üyesi ve Başbakan yardımcısı Li Kıçiang'ın ise görevini Başbakan Vın Ciabao'dan devralması bekleniyor.
Ülkede yeni nesil yöneticilerin parti kadrolarını oluşturmasının ardından birçok eyaletin yöneticisi ve parti sekreteri değişmeye devam edecek; bununla birlikte birçok bakanlıkta da değişim bekleniyor.
Ülkedeki siyasi değişim süresince de, alınan bazı kararlar hızla uygulamaya konulacak. Bunların başında bürokrasi ve şekilcilikle mücadele geliyor. Zira ÇKP, halka daha da yaklaşmak için partinin ve askerin üst düzey sınıfına yönelik olarak, halka daha yakın olunması, gösterişten kaçınılması gibi birçok konuda genelge yayımlamıştı. Bu minvalde başta devlet idaresi olmak üzere yerel yönetimlerde geleneksel bürokrasinin değişeceği bir süreci başlaması bekleniyor.
Çin'in ve devlet kadrolarının son dönemde en çok mücadele ettiği unsurların başında gelen yolsuzluk ve rüşvet gibi konular kamuoyuna daha fazla yansıtılacak ve parti ve devlet içindeki değişim sürecinde yolsuzlukla mücadele için denetlemeler artacak. Bu anlamda yetkililerin ailelerinin ve yakınlarının da yakından izlenmesi alınması öngörülüyor.
Çin'in 12,5 yıllık kalkınma planının omurgasını oluşturan iç bölgelerin ekonomik kalkınmasını teşvik süreci devam edecek ve iç bölgelerde yeni cazibe merkezleri oluşturularak, doğu sahillerindeki zenginliğin iç bölgelere artırılması yönündeki politikalar devam edecek.
Ülkenin en büyük sorunlarından olan gelirler arası dengesizlikle mücadele için daha somut adımlar atılması bekleniyor. Zira son kongreyle de birlikte Çin, 2020'de kendine "müreffeh toplum hedefi" koymuş ve ülkede ciddi bir orta direk oluşması için çalışmalar yapılacağını açıklamıştı.
Ancak 2013 yılında mali baskının da artması bekleniyor. Ülkede finansal riskler, artan üretim maliyetleri gibi konular mali baskının artmasına sebep olabilir ve küresel krize rağmen Çin'in büyümesine tehdit oluşturabilir. Bu anlamda Çin Maliye Bakan Yardımcısı Li Yong, "Mali gelir ve harcama arasındaki çatışmanın gelecek dönemde daha da belirgin hale geleceğini" söyleyerek uyarıda bulunmuştu.
Nitekim Çin Merkez Bankası 2013'te daha ihtiyatlı bir para politikası izleyecek. Banka son açıklamasıyla 2013'le ilgili politikalarını istikrarlı tutacağını ve para politikasını "ileri görüşlü ve esnek" yapıyla sürdüreceğini duyurmuştu.
Bu arada, Çin ve Japonya arasında kronik sorunların başında gelen, Çinlilerin "Diaoyü" Japonların ise "Senkaku" adını verdiği ihtilaflı adalar meselesi Uzakdoğu'daki uluslararası sorunların başını çekmeye devam edecek. Zira bu konu onlarca yıldır süren ve son dönemde milliyetçi saiklerle tırmanan bir uluslararası soruna dönüşüyor. Çin bu konuda taviz vermeyeceğini ve bu konunun bir "egemenlik konusu" olduğunu sıklıkla her platformda dile getiriyor.
Rusya'da ordu reformları hızlanacak
Rusya'da 2013'te ordu reformu çalışmalarının hız kazanması bekleniyor. 2020'ye kadar ordunun modernizasyonu için 642 milyar dolarlık harcama yapacağını açıklayan Rusya'nın, orduya ait askeri teçhizatların yüzde 70'ini yenilemesi öngörülüyor.
İç politikadaki muhtemel ikinci önemli konu başlığı olarak ise, Rus ekonomisinin istikrarının orta ve uzun vadede korunmasına yönelik planların oluşturulması gösterilebilir. 2008 ve 2010'da Avrupa temelli ekonomik krizlerden şu ana kadar sınırlı ölçüde etkilenen Rus ekonomisinin, büyüme oranınında artış sağlaması, ordu reformunun zamanında tamamlanabilmesi içinde bir gereklilik olarak belirtiliyor.
Bu arada, 2011 sonunda düzenlenen parlamento seçimleri sonrasında başlayan ve Putin'in 2012'de yeniden devlet başkanı seçilmesiyle artan muhalefet gösterilerinin yıl sonuna doğru azalmaya başladığı dikkati çekti. Muhalefetin 2013'te de belli aralıklarla mitingler düzenlemesi bekleniyor.
Kuzey Kafkasya'daki siyasi durum da Rusya'nın 2013'de ağırlık vermesi gereken bir konu olarak ön plana çıkıyor. Resmi rakamlara göre Kuzey Kafkasya cumhuriyetlerinde 2012'de meydana gelen çatışmalarda 211 güvenlik görevlisi ve 371 direnişçi hayatını kaybetti.
Rus dış politikasının odaklanması beklenen konuların başında ise Suriye'deki olayları gösteriliyor. Suriyeli muhaliflerle temaslarını artırmaya çalışan Moskova, Esed'siz geçiş sürecine ise şimdilik yeşil ışık yakmıyor. Ancak Rusya'nın Suriye krizinde en aktif ülkelerden biri olmaya devam edecek.
Uluslararası alanda Rusya'nın öncelik verdiği konulardan biri de, ABD'nin ortaya attığı ve NATO tarafından Avrupa'ya kurulması planlanan füze savunma sistemi. Rusya sisteme ya dahil olmak ya da bu kalkanın Rusya'ya karşı olmadığına yönelik yazılı garanti verilmesini talep ediyor. Anlaşma sağlanamaması halinde ise kendi füze savunma sistemini kurmasının kaçınılmaz olduğunu açıklayan Rusya, görüşmeler için ABD'ye açık kapı bırakıyor.