Yeni dönem öncesi uzmanından öğretmen ve ailelere uyarı

Yeni eğitim-öğretim yılında yüz yüze eğitim görecek öğrencilerin hem akademik hem de psikolojik açıdan uyum sağlamakta zorlanabileceğini söyleyen Doç. Dr. Yelkin Diker Coşkun, diyerek aileleri ve eğitimcileri çocukları destekleyip, motive etmeleri konusunda uyardı.

(DHA)

2021-2022 eğitim-öğretim yılının başlamasına sayılı günler kala, yeniden yüz yüze eğitime başlayacak öğrencilerin akademik, sosyal ve psikolojik uyum süreci gündeme geldi. Milli Eğitim Bakanlığı ise yeni dönem için ortaokul öğrencileri için 1-3 Eylül arasında uygulanacak uyum eğitimlerinin çerçevesini belirledi. Sosyal mesafe, maske ve hijyen kuralları çerçevesinde başlayacak yeni eğitim-öğretim döneminde, 1,5 yılın ardından yüz yüze eğitime başlayacak öğrencilerin adaptasyon sürecinin önemine vurgu yapan Yeditepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Başkanı Doç. Dr. Yelkin Diker Coşkun, ailelere ve eğitimcilere önerilerde bulundu.

1,5 MİLYAR ÇOCUK ETKİLENDİ

Dünya genelinde, 1,5 milyarın üzerinde çocuğun ve gencin okulların kapalı kalması sürecinden etkilendiğinin hesaplandığını aktaran Doç. Dr. Coşkun, “Türkiye’de de 5,5 milyonun üzerinde çocuğun eğitime erişimden tamamen koptuğu bir süreçten bahsediyoruz. Dünya genelinde okulların kapalı kalma süreleri açısından karşılaştırdığımızda Türkiye, okulların en uzun süre kapalı kaldığı 4’üncü ülke olarak karşımıza çıkıyor. Bu bizim için çok dramatik aslında. Bu durum pandeminin ikinci yılında köy okullarının açılmasıyla biraz daha esnetildi ama sonuçta ülke genelinde bütün okulları kapatmak durumunda kalan sayılı ülkelerden birisi olduk. Bunun çok dramatik sonuçları olacaktır” dedi.

AKADEMİK, SOSYAL VE PSİKOSOSYAL SONUÇLARI OLACAK

Uzaktan eğitim sürecinin niteliğinden kaynaklanan öğrenme eksikliğinin, akademiden ekonomiye birçok olumsuz sonucu olacağının altını çizen Doç. Dr. Coşkun, “Çocukların bu pandemide yaşadıkları ya da yaşayacakları sorunların akademik, sosyal ve psikososyal sonuçları olacak. Tabii ki ekonomik sonuçları da olacak. Örneğin; bu yıl üniversiteye giriş sınavında barajı aşamayan adayların sayısının önceki yıllara göre çok olması bir şok yarattı. Ancak bu, beklenen bir durumdu. Çünkü adaylar yaklaşık 1,5 yıldır sınava pandemi koşullarında, okuldan ve dershanelerinden uzak bir şekilde hazırlandılar. Eğer bu öğrenme eksiklikleri tamamlanmazsa, önümüzdeki yıllarda akademik becerilerdeki boşluklar giderilmezse benzer şoklar yaşayabiliriz. Neden? Çünkü çocukların bazı temel akademik becerileri, geçtiğimiz 2 yıl içerisinde olması gerektiği gibi geliştirilemedi. Bunlar geliştirilemezse üst basamaklara eksik becerilerle devam edecekler. Bunları mutlaka tamamlamak gerekiyor” ifadelerini kullandı.

YÜKSEK BOYUTTA ‘YAZ UNUTMASI’ İLE KARŞILAŞACAK

“Eylülde okullar açılınca öğretmenler ve aileler, bizim ‘tatil unutması’ dediğimiz öğrenilenlerin yaz tatilinde unutulması durumuyla çok daha yüksek boyutta karşılaşacaklar” diyen Doç. Dr. Coşkun, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Örneğin pandemi döneminde birinci sınıfa online devam etmiş bir çocuk, belki okumayı yazmayı öğrenmişti ama unutabilir. Birçoğu unutmuş olarak okula başlayacak. Dördüncü sınıf öğrencisi çarpım tablosunu ve temel matematik işlemleri yapıyor hale gelmiş olabilir ama bunları unutmuş olacak. Çok

temel bilgilerde unutma, çok daha kolay gerçekleşecek. Online öğrenmede, özellikle küçük yaşlarda öğrenmenin en kalıcı hale gelmesini sağlayan öğrenci-öğretmen ve öğrenci-öğrenci etkileşimi, somut öğrenme minimuma iniyor. O yüzden öğrenme eksiklikleri çok fazla olacak.”

SEKİZİNCİ VE ON İKİNCİ SINIFLARA DİKKAT

Yeni eğitim-öğretim döneminde öğrencilerin adaptasyon sürecinde ailelere ve eğitimcilere büyük görev düştüğünün altını çizen Doç. Dr. Coşkun, “Aileler çocukları desteklemeli. Öğrenme eksikliği onlar için şaşırtıcı bir durum olmamalı. Evet, çocuklarımız her zamankinden daha fazla öğrenme açığıyla, eksiğiyle döneme başlayacak. Eğitimcilerin bunun için yapması gereken en önemli şey ise çocukları psikolojik açıdan desteklemek. Çünkü unutma çok doğal bir süreç. Öğrenememek de doğal bir süreç. Ama çabayı desteklemek, bütün bu olumsuzlukları ortadan kaldırabilecek önemli bir güçtür. Eğitimcilerin çocukların çabalarını desteklemesi, ‘Evet sen bazı şeyleri unutmuş olabilirsin ama seni destekleyeceğim. Unutma ya da başarı ile ilgili yaşadığın kaygılar varsa, bu kaygıları ortadan kaldıracağız ve sen tekrar yeni bilgileri öğrenebilecek hale geleceksin’ diye çocukları ve gençleri motive etmek gerekiyor. Özellikle de sınav döneminde olan sekizinci sınıf ve on ikinci sınıf öğrencilerinin özel olarak desteklenmesi gerekiyor” diye konuştu.

EKSİKLİKLERİN ZAMANINDA TAMAMLANMASI İÇİN FIRSAT VERİLMELİ

Doç. Dr. Coşkun, sekizinci ve on ikinci sınıf öğrencilerinin uyum sürecinin kolaylaşması için ise şu önerilerde bulundu:

“Destekleyici öğretim programları hazırlayıp, çocuklara ve gençlere öğrenme eksikliklerini zamanında tamamlayabilmeleri için fırsat verilmesi gerekiyor. Yoksa yine merkezi sınavlarda, akademik başarıyı ölçen sınavlarda başarısızlık yaşanacak ve bir süre sonra bu durum çocuklarda, gençlerde ‘ben yapamıyorum, zaten eğitim sisteminde eksiklikler var” gibi motivasyonu engelleyen olumsuz algıya yol açacak. Bahsettiğimiz öğrenme eksiklikleri zamanında tamamlanabilirse ve çocuklara öğrenmeyi öğrenme becerileri kazandırılırsa, yani kendi öğrenme eksiğini tespit edip o öğrenme eksiğini ortadan kaldıracak şekilde öğrenmeyi düzenleyebilmesi için rehberlik edilebilirse birçok sorun çözülebilir diye düşünüyorum.”