Yeni retoriğimiz: Bağırta bağırta, kanırta kanırta

Vulgar dilin getirisi vardır. En azından ifade sahibinin varlığından haberdar oluruz.

Mustafa Kemal Erdemol

AKP’nin Zeynep Gül Yılmaz adlı milletvekilinin “Bağırta bağırta Akdeniz Belediyesi’ni aldık, kanırta kanırta da büyükşehri alacağız” sözlerinin yakışıksızlığı konusunda kuşku yok. Hanımefendinin taraftarı bol olduğunu gayet iyi bildiği eril ifadeleri amacına ulaşmış görünüyor. En azından bugüne kadar hiçbir icraatına tanık olmadığım bendeniz varlığından haberdar olabildim, az şey değil.

Normal bir ülkede demokratik mücadele yöntemlerini sıfırlayan bu ifadeler bir suç itirafı olarak kabul edilir, dolayısıyla kelamın sahibinin bu “bağırtma, kanırtma” işini nasıl yapacağı soruşturulurdu. Olmadı tabii ki. Mesele şu: Bu eril dil ya da daha yerinde bir tanımla “vulgar ifade” zaman zaman gerçekten işe yarıyor. Demokrasi literatürüne uygunsuzluğunun da bir önemi yok. Bunu mesele yapmıyoruz artık.

İŞE YARIYOR

Dilin siyasi alanda, giderek bireylerin karar almalarında hayli etkisi var malum. Küfür ya da en hafifiyle kaba ifadelerin siyasi mesajlara dahil edilmesi alıcı tarafından sandığımız gibi çok da olumsuz karşılanmıyor. Küfür edenlerin, kaba dil kullananların genelde karşısındakinde güven/saygı uyandırmadığı doğru tabii ama örneğin İtalya’da Beş Yıldız Hareketi’nin 2013 seçimlerinden ikinci parti olarak çıkması, hareketin üyesi eski komedyen Beppe Grillo’nun, ülke siyasetine ilk kez soktuğu küfürlü nutuklar sayesinde oldu diyenler de var.

Beppe Grillo

Küfür, saldırgan dürtüyü ifade eder. Politikacı, küfrü, kaba “düşüncelerini” dile getirdiği retorik bir araca dönüştürür sıklıkla. Hanımefendinin yaptığı da bu zaten. Siyasette vulgar dil üzerine hayli araştırma var. Vaktiyle okudum bir şeyler. Bu dile başvuran politikacının derdi, “sıradan insan” olarak görülmenin avantajlı olduğuna inanması.

AKP’li milletvekili bunu gayet iyi biliyor. Halktan görünmeyi onun kapalı, grup içi kalması gereken en bayağı ifade tarzını kullanmak sanıyor. Bunun bir biçimde “dobralık” sanıldığı da olur tabii. Alıcısı bol ifade tarzı derken kastettiğim budur. Ona buna küfür eden Filipinler Devlet Başkanı Duterte’nin küfürlerine bayılıyor seçmeni. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de, Gürcistan’la yaşanan kriz sırasında dönemin Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili için “Onu hayalarından asacağım” dediğinde bayıldı Rus seçmenin çoğu.

MEMNUN KADINLAR VAR

Zeynep Gül Yılmaz adlı milletvekilinin daha çok erkeklerin kullandığı vulgar dile başvurusu onu hemcinslerinden ayırıyor. Tabii, kadınların bir kısmı takındıkları erkek tavırlarından ötürü “erkek gibi kadın” denmesinden memnunluk duyuyor. Aklıma kadın zevklerinden uzak yaşamayı sevdiğini belirterek “Erkek gibi kadınım” diyen sunucu Simge Fıstıkoğlu geldi örneğin. Eminim kendisi de memnun kalmamıştır ama yıllarca Fatma Girik’ten “erkek Fatma” diye söz edildi. Sinemamızın en güzel kadınlarından olan Girik erkek tavırlarına sahip olduğundan değil, filmlerinde genellikle “dürüst, direngen, haksızlığa itiraz eden kadın” karakterlerini canlandırdığından böyle adlandırıldı. Bu saydığım özelliklerin bir erkekte olduğuna inanmışlığın tuhaf bir yansımasıydı bu.

“Bağırta bağırta, kanırta kanırta” ifadesi sözel şiddetin zirve hali, tartışmayalım. Çok açık ki hanımefendi demokratik mücadele kültürüne uzak. Bunu açık etmekten de çekinmiyor. Aslında kullandığı ifadede, ülkede demokratik mücadele koşullarının kalmadığı, rakiplere her türlü çullanmanın doğal olduğu itirafları da gizli. Cümlenin gerisinin ilk sarf edilenlere uygun olması gerekiyor. “Bağırta bağırta, kanırta kanırta”nın ardından ilkeli, karşıtlarına saygılı, kurallara uygun bir yarış ifadesi gelmez, gelemez. Hanımefendi kendisi hakkında suç duyurusunda da bulunmuş belli ki. O kadar gaza gelmiş ki farkında değil.

Bu ifadeyi kullanma cüretinden sonra “sözlerinin çarpıtıldığını” söyleme korkaklığı ülkede hâlâ mevcut “etik bariyerlerin” zayıf da olsa varlığını gösteriyor. Buradan bir memnuniyet ya da teselli bulunabilir. Bu kadarına bile muhtacız ne yazık ki.

İNTİKAM ÇIĞLIĞI

Nasıl bir haksızlığa uğradığı duygusu varsa “intikam” çığlığına gerek duymuş bu AKP’li milletvekili. Her türlü mekanizmanın elinde toplandığı bir siyasi gücün mensubu olarak haksızlığa uğradığına kimseyi inandıramaz ama o çok meşhur “mağdur” olma hissiyatı bunlarda ziyadesiyle mevcut. Oyuncağı elinden alındığında ancak bir çocuk öfke duyar yaşıtlarına. Seçim, bunların elinden alınan bir oyuncak belli ki.

Kaybettiği Haziran 2015 genel seçimleri ile Mart 2019 İstanbul Belediyesi seçimlerini tekrarlayan, ilkinde “bağırta bağırta, kanırta kanırta” yeniden “kazanan”, ikincisinde kimsenin öyle bir niyeti olmamakla beraber “bağırta bağırta, kanırta kanırta” seçim kaybettirilen bir iktidarın mensubu olarak dayandığı bir tarz var hanımefendinin. Çok yazık tabii.

Kavrayacak. İnanmadıkları demokraside zaferin de yenilginin de doğal olduğunu mutlaka öğrenecek. Şiddet dolu ifadelerinin muhatabı olan biz seçmenler de mutlaka kazanacağız her türlü seçimi.

Bağırta bağırta değil, karşılıklı güle oynaya hem de.