Yeni Kemalizm...

“Bu Ülkede Herkese Yer Var” yaklaşımını içeren bu yeni Kemalizm vizyonu Kılıçdaroğlu’na tarihi bir görev veriyor. Bu vizyon Atatürk’ün partisini Türkiye’de tekrar iktidara getirebilecek kadar önemli bir yenilik olabilir.

cumhuriyet.com.tr

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Deniz Baykalın görevinden nahoş biçimde de olsa ayrılışı, Türk siyasetinde bir fırsat penceresini araladı.

2002 yılında Adalet ve Kalkınma Partisinin (AKP) yönetime gelmesiyle beraber Türk siyaseti iki sorunla karşı karşıya kalmıştı; bir yanda otoriter bir AKP, öte yanda bunu dengeleyecek kadar etkili bir muhalefetin olmayışı. Baykalın yerine gelen Kemal Kılıçdaroğlu karizmatik kişiliğiyle ikinci sorunu çözme potansiyeli taşıyor.

Kılıçdaroğlu, CHPyi sosyal demokrat politikaların ve çalışan sınıfların partisi haline getireceğini çoktan söyledi. Eğer Kılıçdaroğlu, Türkiyenin ve CHPnin kurucu ideolojisi olan Kemalizmi halkın çoğunluğunun gözünde daha çekici hale getirirse, 2011 genel seçimlerinde AKPyi zorlayabilir.

Kılıçdaroğlu umut

2002 yılından beri Türkiyede AKP ve karşıtları arasında süregelen bir gerilim yaşanmakta. Bugüne dek, CHP tarafından temsil edilen laik Türkler sandıkta kaybetti.

Bu kayıp biraz da CHPnin Kemalizmi 21. yüzyılın Türkiyesini ileriye taşıyacak bir vizyon olarak yansıtamamasından kaynaklanıyor.

Kılıçdaroğlunun bu problemi çözebileceğine dair belirtiler var; Kılıçdaroğlunun oluşturduğu yeni CHP Merkez Yürütme Kurulunda rekor sayıda kadın ve de bir imam var. Kılıçdaroğlunun bu seçimi çok önemli, eğer o Kemalizmin evrimini sağlayabilirse, CHPyi iktidara taşıyacak formülü yakalayabilir.

Avrupalılık vizyonu

AKPnin seçimlerdeki başarısının arkasında ileriye dönük bir vizyon yatıyor. Parti, Türkiyeyi muhafazakâr sosyal değerlerle şekillendirip, dış politikada ülkeyi Transatlantik Topluluğunun dışında tutma konusunda çok yol kat etti. Kılıçdaroğlunun bunu anlaması gerekli. Sevsek de sevmesek de, bu politikalar bir değişim simgeliyor, dolayısıyla AKP değişimi temsil ediyor.

CHP, şimdiye dek Türkiyeyi ileriye götürebilmek için bir vizyon geliştirme konusunda başarılı olamadı ve AKPye karşı başarılı bir muhalefet oluşturamadı. Sol bir parti olmasına rağmen CHP, değişimin karşısında duran ve hephayırdiyen bir parti gibi göründü.

Baykalın aleyhine kullanılan çirkin yöntemler bir yana, CHP liderliğindeki değişim, partiye ileriye yönelik bir vizyon içeren Yeni Kemalizmi yaratmak ve Avrupalı Türkiyeyi sahiplenmek konusunda benzersiz bir fırsat yarattı.

Atatürk’ün istemi

Bu süreçte, CHPnin odaklanması gereken Yeni Kemalizm, geleneksel Kemalizmin Türkiyenin Batılılaşma sürecine olan bağlılığını sahiplenmeli ve bu yolda Avrupa Birliği (AB) üyeliğini ve bu üyeliğin olmazsa olmazı olan liberal değerlerin korunmasını birinci siyasi önceliği yapmalıdır. 20. yüzyılın başlarında, Mustafa Kemal Atatürk, Türkiyenin Batılılaşmasını ve Avrupalılaşmasını istedi; bu hâlâ Kemalizmin temel amacı.

Avrupa Birliği

Avrupa, tabii ki o günden bu yana AB haline dönüştü. İşte bu yeni Avrupaya, yani ABye katılmak ve onun liberal değerlerini benimsemek, Yeni Kemalizmin temel siyaseti olmalı.

Yeni Kemalizm, geleneksel Kemalizmi modernleştirirken, Kemalist politikanın liberal yönlerini de koruyup geliştirmeli. Muhafazakârlığa karşı hoşgörülü olurken, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasında ısrar etmeli.

Bu bakımdan, din ve devlet arasındaki ilişkinin yeniden tanımlanması gerekecek.

Devlet, her türlü inanca eşit mesafede duracak. Kurulacak ombudsmanlık (devlet ile toplum arasındaki hakemlik kurumu) -ki bu kurum, nüfusunun yüzde 99.9unun Müslüman olduğu bir ülkede olması gerekli olan bir kurum- İslami ibadet uygulayan ve uygulamayan kişilerin haklarını korurken, kanunlar dinin siyasetin dışında kalmasını sağlayacak.

Yasama, yürütme, yargı

Kılıçdaroğlu, AByi desteklediğini zaten belirtti. Eğer CHP bugün değişimi temsil eden parti olabilirse, Portekiz ve İspanya örneğinde olduğu gibi, bu ülkelere AB üyeliği sağlayan ve bu süreçte toplumlarını liberal değişim sürecine sokan sol partiler kadar başarılı bir şekilde Türkiyeyi yeniden biçimlendirebilir.

Kemalizm evrilirken, AKP de kendisini Türkiyenin güçlü Kemalist mirasını kabul edecek şekilde değiştirmeli.

Son zamanlarda, AKP muhaliflerine şu siyasi yaklaşımı kullanarak benimsedi: Ben muhaliflerimi şimdi yemezsem, onlar beni yiyecek.

Bu görüş, mayıs ayında Meclisin AKP tarafından önerilen anayasa değişikliklerini kabul etmesiyle doruk noktasına ulaştı.

12 Eylülde yapılacak olan referandumda oylanacak olan bu değişiklikler, zaten yasama ve yürütme organlarını kontrolü altında tutan AKPye yüksek yargı üyelerini atama ve böylece yargıyı da kontrol etme yetkisi verecek.

Bu, yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirinden ayrılmasının ve demokrasinin sonu olacak.

Peki AKP neden muhalifleriyle uzlaşsın ki? Çünkü laik Türkiye, AKPnin sindiremeyeceği kadar büyük. Laik Türkler, medya, iş, lobi grupları, siyasi partileri ve sivil toplum örgütleri ile sayıca ortadan yok olmayacak kadar kuvvetli.

AKPnin muhafazakâr değerlerine bağlılık konusunda yapılmış olan bir ankete; Türklerin yüzde 32si ile yüzde 38inin (yaklaşık 25 milyon kişi) AKPyi asla desteklemeyeceği veya AKPnin değerleri üzerine şekillenmiş bir ülkede yaşamayı kabul etmeyeceğini gösteriyor. Bunun yanı sıra AKPnin ayrıca CHPyi güçlendirecek olan Kılıçdaroğlunu da hesaba katması gerekli.

Bu Ülkede Herkese Yer Varyaklaşımını içeren bu yeni Kemalizm vizyonu Kılıçdaroğluna tarihi bir görev veriyor.

Bu vizyon Atatürkün partisini Türkiyede tekrar iktidara getirebilecek kadar önemli bir yenilik olabilir.

Soner ÇAĞAPTAY Washington Institute for Near East Policy Türkiye Araştırmaları Programı Direktörü